31 Oca 2011

elveda şövalyem!

Barış Manço hayatımda çok özel bir yere sahip.Ispanağı onunla sevdim,küçükken hep onun şarkılarını dinledim,"Adam Olacak Çocuk" ta hepimizi adam yerine koyan oydu,hiçbir çocuğu kırmadan "10 10 10 10 puannn" diye bağıran da,dünyayı bize o tanıttı,merhametliydi sevecendi.Bir insanda hiç bu kadar büyük yürek olur mu,aklım almazdı.Herkes sığıyordu içine.
Sonra birgün öldü.Aniden.Hemen günlüğüme yazdım.Onu şimdiden çok özledim dedim.Ağladım.Annem tam 1 hafta ağladı.Anladım.Ona olan bu büyük sevgim boşuna değildi.
Yıllar geçti.Şimdi ne zaman görsem gözlerimin dolu dolu olması ve hatta ağlamaya başlamam,bugün annemle birbirimizi tasdik ettiğimiz cümleye dayanıyor:"Onu çok özledim"
Çok içten olarak söyledik bunu.Gözlerimiz dolu dolu oldu.
Yaşasaydı insanlık adına büyük işler başarmaya devam eder,dişleri fırçalatır,insanlara doğayı hayvanları ve en önemlisi insanları sevdirirdi.
Artık hatıralarda...Bir de şarkılarda.

p.s:Ben buraya alamadım ama Can Dündarın "Elveda Şövalyem" yazısı okunmalı.Ağlayarak okudum.Başlığımı da ordan çaldım zaten.

30 Oca 2011

silsile

**Masal dinlemeyi severdim küçükken.Hala da öyle.
Fakat gel gör ki unutmuşum.Hep peri padişahının kızını alan prens mutlu yaşar ya o hesabı biliyorum.Dün gece Eylül bizde kaldı.Tutturdu "Ben Hazalla uyuycam"-eyvallah tosunum.Yattık yanyana.Dedi ki "Bana masal anlat ama uzun olsun".HAYDAAAAAAA NERDEN ÇIKTI ŞİMDİ BU?dedim.Babasıyla annesi hep anlatırmış da efendim.
Dedim tamam ya başa gelen çekilir.İlk birkaç deneme kahkahalarımız eşliğinde başarısız sonuçlandı.Uydurdum durdum.Ama sorun vardı:Padişahın kızı elma satıyordu."Ya Hazal bu kız zengin değil miydi neden pazarda elma satıyo?" dedi,kaldım öyle."Ticareti öğrensin,şımarmasın diye babası esnafın yanına vermiş kızı" dedim.Baktım saat 00:45."Laptoptan okuyayım bari" dedim çünkü bilmediği masal yok.Açtım "Çoban Ali" diye bitane,sesime de yıllardır hayatın çilesiyle yoğrulmuş,bir o yana bir bu yana savrulmuş gibi bi hava katarak okudum."Bu masal da burda bitmiş" dediğimde uyumuştu heheh:D

**Olayları yanlış aksettirmek nasıl bir kafa acaba?Uzuuunn uzun incelemek lazım.İnsanların birbirleriyle alıp veremedikleri var ama ne acaba?Gerçekten merak ediyorum.Hasta ruhlar,yarası olup gocunanlar falan var.

**Bi tek bi Meksikalıya fal bakmadığım kalmıştı,o da oldu.Bana "İnternational fortune teller" dedi.
Babamların evine bu kez Mexicodan İmelda diye bi kız geldi.Kendisine türk halk oyunlarından bir kuble öğrettik,o da bize salsa filan gösterdi.
Dediğim gibi,seviyorum yeni kültür yeni insan.
Değişim güzel şey.

29 Oca 2011

14 şubata hazırlık

İpek'e tayt almak için bu dükkana girdik.İçeri girer girmez gözüm tavana takıldı.
"Seni Seviyorum" yastıkları asılmış,her yer kırmızıya bulanmış.
"Allah Allah neden asmışlar ki bunları acaba?" dedim İpek bakınırken."HEEEEEEE 14 ŞUBAT GELİYO Dİ Mİ PARDON YA BEN ONU UNUTMUŞUM" diye dank etti hemen sonra.
Bu müstesna(!) günü bile hatırlamayan,"O ne yea?" takılan bir kızın hiç şansı yok biliyosunuz dimi?
Hadi şimdi otur aşağı Hazal kızım.
Paşa paşa yemeğini ye.Afiyet olsun.

