28 Ara 2010

ve olaylar gelişir...

Ya çok ilginç:Geçen gece National Geographicte Moritanyayı anlatan bir belgeselle karşılaştım.
Böyle Afrika falan yada ne bileyim Küba,Senegal gibi renkli yerler dikkatimi çekiyor,izlemekten keyif alıyorum.
Bu hafta Afrikadan Moritanya denk geldi.
"Galaj" diye bir uygulamaları varmış.Özü şu:Moritanyalı kadınların üçte ikisi aşırı kilolu.Nedeni ise onlara göre bir kadın halıda ne kadar yer kaplarsa erkeğin gönlünde de o kadar yer kaplar düşüncesi.En az 60 en fazla 100 kilo olmalılarmış.Bundan dolayı da çocuklarına küçük yaşlarından itibaren kusturana kadar yemek yediriyorlarmış.
Yalnız ciddi ciddi kusturana kadar.
Kadının biri kızını oturtmuş,elindeki kafam kadar kasenin içinde süt var.Dayıyor ağzına içsin diye,kız ağlıyor çünkü patlayana kadar yemiş.Tok.Fakat annesi gayet sakin bir şekilde terliğini çıkarıp kızının başına vuruyor,kız ağlıyor,zorla içtiği sütü kusuyor ama kadın pes etmiyor,dayıyor ağzına kaseyi.Son çare olarak iki tane oklavayı alıp arasına kızın ayağını sıkıştırıp canını yakıyor ve yine içirmeye uğraşıyor ama cık.Kız yine ağlıyor,yine kusuyor.
Tüm bunlar erkekler onu beğensin diye.Onu karısı yapsın diye.Bunun adına "Galaj" deniyor.
İşin tuhafı,yaşı ilerlemiş onca şişman kadının yıllar içinde başgösteren sağlık problemlerinden ders almaması ve aynı deli saçması uygulamayı çocuklarına da uygulaması.
Benim çok midem bulandı izlerken,bir tuhaf oldum.
Düğünlerde gelinlerin siyah giymesi/anne babaların aile büyüklerinin yanında çocuklarını öpmemesi/gelini ilk önce damadın ve anne babasının görmesi ve herkesin toplanıp daha sonra görmesi gibi tuhaf adetleri var ama en ilginci galaj.
Daha çok okumak istiyorum hatta mümkünse gidip göreyim şurayı.İlgimi çeken şey,insanların bu işte bir yanlışlık olduğunu bildikleri halde ısrarla uygulamaya devam etmeleri.
Tezimi kadınlar üzerine yazmak istiyorum.Sunumumu da çok alakasız da olsa Moritanya üzerine yapsam süper olur.Hatta travestilerle ilgili de yapsam olur,nede olsa onların bol popülasyonlu olduğu bir semtte oturuyorum.Bolca da merak ediyorum hissettiklerini,yaşam biçimlerini,bakış açılarını...
Danışman hocama danışmalı...
Hoşça-kalınız...

27 Ara 2010

yeter ulan!

Sevgili bacılar,
Bilmem farkında mısınız,ki eminim bir çoğunuz farkında değilsiniz,insanların birbirleriyle olan diyalogları tuhaf şekillerde gelişiyor.
Son günlerde dikkatimi fazlasıyla çeken bir durum bu.Birisi diğerine soru sorduğu zaman karşısındaki "cevabından fazlasını" söylüyor.
Bir bakın etrafınıza.Tüm dikkatinizi verin.Bakın bakalım kaç tane insan yeterince ve sakin cevap veriyor?
Bakmayın,ben de uzun cevap verenlerdendim bir zamanlar.Şimdi bakıyorum,neden yapmışım bilmiyorum.Farkına vardığım an kendimi toplamam için güzel bir neden oldu.
Mesela,geçenlerde bir televizyon programında karşılaştığım durum:
Sunucu:Adın ne?
Yarışmacı:X ama arkadaşlarım bana Y derler.

O "AMA" neden?Biri bana izah etsin lütfen yaa.Sana ne sordu,parçada anlam ulan işte,adın ne?Hazal ama.... diye uzatmanın bir anlamı yok ki.Neden durduk yere karşındaki insanı strese sokuyosun ki?"Eyvah başladı susmaz artık" düşüncesini kafasından geçirttiriyosun?Zorun nedir senin şu hayat yolundaki insanlarla?
Diğer bir vaka:Bizzat başıma gelir.Söyleyin bana-şu durumu yaşamamış olan var mı?For egzempıl:
Hazal(karşıdan gelmekte olan adamın yanına yaklaşır):Pardon bir şey sorabilir miyim?
Amca:(Ya boş boş bakar yada cevap verir).Buyur
Hazal:Gazi caddesi nerde acaba?
Amca:Şimdi şu caddeyi dümdüz git sonra ışıklardan sağa dön...Ordan tekrar sola...Yüz metre ilerde market var,işte onun bir üstündeki cadde...dur bakayım, yok yok öyle değildi...şurdan sola dön dümdüz git hiçbir yere sapma ordaki aradan hemen sonra...yoksa değil miydi?
Hazal:Tamam sağolun.
Ve uzaklaşırken hayran olduğum ses ve tavır devam eder:Bak hiçbir yere sapma dümdüz git...araaaaa...heeee....ssss.....(uzaklaşmaya bağlı olarak kesilen sesin yazılı olarak ifadesi ve kalbe dolan huşunun görsel açıklaması-dümdüz karşıyı gösteren bir el)
Amcacım neden "Bilmiyorum" yada "Ben bu şehrin yabancısıyım" atmasyon seçeneklerinden birini tercih etmiyosun da beni fıtık ediyosun orda?Yada biliyosan kestirme yerine neden daha uzunolanını anlatıyosun?
For egzempıl 3:İki arkadaş karşılıklı oturuyor.
Biri diğerinde bir haller sezmekte.Haliyle sorusunu yöneltiyo:"Neyin var?"
"Yok bir şey"
"Söylesene neyin var kızzıııaaamm"
"Haydar..."
"Eee?"
"Haydarı seviyorum bu yani"
"AAAAEEAAAA NE HOOOAAAŞŞŞŞ"
Bence konuşma burada bitmeli.Çünkü karşıdaki kız "Nasıloldunoldukimdirnediryaşıkaçanaadıbabaadıbağlıolduğukütükilçeyakışıklımıişine" diye sormadı!Ki kızlar sorar ama sormadı.
"Ya aslında şöyle vıdıdıdı" demenin bir anlamı yok.Abartmanın lüzumu yok.Yapmayalım.
İşin sırrını da bu sayede anladım.Neden bazı insanlara çok konuşmuyo diyoruz,hatta bazen rahatsız oluyoruz bu durumdan?Çünkü milletçe bilsek de bilmesek de uzun açıklamalar yapmaya meraklıyız.Bayılıyoruz şöyle oldu böyle oldu demeye.Halbuki o insanlar cevaplarını soruya göre verip,merak ettiklerini sorduktan sonra içinden cımbızla çekip alıyolar.
He bir de sonra "Sorduk mu?" diyenlere bozuluyoruz."Anlatmak istedim" en büyük palavramız.İhtiyacımız var konuşmaya nedense.
LÜTFEN ARTIK:Konuşurken karşımızdaki insanın yerine koyalım kendimizi lan.Kafam patlıyo çatlıyo bazen.Abartmayın ve sadece istenileni anlatın.
İnkar etmeyin hepimiz bıktık.
Ben de çok uzatırsam olaki susturun.
FAKAT:"Sorduk mu?" hala berbat kisveli bir soru.
Onu unutun gitsin...Soran olursa "Anlatmak istedim" derim sonra da ağzını burnunu kırarım hocam bak demedi demeyin.
P.S-EV ÖDEVİ:Ana haber bültenlerinde halka yöneltilen sorulara dikkat edin,"Domatesin kilosu 6 lira.Ne düşünüyosunuz bu konuda?" sorusunun cevabı ülkemizin siyasi tarihine kadar gitmezse,tüm esnaf ve mahalle sakinlerinin gözleri önünde kendimi kaldırımdan atarım.Bu kadar da iddialıyım hodri meydan ulan!
Sevgi saygı hürmet...



24 Ara 2010

dedi ki...

"Arkadaşlarına da sor onlar da söyler sana.Sende çok yüksek bir enerji var hemen fark ediliyor.Ben öyle hayattan bezmiiişşşş asık suratlıı insanları sevmiyorum hiç.Sen ne güzel güler yüzlüsün neşelisin.Bu yüzden seni çok seviyorum.Ve sende bir potansiyel var,ben iyi yerlere geleceğini çok iyi biliyorum.Facebooktan da takip ediyorum ilginç şeyler yazıyosun bir bakıyorum "aaaaaaa"!Anneannen nasıl bu arada?Hala kumandanızı çantasına atıp götürmeye kalkıyor mu?......"etc.etc.

Uzun zamandır görmediğim, bugün aniden karşılaştığım
ve aynı yerde bir müddet çalıştığım birinden- gerçekten çok sevdiğim birinden duyabileceğim en güzel sözlerdi sanırım.
"Yapmayın böyle utanıyorum uyuyamam şimdi" desem de o kadar güzel şeyler söyledi ki unutmamak için yazdım."Görün işte ben buyum" demek gibi narsist bir kafada olmadığımı cümle alem bildiğinden yanlış anlaşılmayacağıma dair inancım tam.
Bundan samimisi olmazdı.Çok teşekkürler...Çok teşekkürler...

20 Ara 2010

olmuyor olmuyor olmuyor!