28 Oca 2011

çok artistim!


Aldım.Okumaya başladım.
Evet çok entelim,sormayın gitsin!

25 Oca 2011

nazım hikmetin "saman sarısı"ndan...

"..vakit hızla ilerliyor gece yarılarına yaklaşıyoruz
ayrılık masanın üstündeydi kahve bardağınla limonatamın arasında
onu oraya sen koydun
bir taş kuyunun dibindeki suydu
bakıyorum eğilip
bir koca kişi beliriyor bulutta belli belirsiz
sesleniyorum
seni yitirmiş geri dönüyor sesimin yankıları
ayrılık masanın üstündeydi cigara paketinde
gözlüklü garson getirdi onu ama sen ısmarladın
kıvrılan bir dumandı gözlerinin içinde senin
cigaranın ucunda senin
ve hoşçakal demeye hazır olan avcunda
ayrılık masanın üstünde dirseğini dayadığın yerdeydi
aklından geçenlerdeydi ayrılık
benden gizlediklerinde gizlemediklerinde
ayrılık rahatlığındaydı senin
senin güvenindeydi bana
büyük korkundaydı ayrılık
birdenbire kapın açılıverir gibi sevdalanmak birine ansızın
oysa beni seviyorsun ama bunun farkında değilsin
ayrılık bunu fark etmeyişindeydi senin
ayrılık kurtulmuştu yerçekiminden ağırlığı yoktu tüy gibiydi diyemem
tüyün de ağırlığı var ayrılığın ağırlığı yoktu
ama kendisi vardı..."

Bence ayrılığın bu şiirden güzel tarifi yoktur.
Bazen okurum,yine gözlerim dolar.
Sadece yazmak istedim.Çok severim diye.
ALLAH KAHRETSİN!
Hamiyetin babası intihar etmiş yazdım,çıktım.
10 dakika sonra karşı apartmandaki bir adam intihar etti.Silahla kendini vurdu.
Olay yeri inceleme-medya-polis-ambulans ve karısının sinir krizi...
Allah kahretsin!

başımıza gelmiş en büyük bela

Ben bu kadın kadar tuhafını görmedim arkadaş.Valla görmedim.
Nasıl bir tarz,nasıl böyle bi kitleleri harekete geçirme arzusu ben anlamadım.
Sürekli ben mağdurun yanındayım stayla,yok efendim yılın en güvenilir ismi.
Nasıl bir kendine güven,nasıl bir saçmalık silsilesi,nasıl bir aşk hayatı.Ki bu aşk hayatı konusunda herkesin kafasının karışık olmasına bayılıyorum.
"Ohooo Seda Sayanın evlenmediği adam kalmadı kızım!"
"O kadar çok mu?Kaç tane ki?"
"ÖÖÖÖ du bi sayıyim:A-B-C.Dur bakiyim yoksa o yok muydu?" diyerek muhabbeti uzatır da uzatır.
Bugün bi film izliyodum reklama girdi.Zaplarken baktım bunda yine flaşşlar patlıyo,dedim ne anlatıyo yine bu la bi bakayım.Hamiyetin(o kim acaba bilmem) babası intihar etmiş.Bu bi avaz avaz "BENİM BABAM ALKOLİKTİ AMA RAMAZANDA İÇKİ KOYMAZDI AĞZINA" dedi,zannettim ki devlet sırrı açıkladı.Stüdyodakilere kal geldi.Azametini gösterdi o anda.Nasıl tesir ettiyse artık kimseden ses çıkmadı,gülesim geldi güldüm.
Bu arada size müjdeli haberi de vereyim:Aydın Üniversitesi öğrencileri
"Seda Sayan gibi bir isim neden üniversitelere gelip ders vermiyo?" demiş.Öğrencilerin yüksek kapasitesine ve bilgi açlığına şu anda tanık oldunuz değil mi?Korkmayın ben de sizdenim.
"Çok teşekkür ederim.Özellikle sinema televizyon öğrencilerine yardımcı olmak için elimden geleni yapıcam,şimdiye kadar vaktim yoktu ama artık zaman yaratıcam.Faydam olursa ne mutlu" dedi.
Haadiiiiiiiiiiii sinema televizyoncular sıçtınız oğlum ahahahahah koptum. Bundan sonra millet sizden daha çok hizmet bekler.
Bu kadının müthiş dimaaağından sonuna kadar yararlanın.
Biz yırttık şimdilik.Tüh.