Olmuyo hocam olmuyo,yapamıyorum.
Son üç yıldır hep aynı durumda bir oraya bir buraya koşuyorum.
Mesele:Sıkılgan kişiliğim.
Evet leydiz en centılmınız.Sıkılgan bi insanım.Böyle ki bir insan evladıyım.
Mesela geçen gün elime örgü aldım.Çok istedim aniden(bir şeyi çok ani olarak istediğimde çok ani şekilde de soğuduğum göz önünde bulundurulursa bu hiç de iyi bir şey değil) başladım örmeye.O kadar az o kadar az ördüm ki.Yemin ediyorum üç sıra örüyorum sıkılıyorum bırakıyorum.
Derslere yoğunlaşamıyorum.Mesela bugün hoca başladı anlatmaya,dinledim dinledim bir de baktım ki Merve yazmış da yazmış."AAAA BEN YAZMAYI UNUTTUM" deyiverdim.Dinlemek istedim-yazmaktan sıkıldımın kısa açıklaması bu.Halbuki harikulade,tadı damağımda bir ders olmuştu.
Bir konunun gereksiz yere uzatılması beni sıkıyor.Sonuca bir an önce ulaşma eğilimi olan biriyim ne yazık ki.Girizgahlar belirli ve kısa sürmeli.
Örnek:Atıyorum başka bir şehirdeyim ve gezdiriliyorum.Bir kule gördüm."Burası neresi?" diye sordum.Bana sadece sorduğum kadarının cevabını ver anacım.Adını söyle ve başka bir soru daha sormam için fırsat ver.İlgi alanlarım dışındaki şeyler bir kulağımdan gir,öbüründen çıkman için kapıyı açarım sana.Olan da bu durumda anlatan zavallıya olur...

Bazen düşünüyorum da,bu kadar sıkılgan bir yapıda olmama rağmen diyorum hayatımdaki insanlara yapışıyorum.Fakat bir o kadar da serbest bırakıyorum-isteyen gidebilir rahatlığında takılıyorum.Belki yarın birgün yanımda kimse olmaz (Allahım düşüncesi bile korkunç lan!).Fakat çok belirli,hatları kesin sınırlarla çizilmiş kimseler hayatımda olmadan da olmaz.Hatta birisinden de bugün şöyle bir cümle duydum "SENİN İÇİNDE OLMADIĞIN BİR HAYATI DÜŞÜNEMİYORUM".Çok mutlu oldum çok duygulandım efendim...

Görüldüğü üzre kendisiyle sıkça çelişen bir kızın yazdıklarını okuyosunuz.Normalde kendimden bu kadar sık bahsetmeyi sevmiyorum ama bazı dönemlerim var ki en baştan sona sorguluyorum kendimi-bir nevi performans değerleme gibi.
Mazur görünüz.
Değersiz bilgi:Terazi burçları kendi içlerinde çelişkili insanlardır.
Değersiz bilgi 2:Yalnızlıktan nefret ederler.

18 Ara 2010

bilmem neden...

Bugün konuşurken öyle,bir şey fark ettim.
Sizin için önemli olmayan şeylerden biri:Annemle bizim huylarımızın bir kısmı hiç de birbirine benzemiyo.
Ortak paydamız:Birlikteyken çok eğlenmemiz çok gülmemiz.Onunla zaman geçirmek çok eğlenceli.Mesafeler yok kurallar yok.Ben ona "bacım" derim,"hocam" derim,"anammmmm" derim;o da bana "hazo"-"hazaliko zaptiriko" "ancelik" ve türevlerini söyler.Kankayızdır bir nevi.Enseye şaplak durumuna geldik.
Fakat bir iki konu vardır ki anlaşamayız.Mesela bir insan bir insana aşık olur,sonra bir taraf durduk yerde trip yapar ve karşı taraf da peşinden koşar ya.İşte bunu anlamaz.
"Ya kızım ne aşkı Allah aşkına yaa.Bırak gitsin beş para etmez adam işte!" diyebilir.-Bunu İpekle bana söyler.Onun dışında kendisi tüm arkadaşlarımın Güzin ablası olduğundan uygun bir dille anlatır.Fakat son kertede "Sen bilirsin" diye de güzelliğini yapar.
**Ben çok fazla evde oturmayı sevmem.Annemse fazlasıyla eve düşkündür.Boğa burcu olmasına mı bağlamalıyım bunu bilmem.Tek bildiğim,iki ay evde bırakın gıkını çıkarmadan oturacaktır(Not:Yaşanmıştır)
**Ben keyifciyim arkadaşım.Hatta kendim kadar keyifci az insan tanıdım.Planlı programlı olmak çok ayrı bir şey ama ben keyfime düşkünümdür.Hayatımın her döneminde her evresinde uygularım bunu.Mesela yatağıma yattığımda öyle bir uzanmış olurum ki " Oh ne rahat yeeaa böyle uyuyim ben" derim ve öyle de uyurum.Yada metroda plan yaparım:"Yemek yerim-aldığım filmi izlerken çay içerim-Tolga abiden çikolata almış olurum ohh keyif beee" diye.Bu böyle uzar gider.
Annem ise tam tersi.Her şey hemen toplanmalı-katlanmalı.Yorgun da olsan o evin işi yapılmalı."Ya bırak yeeaaaa dinlen azcık yarın yaparız" desem de kaldırır beni.Evet annemde yoğun bi kaldırma kuvveti vardır ahahah:D
**Şimdi anneme sordum "Aramızdaki bir farkı söle bacım" diye de "Çooookk" dedi."İnatçısın.Çok inatçısın."
Doğru bak.O daha çabuk olur der,çok fazla tevekküllüdür.Ben daha inatçı olduğum gibi bir de "Hemen olsun" cuyumdur.
**Tuttuğunu koparır.Yapma dersin yapar.Bir tuhaftır.Ben hiç anlayamam.Bırak peşini olmuyo dersin bırakmaz.Onun tek inadı bu konudadır.Belkide bunun adı evet "tuttuğunu koparmaktır" efendiler.