23 Oca 2011

:)



İkimiz de "İstanbul Sokakları" şarkısına bayılırız...

22 Oca 2011

"iyiki doğdun ayça" hediyemiz:)











Dün gece Ayçanın doğum gününü kutladık.
Arap Şükrüdeydi.
Bursanın en gözde mekanıdır Arap Şükrü.İstanbulun Nevizadesidir.Sokağında yürürken yere bakarsanız,Zeki Müren,Ahmet Hamdi Tanpınar gibi ünlü yazar ve sanatçıların ismini görürsünüz.Bambaşka bir mekandır,gönlümüzde yeri ayrıdır fakat ben düne kadar hep gitmek istemiş ama gidememiştim.Sadece lise biterken okulumuza gelip çalmışlardı müzisyenleri ve tüm ramo bilen kızlar tek sıra olup oynamış,erkekler alkış tutmuştu.
Dün kalabalık bir arkadaş grubuyla gittik.Gördüm ki inanılmaz bir enerjisi var bu güzel sokağın.Herkes kendi telinden çalıyor,içen içiyor ama herkes klarnete-kemana eşlik ediyor.
Hiç gitmek istemedim,gerçi gece 01:00e kadar oradaydık.
Müdavimi olmak istiyorum.Ben birini oraya yolladığımda "Hazal mı?Tanıyorum tabi buyrun efendim masanız hazır" desinler istiyorum.
Çaldıkları tüm türk sanat müziği eserlerini tekrar tekrar dinlemek istiyorum.
Ve neyseki,yıllardır Ayçayla en büyük hayallerimizden biri olan,doğum günümüzü Arap Şükrüde kutlamayı gerçekleştirmiş olduk.
Günlerdir kutlamadığımız için kudursa da ve bundan haberimiz olsa da "Kapak edicem ona,yediricem o lafları" dedik ve mutluluktan ağlattık!
Nihahahahaha yaşasın kötülük!
Kitaba özellikle.Tuvalete gittim geldim bir baktım,herkese sarılıp ağlıyo!"Noluyo la?" dedim kaş göz ettim.Meğer kitaptaki mektuplara ağlıyomuş.
Dedim biz ne zaman unuttuk ki senin doğum gününü bacito?Söyle bana yani.
Ama bu hakikaten çok güzel bi hediye oldu.
Canım arkadaşlarıma buradan bir kere daha teşekkür ediyorum...
Dilerim Allah bizi hiç ayırmasın.
Her zaman birlikte olalım,yine böyle bol takılmacalı,kahkahalı,"İstanbul Sokakları"-"Huysuz ve Tatlı Kadın"lı,ağlamalı,coşmalı.
İyiki var.
İyiki hayatıma neşe.
Onu çok seviyorum.
Sevimli surat seni...

19 Oca 2011

tekerrür


Yarın gece yine anneannemle "Fatmagül'ün Suçu Ne?" gecesi...Yine kapısından içeri adım atar atmaz "Yehaaaaa yaşasın Fatmagül gecesi ve patlamış mısır saadeti!" diyeceğimin garantisi...
Beklenesi...:)

bir tuhaflık yazısı

Tekrar yazmaya üşenmek...

16 Oca 2011

!