Bu gibi şeyler.Daha sayılabilir farklılıklar ama ne olursa olsun bazen anlaşamasak da zıtlaşsak da bana kısa süreli küsse de özlerim.Annemdir sonuçta severim sayarım.
Yeter bu kadar.Hoşçakalınız.

ahanda!


Ahanda anneannem!Görüldüğü gibi "Yok Böyle Dans" ı izliyo.Her zamanki gibi yorumlarını ardı ardına patlattı.
Bu sefer Azra Akın'a "Öküz" dedi.Ben de o sırada internette bir şey okuyodum,dediğini duyunca yere düştüm gülmekten."Ya neeee çıplak!Öküz işte" dedi.
Ne diyeyim alem kadınsın deli kadınsın.Senin torunun da senin gibi.Torun anneanneye mi çekermiş ney?:)

13 Ara 2010

sen.ben.o.biz.siz.onlar

**Yılbaşı geliyo.Bok gibi geçicek ben size söyleyeyim.Neden bilmem içimde bir sıkıntı böyle bir tuhaflık.İlk defa da böyle oluyorum,bakalım zaman neler göstericek?
Zaten toplasan iki kere falan adamakıllı kutladım.Bi özelliği yok hocam bu işin.5-4-3-2-1 oleyyy.Bu yani.Sonra gece 1de iyi geceler deyip yatıyosun.
Bu mudur?Budur.

**Selçuk bugün dayı olmuş.Çok sevindim.Bir de ailesinin ilk torunuymuş."Akvaryumda balık izler gibi bir saat izledim onu" dedi.Çocuk hapşurdu diye ortalığı yıkmış,sonra normal bişi olduğunu öğrenmiş.Çok komik çok telaşlı.Bir bebeğin doğması o kadar güzel o kadar duygusal ki...
Bende de yeni çıktı.Mesela bir bebek çok ağlarsa hemen gözlerim doluyor,annesinin koluna yapışıyorum "Neden ağlıyo bu?" diyorum küçük emrah halimle.Neden bilmem bir de çok fazla dokunmaya kıyamıyorum,izliyorum ben de.Çok savunmasız çok muhtaçlar.
Benim çocuğum olsa düşünürüm:Ben bu küçücük şeyi nasıl korurum?Doğruyu yanlışı nasıl öğretirim?"Anne ben arkadaşa gidiyorum" derse nasıl korkudan ödüm patlar?
Bunun yanında çok da eğlenceli oluruz diye düşünürüm.Eylülle şu anda nasıl çocukla çocuk oluyosam,bana "Hazal delisin biliyosun di mi?" diyosa,onunla da aynı şekilde oluruz.
Beni anlayamayacağını da düşünüyorum."Ya bu bizim validenin de bi günü bi gününü tutmuyo" der diye tahmin ediyorum."Dün neşeliydin bugün sinirlisin ne ayak?" derse şaşırmayacağım söz.

**Doğum haritamı çıkardım dün.Anam ne garip bir şeymiş lan!Bir kere neden dengesiz olduğumu anladım,bazı gezegenler burçlarından dolayı uyumsuz çıktı.Neşeli,dengeli,uyumlu iken bir diğerinde soğuk,duygusuz,acımasızsınız yazınca oha dedim lan beni bu kadar iyi tanıyan biri olabilir mi ki?

**Okan Bayülgen in en güzel programı "Muhabbet Kralı".O kadar verimli o kadar öğretici ki...Bayılıyorum.Bak şimdi 100 yaşında bir teyze var "Atatürk yanağımı sıktı,'Benim kızım olur musun?' dedi" diye anlatıyo.Ne hoş diyorum vallahi şahane bir duygu olmalı.Türkiye de kaç tane kaldı ki,"Onun gözlerine uzun süre bakmak imkansızdı" diye anlatsın?Değerlerini bilmek lazım.
Fakat gelgelelim ben yüz yaşına kadar yaşamak istemem.Çok akıllı bir kadın,çok aklı başında ama ne bileyim.Kaç yaşındasın-yüz.Vay.Çok valla çok.Yada bu benim fikrim.

**Sırası gelmişken kendinizi hiç ölmüş olarak düşündünüz mü?Bu aralar bazen düşünüyorum nedense.O toprağın altında neler olduğunu hiç tahayyül edebiliyor musunuz?Sorgulanırken neler sorulacak,nasıl hesap vericez falan.Bilmiyorum.Ne olursa olsun bu dünyadan gitmek istemiyorum biliyor musunuz?Bakar mısınız yüz yaşına kadar yaşamak istemem diyorum ama bu dünyadan da gitmek istemiyorum.Al bir
de burdan yak!
Aman tamam ağırlaşmasın konu.Bu kadar yeter bacılar.
Kendinize iyi bakınız.Öperim.
NOT:Blogumu izleyen 10.kişiye çikolata vereceğim.

9 Ara 2010

diziler filmler kitaplar ve şiirler üstüne

Neden bilmem,bugün bu başlıktan bahsetmek istedi canım.
Dizilerden başlayayım:Türkiyede diziler bok gibi.Açık ve net söylüyorum.Amerikan özentisi gençlikten elbetteki değilim "Ayy ben gosip görlden başka bişi izlemeeaamm" yapmam size merak etmeyin.Gerçekten kötü olduğundan bahsediyorum.Gelmiş geçmiş en iyi türk dizileri "Çemberimde Gül Oya"-"Süper Baba"-"Öyle Bir Geçer Zaman ki" değildir de nedir söyleyin bana.
Yabancı dizilerden ise The Office ile Sex and the City i tek geçerim arkadaşım.Öyle How i Met Your Mother mış falan bence berbat.Evet berbat işte.Esprilere gülmüyorum eğlenceli bulmuyorum.Arka fondan gülme efekti vermiyo mu hele rabbim öleyazıyorum orda!

Filmlerden söz etmem gerekirse o kadar çok var ki!Ama en sevdiğim Into the Wild dır.Hayatımın filmidir;bir ay içinde on kere izlediğim tek filmdir.Konusunun gerçek olması ve hikayenin tuhaf olması ise izlenebilir kılan diğer esaslardan.Bittiğinde kendinizi çok huzursuz hissediyosunuz,kal geliyo.Ne ağlayabiliyosunuz nede "Eee noldu şimdi?" diyebiliyosunuz.Öyle ki tuhaf.
Bir diğeri "Big Fish".Tim Burton ın şaheseri.Hikaye sevenler doğaüstü güçlere inananlar izlesin.Ben çok eğlenmiştim.
"Singin'in the Rain" bir diğeri.Dünyanın en güzel müzikali seçilmesi tesadüfi değil.Gene Kelly,benim hayran olduğum adam,sadece 39 derece ateşle o yağmurun altında dans ettiği için bile ömür boyu başarı ödülünü hak eder.Bayıla bayıla gider diyorum.
Türk sinemasında iki tane yeşilçam ismi vericem garanti izlenmiştir ama:"Dönüş" ve "Açlık".İkisi de Türkan Şorayın.Ah ne güzel kadın!Dönüş,Rusyada ödül almış,ağlamaktan yerlere düşersiniz.Düşmezseniz beni bulun tamam mı bak bulun!

Kitaplar,benim hayatımın en vazgeçilmez ögesi.Ebelemece oynayan,ve sürekli birbirinin eline vuran ve oyunu hiç bitirmeyen çocuklar vardır ya,benim de okuduğum kitaplar hep birbirine dokunur.Bir sigara biterken,o sigaranın son külleriyle diğerini tutuşturmak gibi düşünün.Arada boşluk olsun istemem hiç.Hep hayatımda olsunlar,hep çantamda hep başucumda.
Elif Şafakın ve Sabahattin Alinin tüm kitaplarını tavsiye ederim.Altını çizerek okursunuz,öğrenirsiniz.Bir de "Uçurtma Avcısı"nı.Okuduğum en güzel kitaptı,zaten bestseller da.O ayrı bi hikaye o ayrı bir dildi gerçekten.

Şiirlerde ise Nazım Hikmet canım."Saman Sarısı" şiiri hayatımda cidden özel bir yerdedir ve okurken ağladığım tek şiir olma özelliğine sahiptir.Orhan Velinin de Tüm Şiirleri kitabı alınırsa güzel olur.Seviyorum bu adamın vurdumduymazlığını.Aşk Resmi Geçiti ve Öyle Bir Zamanda Gel ki şiirleri süperdir.
Bu dört kategoriden daha çok çok sayabilirdim ama sıkmak istemiyorum.Sabaha kadar bile konuşurum,hayatımın dört mihenk taşı onlar zira.
Birgün kısmet olursa keyif alırım efendim.Sevgi saygı esenlik...:)

7 Ara 2010

aman!

Düğün alışverişi yapmak zormuş-arkadaşının ablası için de olsa.Gelinlik en zoru ama kınalık da zor.Bu da bindallı efendim-bilen bilir.Sevdim.Güzel duruyo.Bakın durun bakın durun!

6 Ara 2010

yapamam edemem!