Dün gece rüyamda annemi ölmüş olarak gördüm.Fakat bu diğerlerinden çok farklıydı.Taaa içimde hissettim.Annem ölüyor,ben defterlere bir şeyler karalayıp saçma sapan hareketler yapıyorum yani deliriyorum,kahkahalar atıyorum,sonra yere pat diye çöküp hıçkırarak ağlıyorum.Herkes geliyor.Eyüple Mehmet,bir kalabalık grup arkadaşım,Selçuk.İçlerinden biri bana sarılırken "Sen dünyanın en tatlı kızısın" diyor,öpüyor beni.
Başımda bir örtü var,nereden geldi bilmiyorum ağlıyorum.Sonra bir köşede annemi görüyorum,koşup sarılıyorum ama yok oluyor.Birden yine görünüyor."Önceleri biraz korktum ama çok huzurlu gittim oraya" diyor.Geri gelmeyeceğini bilmenin üzüntüsünü yaşıyorum.
O sırada aklıma haber verilmesi gerekenler geliyor."Zeynep'i arayayım,kızlara söylesin" diyorum ve uyanıyorum.
Uyanırken de hatırladığım şey "Allahım bu rüya galiba.Çok şükür" dediğim.Kaskatı kesilen ve sıkılmaktan acıyan vücudum,gözpınarlarımda iki damla yaş.İlk defa ağlayarak uyandım.
Dedem öldüğünden beri anneme kendisini biraz toparlamasını söyler hatta kızardım ama Allah işte..öyle bir rüya gösterdi ki bana,annenin ölümünü birebir yaşattı.Nefes alamaz oluyorsun,biri boğazını sıkıyor sanki.Kocaman bir karanlık...
Hemen fırladım yataktan.Gece 04:30.Korkarak girdim annemin odasına,uyuyordu.OH!Uyandırdım,şaşırdı."Korkma seni rüyamda gördüm,ölmüştün" dedim ağlamaya başladım."Seninle uyiycam" dedim.Şaşkın şaşkın "Gel canım gel" dedi,koyun koyuna el ele bir saat kadar uyuduk sonra yerime döndüm...
Birdaha asla bir şey söylemem...Asla da böyle bir rüya görmek istemem...

15 Oca 2011

yapma bunu!

Komedi dizilerini sevmem.Ne Türkiye'de nede yurtdışında oynayan,özellikle fondan kahkaha sesleri verilmiş bu tip dizileri hiiç izlemem.
Çünkü siz komik dediğiniz bir şey yapıp,fondan hahahaha hhöhöhöhöh diye efekt verirseniz "BURDA GÜLMENİZ GEREKİYOR" paranoyası yaşatırsınız insana.Kıl olur beklerim,sinirlenirim.O nedenle stressiz bir hayat için bu tiplerden uzak durmak gerekir.
Keza komedi,hatta belki alakasız olacak ama,romantik komedi filmlerini bile tercih etmem.Realist olup olmadığım konusunda tereddütlüyüm.
Fakat şimdiye kadar bir tek dizi bu tabumu yıkmayı başardı.Ama tabiki gülme efekti vermeyerek ve gerçekten kahkahalarla güldürerek.

O da "The Office" dir.

Yazın,bir gün Kumlada Zeynepin evinde otururken reklamlarda görmüştüm "Bir ofiste yaşanan komik ve eğlenceli günler" temalı olduğunu.Vayyy zaten biz de ufaktan iş hayatına temel oluşturmalıyız dimi yaa diye düşünüp,Bursaya geldiğimde indirmeden izledim ilk bölümünü.
"Bu ne be?" dediğimi hatırlıyorum.Patron olduğunu söyleyen Michael Scott adında bir adam kameraya bakıp abuk sabuk konuşuyordu."Öfff sıktın" dedim ama izlemeye devam ettim.İlk sezon 6 bölüm olduğu için çabuk bitti.Dedim,ikinci sezona da bir bakayım.
Ve işte o günden sonra ramazanın da etkisiyle gece 4lere kadar tam 3 sezon bitirdim.Gülerek,ağlayarak.Hiç bu kadar beğeneceğimi tahmin etmezdim.İş hayatına atıfta bulunan,karşılıksız aşklar,tuhaf tipler,eğlenceli oyunlar ve beklenmedik hadiselerle yüklü,birdaha birdaha izlemekten hiç sıkılmayacağım ve her bölümünü heyecanla izlediğim bir dizi haline geldi.
4.sezon yüklenmediği için koşarak Orhana gittim,yapmasını istedim.Sonra ertesi gün yüklendiğini görüp vazgeçtim.Şimdi 7.sezondayım yani yakalamış oldum.
İlk gördüğümde bu ne bee dediğim güzide patron Michael Scott'a ise bayıldım bu süreçte tabi.Olur bazen.Hiç sevmediğiniz birine kanınız kaynayabilir.Dizinin en vazgeçilmez adamı oldu.
Fakat malesef kontratı 2010 sonuna kadar olduğu için yeni bölümde diziden ayrılacak.
O kadar üzüldüm ki anlatamam.Şimdi kim abuk sabuk işler yapar,sevinir,merhamet eder.
Yeni bölümler onsuz nasıl olacak acaba?Heyecanla bekliyorum.
Eskiyi aratmasın da...