Kendi kendime etrafımdaki ilişkilere bakıyorum.Nasıl aksiyonlu nasıl böyle kurallar çerçevesinde gelişiyor anlamıyorum.
İnsanlar arkadaş gibi olmayı bir kenara bırakıp,sen eşittir ben demeye başladı.Bu felsefenin dışında yaşayan çift neredeyse yok gibi.Temel amaç bence eğlence olmalı.Malesef bu da eksik gedik.
Mesela kızların çoğunun espri anlayışı yerlerde.Kusura bakmayın hemcinslerim ama mizah yoksunusunuz.Tabi aman ben çok iyiyim diye yazmıyorum,belki benim güldüğüm şeylere gülmeyenler de vardır ama çok sık denk gelmedim.Tamamen kişinin anlayışına bağlı bir olay.
Hep şöyle çiftlere denk geliyorum:Kız bir şey anlatıp gülüyor,erkek "Heee" diyor ve susuyor.Gülme belirtisi bile göstermiyor.O zaman neden hala o kızın elini tutuyor?Yarım saattir kız anlatıyor erkek sıkılıyor,resmen kıvranıyor karşımda.O zaman neden ama neden? diye sormadan edemiyorum.
Bazı kızlar var.Hani dersin ki güzel değil ama sempatik familyasından,hani dersin ki güzel,yada dersin ki yüzü gülüyor.Ama bunların hiçbiri bir kızda yok diyelim.Fakat görüyorum ki gül gibi sevgili buluyor lan.Adam sürekli "aşkımcanımsennasılistersenöyleolsunyeterkimutluol" familyasından takılıyor.
Aklım almıyor part 1.Nedir bir erkeği böylesine aşık eden şey?Yıllardır anlayamadığım bu sorunun cevabını kim vericek?
He ama "İşveli cilvelidir" demeyin çünkü o da yok.Gayet kabız,gayet düz bir insan kendisi.Nasıl oluyor nasıl ediyor bir türlü aklım hafsalam almıyor.

Bazı çiftler var.Kız çocuğun bir dediğini iki etmiyor.Yüzüne gülüyor,leb demeden leblebiyi anlıyor."Aşkımbenimsensöylersindebenyapmammı" familyasından.Bir erkeğin taaa yaradılıştan beri süregelen yüksek egolarını fazlasıyla tatmin ediyor.Öpüyor kokluyor onu,karşısında gerdan kırıyor.Cilveli-işveli.Hamarat."Yapma şunu" dediğinde "Peki canım" diyor."Neden yapmıyosun ki?" dediğinde "Ama aşkım istemiyor" diyor.Alımlı mı alımlı.Makyajsız çıkmıyor,sadece göz makyajı yirmi dakika sürüyor.Küfür etmiyor.Ağzından huzursuz bir laf çıkmıyor,uyumu had safhada.
Bir erkeğin egoları ne kadar tatmin oluyorsa bir ilişki de o kadar rayında gidiyor. Aklım almıyor part 2.
Görüldüğü üzre her iki kategorinin de sevgilisi var.Biraz şans biraz talih işidir bu'nun açıklaması.
İki kategoriden de olamayacağım hiçbir zaman.
Arafta kalmış bir insanın da kimseye hayrı dokunmaz...Tanıyanlar şimdiye kadar çoktan anladığından daha fazla konuşmam manasız.
Bu nedenden dolayı ileriki yaşımda, çocukların toplarını kesen teyzelerden olmayı planlıyorum!

neler var?

Hayatımda aksiyon üstüne aksiyon var!Bir karmaşanın içine girmek üzereyim.Şimdi son rahat zamanlarım.
Gazeteye attığım maillere cevap gelmeyince ben de teknolojinin nimetlerinden faydalanarak yazarlarından birine mesaj attım.Çalışmak istiyorum neden cevap verilmiyor tarzında sorular yönelttim.Sağolsun cevap verdi:Ocak ayına kadar ortalığın durulması lazım,eğer ortam müsait olursa neden olmasın dedi.Çok sevindim açıkçası,bir umut ışığı var.O zamana kadar finallerim biter bitmez sömsestrda bir yerde ufak bir staj ayarlamayı düşünüyorum.Son sınıfa kadar ne kadar çok staj yada çalışma olursa o kadar iyi olur.

Gittim geldim baktım ortalık yine karışmış.Dolmabahçede bişiler olmuş,Wikileaks yeni belgeler açıklamış.
Sıkılıyorum bazen lan.Ne olurdu şöyle insanın düşüncelerine haklarına saygılı bir memleketin evladı olsaydım ha ne olurdu?Zor kurdular bunlar da yıkmaya uğraşıyorlar.Ecnebilerin kurdukları sistemin yüzde birine sahip değiliz.
Hala da Avrupa Birliği diyolar yaw!Çok beklersiniz paşam.