14 Oca 2011

her derde deva

Her derde deva,her yarayı iyileştiren tek kapı,ne bir arkadaşın yanı,ne de herhangi bir akrabadır.
Çünkü onların yanında her zaman derli toplu olmak zorundasınızdır.Dağılma lüksünüz sınırlıdır.
O yüzden tek kapı anneanne yanıdır.
Sizi her zaman olduğunuz gibi kabul eder.Tek eş çorapla bile gitseniz,hıoldjırk diye burnunuzu bile silseniz,altı ayrı üstü ayrı şişhane eşofman bile giyseniz tek laf etmeyecek,sizi karşılık beklemeden bağrına basacak ender bir kişidir "anneanne".
Kimse onun kadar güzel reçel yapamaz,patates köfte kızartamaz yada muhlama yapamaz.
"Ya anneanne bak canım çekti şimdi,bir muhlama olsa da yesek" dediğinizde ve muhtemelen unutup uyuduğunuzda,sabah kokusuna kalktığınız ve sevinçten gülerek uyandığınız yerdir anneanne yanı...
"Akşam sana kalmaya geliyorum" dediğinizde,menüsünde patates köfte olması gerektiğini siz söylemeden bilir.Bayıldığınızı bilir.Pilavına da seviyorsunuz diye garnitür katar.
Şapka yada kazak örmesini istediğinizde gidip hemen ip alan insandır.Yetiştirmek için motor takmış gibi hızlıdır.Üşümenizi istemez.
Sevdiği için izlediğiniz "Fatmagül'ün suçu ne?" dizisinde hemen tencerede mısır patlatır,sonra onu üç ayrı büyük tabağa bölüp ayağınıza getirir.Yerken bir yandan da "Ha bu kadının(fatmagülün yengesi) ağzı dili lal olsa ne iyi olurdu.O..pu" demesiyle kakır kakır gülersiniz karşılıklı.
Hitap tarzınız 'kuşum,şekerim,bacım' olduğunda "Ehhh bi kuş deme bana" dediği an önce bu ciddiyete şaşırır sonra yine karşılıklı gülersiniz.
Bayramda ve doğum gününüzde para verir.İstemezsiniz cebinize sıkıştırır.Gülersiniz.Sarılırsınız.
"Hadi anneanne" deyip sarılır ve laylaylayaay şeklinde dönerken,"Kız bi dur başım döndü" diyerek güler.
Bazen çok sıkılırsınız her şeyden,gider dizine yatarsınız,saçınızı okşar.Uyursunuz,hiç konuşmazsınız.İyileştirici yanı burdadır.
Başınız ağrıdığında size çorba yapan insandır.
Ve siz uyuyakaldığınızda mutlaka üstünüzü örtendir...
Dün de yine ondaydım.Yine çok güldüm iyileştim geldim.
Allah onu başımdan eksik etmesin...
P.S:Biraz önce aradı,bir şey sormak için ama numarasını tanımadım,arkadaşım sandım"Efendim canım" dedim.Onun olduğunu anlayınca "Ay anneanne ben seni arkadaşım zannettim" dedim."Ben senin arkadaşın değil miyim salak?" dedi güldük."Ben senin en genç arkadaşınım"...
Öyle tabi öyle.Onun gibi arkadaşa can kurban:):)


aaaaaaaaaa!!!