Sabah kahvaltı yaparken ekranda ful kadın kuşağı olduğu için izdivaçı açtım.Allahım bu insanlarda nasıl bir kafa var,yuvarlanırcasına güldüm.Hani şu 10 kasımlarda ufuklara bakıp bağıra bağıra şiir okuyan kızlar vardır ya,şu yandaki fotoğraftaki teyze aynı onlar gibi şiir okudu."GELİİİİİNNNNN SİZ DE GELİİİİİNN HEPİNİZZZ GELİİİİİNNNNNN BEKLİYORUMMMMM EVLENMEK İSTİYORUMMMMMMM" dedi ve gitti.Bizden gelen ilk tepki "Azmış hocam bu!" oldu.Dünyada bu kadar salak insanların var olduğuna inanmak istemiyorum ama medyada bile bu kadar apaçık örnekleri varken ikna olmamak imkansız...

Twitter çok acayip bi kafa.Gerçekten.Çok severek kullanıyorum fakat artık dünya küçüldüğü için,küçükken sadece kırtasiyeden posterlerini alıp "Napıyolar acaba?" diye düşündüğüm bir sanatçının,yıllar sonra "Dur bakayım napıoyomuş?" diye attığı tweetleri takip ediyor olmak tuhaf şey.
Ulaşılmaz insan daha gizemli daha çekici oluyor.Her bokunu biliyosun şimdi,daha kolay her şey.Bundan dolayı da merak etme duyumuzu törpülüyoruz.İnsanı insan yapan şey merak değildir de nedir?
"Akşam konuşuruz facebookta" demeyen var mı?Gel iki kelam edelim diye bir şey yok.
Artık dünyanın en ilkel kabilesinden bile haberdarsın.Elini nereye atsan ulaşabildiğin bir ortama sahipsin.
Kalkıp nerde o eski günlerrr kıvamında söylemiyorum bunları.Bilginin elimizin altında olması güzel bir şey;insanı daha donanımlı yapar.Fakat insana insan özelliklerini de kaybettiren bir tarafı var.Bundan dolayı herkes kadar dertli sayılırım.
Her geçen gün köreldiğimi daha fazla hissediyorum.Çok da üzülüyorum.
Uzak durmak istemek-böyle bir şansı olmamak-arafta kalmak benimkisi.
Üçü de zor üçü de ayrı mesele ne yazık ki...

Kütahyanın pınarları loy loy loy!

Her şey anlık gelişti.Kütahyaya Zeynep in yanına gittim.
Terminalden karşıladı,evlerine götürdü.
Dört kız kalıyorlar.Hepsi de şeker gibi vallahi,bize yemekler hazırlamışlarr ve sarma sarmışlar.
Ya yok böyle bir sarma.Üç gün kaldım sabah akşam yedik yinede bitmedi.Hiç böylesini görmemiştim.
Çok bunalmıştım buradan.Kaçmam gerekiyordu.İnsanın "geliyorum" deyip de kabul gördüğü yerler ne de az!Ben bunlardan birine sahibim,böyle bir arkadaşa sahibim.Gittiğim yerde de sevildiğimi bolca hissettiren güzel insanların arasındaydım.Keyifli,bol kahkahalı,şarkılı türkülü bir masada yemek yedim.
Zeynepin çok güzel sesi olan bir arkadaşı var.O söyledi bizim gözlerimiz doluverdi...


Kütahya kalesine çıktık.Çok güzel uzun bir yoldan yürüdük.Manzarası şahaneydi,çok güzel fotoğraflar çekindik,dönüşte de tanımadığımız bir adam bir kadın bizi yolun başına kadar bıraktı.


Gezdirdiler,yedirdiler,eğlendik mutlu olduk çok.Ne güzel bir ortam ne güzel insanlar.

Çok teşekkür ediyorum yine yeniden...Uzun zamandır bu kadar gülmemiştim.







2 Ara 2010

yeter!

Üst katımızda oturanların tadilatı,
Çocuklarının flütü(sabahın dokuzunda yağmur yağıyo seller akıyo şarkısını çalarak uyandırmaya kadar varan eziyet),
Hemen karşı apartmandaki özürlü kızın sürekli camlara vurup bağırması,
Onun yanındaki apartmanda,ne zaman mahalleye biri gelse cama üşüşen iki baykuş kadın,
Karşıdaki türkü barda sarhoş bir adamın hep aynı saatte hep aynı şarkıda alkışlayarak "Bravooaaaaoooo" demesi ve muhtemelen sızması,
Ana avrat küfreden sarhoşların naraları,
Caddemizin üzerindeki tüm rent a car şirketlerinin mafya olması ve siz dolmuş beklerken bir tanesinin üzerinize arabasını sürmesi ve özür dilemeden öküz bir suratla yoluna devam etmesi,(tepkim:hayvan mısın be adam!)
Akşamları zile basıp "Çekin arabanızı şurdan" diye bağıran bir komşunun olması,

Lütfen bitin artık.Lütfen lan bıktım sizden!

1 Ara 2010

götürmeyin onları!benim eşyalarım onlar!