Dün evde değildim.Biraz önce geldim.İçeri girer girmez ve bu lambayı görür görmez çok heyecanlandım.
Annemin bir arkadaşı yapıp hediye etmiş.Zaten annem tam bir sufi manyağıdır.
Bu kadar beğeneceğimi tahmin etmezdim.Uzun zamandır bir nesneyi-objeyi görüp de bu kadar heyecanlanmamıştım.
İnanılmaz yaratıcı buldum,açtım ışığını oturdum baktım.Sürekli "ACAYİP YARATICI YA BENİM BU KADINLA ÇALIŞMAM LAZIM" dedim durdum.Annemi aradım,tesadüf arkadaşı da yanındaymış.Teşekkür ettim çok sevindi.Evlenince birer tane de bize yapıp hediye edecekmiş öyle dedi.
Asla hayır demem.
Baksanıza şuna.
Bu heykel,Mevlananın "Aşk ile yanarken kalbim kuş olup uçtu" cümlesine binaen yapılmış.Zaten en beğendiğim yeri kuş olan kalbinin başının altında olması.Mükemmel bir simgeleme yöntemi.Eteğindeki Allah yazısı ise ayrı bir dava.
Bayıldım buna bayıldım!

11 Oca 2011

ağır roman.derin mevzu..vs

Şimdi Saba Tümerin programında Şahin K diye bir adam gördüm.Tanımıyorum.Eskiden porno film çeviriyomuş.Nedeni,eşinin kendisini aldatması;kendince tepki vermiş.
Çocuğu varmış."12 yıldır görmüyorum,burnumda tütüyor MSNden yazışıyoruz canım oğlum benim" gibi şeyler söyledi.
En okkalısından bir küfür patlattım içimden.Özlüyomuş.Gerçekten anlamıyorum,bir insanı çocuğunu görmekten uzak tutan şey nedir?
Hiçbir şey...
Bir kadın ve bir erkeğin çocuklarına bakışı kesinlikle aynı değil.Büyüten besleyen,içinde taşıyan kadın elbetteki çok daha derin duygular besleyecek yavrusuna.Kanı canı o.Erkek ise bir günde aşık olacak çocuğuna.Nasıl bir his bilemem ama farklı olduğunu tahmin edebiliyorum.
Senin olan bir şeyi nasıl olurda sahiplenmezsin?Görememene nasıl bir kılıf uydurursun ben anlamıyorum.

Annemle babam ayrı,fakat çok iyi bir babam var.Anlaşamasam da bir günü bir gününü tutmasa da,bizim için tam yedi yıl evlenmedi.Kız arkadaşı olmuştur illaki bilemem ama evlenmedi.Hep aradı sordu gezdirdi.Hiç boş bırakmadı yani.Fakat ona hiçbir zaman bir erkek arkadaşımı,çok sevindiğim ama kızacağını bildiğim bir olayı anlatamadım.Bir şey söylerken beş kere düşündüm çünkü kızacağı yerde gülen,güleceği yerde kızan bir insan kendisi.Bazen çok sinirlenip ağlatıyor,bazen gereksizcesine neşeli olabiliyordu.
Zamanla alıştım.Telefonda "Alo" dediği anda ruh halini anlar hale geldim.
İsterdim ki bana unutamayacağım hayat dersleri versin.Tabiki ondan öğrendiğim şeyler var ama hani bazı babalar çok daha başkadır ya,onlardan olsaydı keşke.
Balık tutsaydık.Çılgınlıklar yapsaydık.Rahat olsaydı,deliler gibi gülseydik.Gerçi bunları zaman zaman yaptık ama her şey tamam olmadı.Bunda elbetteki ayrı evlerde yaşamamızın payı var.Hatta işin trajikomik yanı babamın beni tanımaması.Mesela şimdi ona sorsanız,en sevdiğim rengi,yemeği,en çok güldüğüm insanı,balık yemediğimi,patatesli börek sevmediğimi bilmez.Halbuki bunlar özel şeyler,nüans da olsa bilse güzel olurdu.
Bugün küçük bir kız çocuğu,benim de küçükken anneme yaptığım şeyi yaptı annesine.Bıraktı kendini,annesi onu çekiştirdi.Aklıma aniden unuttuğum bir şey geldi o sırada:Küçükken sırf babam beni kucağına alsın da yatağıma götürsün diye uyuyo numarası yapardım.O hiç annem gibi seslenmez,hemen kucaklar ve yatırırdı yatağıma.Bayılırdım kucakta taşınmaya.Hala da taşıyan biri olsa itiraz etmem yani o derece.
Güzelmiş düşününce ama hani şöyle baba kız yaşadığımız şey çok gibi görünse de az.Bir çoğu "Nasıl geçti günün?" temalıydı.O nedenle bana bişeyler kattığını söyleyemem.
Diyorum ya isterdim ama,her şeyi beraber yaptığım,"ya baba bugün şuna çok sıkıldım" diyeceğim bir baba figürü.Ama dediğim gibi babam asla kötü biri değildir...
O nedenle isterim ki ileride bir gün olur da evlenirsem eşim iyi bir baba olsun.Çocuğumla öyle iyi anlaşsın ve ona öyle hayat dersleri versin ki sevdirsin kendini,birdaha bıraktırmasın hiç.
Bunlar da varsayım tabi.
Olacakla öleceğe çare yok imiş.