Hani bu vize final dönemlerinde Facebookta bir furya başlar,alır başını gider.
For egzempıl:"Ayyyy çalışamıyorummmm!!"
"Delircem yaa off bu vizeler beni öldürcek"
"Allah sizin belanızı versin tüh!" falan da filan.
İnanmayın."Dikkatleri bir anda üzerine çekmek isteyen kız furyası no:45" in oyunu bu.İstiyorlar ki yazdıkları saniyeden-evet saniyeden- itibaren yorumlar patlasın,ardarda sıralansın.
For egzempıl part 2:"Yaa benimde öyle canım yaaa :S(yada yha,bu apaçilik seviyesine göre bünyeden bünyeye değişen bir durumdur)Sen kimden alıyosun dersii?"
"Benim vizelerim bitti bile eheheheh"(yavşak bir tavırla çok afedersiniz)
"...mavisini görmeye beş kaldı"('ben de bir derbederim' mesajı alttan alttan) falan da filan.
Bunları anlatıyorum çünkü üç yıldır yapmadığım şey.Tek yaptığım şu olmuştur:Artık gerçekten kafamın basmadığını anladığım ve en bunaldığım anda "Çıldırayazdım part 1" benim bir numaralı statusum.Hem her hale uyan bi durum bu.Ama kalkıp ölüyorum yazmak da nesi?
Ki sonra bu çalışamayan,bu ölen nesil sınavlarda fule yakın yapıyor.Sonra karşıma geçip "Benim ortalamam 3.75" diyor,şu şekilde: üç yetmiş beeeeeşşşşşşş!Nasıl da kaldın dercesine nasıl da kapak ettim dercesine.
O nedenle inanmayın a dostlar bu tip palavralara.
Gelin ben size gerçek ve yüzde yüz doğal,el değmemiş,abartılmamış bişi anlatayım.Kendi durumumu...
**Hesap ettim tam beş gündür evden dışarı çıkmıyorum-sadece iki saatlik dil kursum dışında-.Hayatım boyunca en fazla iki gün evde durabilen bir insan olduğumu da belirtmek isterim.Beş gün olunca kafama huni takıcak duruma geldim ve abartmıyorum.
Dün işte dil kursu için çıkmadan önce üç kere Ayete-l Kürsi okudum,nedense bi korktum.Köle gibi tıkılmışım eve,nedense başıma bir şey gelicek sandım metroya binene kadar.
**Durmadan yemek yiyorum.Çikolata paketleri,kullanılmış tabaklarım-çay bardaklarım,bilgisayar kabloları,fişler ve küpelerim hep beraber bir cumhuriyet kurdular salonun ortasındaki sehpanın üzerinde.Bakıyorum da uzaktan, gayet güzel yaşıyolar.Yavaştan sinekler de gelmeye başladı.Bense hiç tınlamadan oturmakla ve yemeye devam etmekle meşgulüm.
**Saçlarım yağ içinde.Üzgünüm gerçekten ama böyle!Yalan yok.Yıkanmaya vaktim yok(şimdi diceksiniz ki şunu yazana kadar yıkansaydın ama öyle değil.Yazı spontane gelişiyor bende,çabuk bitiyor ama banyo yapmak çıkmak saç baş en az iki saat demek).Bir kaç gün içerisinde sınavlarım biter bitmez banyo yapıcam söz haha:D
**Mutfaktan tuhaf kokular gelmeye başladı.Çöp birikti sanırım-ki en dayanamadığım şeylerden biri-.Olsun ben tezgaha bir tabak daha bırakıyorum ki sinekler ordan da yesin güçlensin diye.Yakında dağ olucaklar,çöp ev diye basıcaklar ve bende elimde bir kedi "Götürmeyin onlarrıııı onlar benim eşyalarımm!" diye bağırıcam.Böyle umuyorum.
Hep hayal ederdim...Yaptım olacak diye tahmin ediyorum.Büyüyünce çöp ev olmak istiyorum.
**Masamın yanındaki çöp kutusunun içi mandalina kabukları,kağıt,uç kutusu,su şişesi dolu.Hatta baktım bugün yerlerde kağıtlar falan vardı.Güldüm gittim.
**Yemek yediğim sırada kadın programı izliyorum.Düşünün,ev darmadağın,elinde yemekle bendeniz,yağlı saçlarını topuz yapmış,"Valla gerizekalı bu valla salak lan,böyle insanların varlığına inanmak istemiyorum" diyorum.AHAUAHAU diye de gülüyorum,sonra derse dönüyorum.
**"Bunları boşver-dersten naber" derseniz,adamakıllı çalışamıyorum.Mola sürelerimi uzatıp ders çalışma saatlerimi kısaltmanın yollarını buldum.Ezbere yöneliyorum ama yapamıyorum,bölümüm fazlasıyla sözel ağırlıklı ve uzun sayfalar çalışmam gerek.Neyse ki birkaç gün içinde son bulacak...

İşte böyle.Şimdi yazarsam ki "Ay olmuyyooooooo" falan diye,inanın tamam mı?Gerçi yazmam ama olsun.
Neyse ki çıldırayazdığım doğru!