kaçamazsın.gelir kafanı ısırır.

Uzun zamandır bu kadar mükemmel evet mükemmel bir şarkı dinlememiştim.
Geçen gün Facebookta denk geldim Ezginin Günlüğünün "İlk Aşk" şarkısına.
Zaten çok sevdiğim bir gruptur,özellikle bahar ayına çok yakışır şarkıları(evet şarkıları mevsimlere ayıran takıntılı bi tipim)
Nasıl sevdim nasıl sevdim anlatamam size.Kaç kere dinlediğimi hatırlamıyorum.Hala da dinliyorum.Bir anda vurdu.Yakaladı tuttu bileğimi."Heh!" dedim dinler dinlemez "Bir erkek bana bu şarkıyı çok içten söylerse aşık olma ihtimalim yüksek"
Bilmem size de olur mu;bir kitapçıda,bir dolmuşta bir caddede birden bir şarkı duyarsınız.Kilitlenip kalırsınız bir süre."Çok güzel" diyebilirsiniz sadece.Ben kendimden biliyorum,kaç kere kitapçının kasasındaki kıza "Afedersiniz,bu şarkıyı söyleyen kim?" diye sorduğumu-müptela olduğumu.Yolda yürürken duyduğum bir şarkının bir iki cümlesini telefonuma not edip de eve gelince bulup -delisi olduğumu.Ders çalışırken camdan içeri türkülerin sızdığını,notlar aldığımı eşlik ettiğimi.Bir konserde daha önce hiç duymadığım bir şarkıya ağladığımı...
Beynimin içinde bir pikap var.Bunu böyle gereksiz duygusal triplere bağlamak için falan söylemiyorum,hakikaten bir playlist var kafamda.Metroda,yolda,birine bakarken istediğim zaman açıyorum istediğim şarkıyı.Bir nevi çip diyebiliriz buna.
İsterdim ki her derde deva bulmakta başarıdan başarıya koşan insan evlatları "uyurken dinlet" gibi,kafaya bir playlist yerleştirmek gibi sıradan sayılan devrimler de yapsın.Ne güzel olurdu.Her manzaranın her insanın şarkısı ayrı...
Var böyle tınılar,sesler.
Ve inanın daha bilmediğimiz çok daha fazlası...
Aramanıza gerek yok,elbet bir gün gelir kafanızdan ısırıverir.
Aniden baş ağrısına tutulmuş,dan diye vurup afallamış yada vurgun yemiş gibi olursunuz.Saniyelik gelişir.
İlk belirtiler bunlardır.
Sonra bir daha ömür boyu kurtulamazsınız.
Bırak bırakabilirsen...

10 Oca 2011

geç bunlarrrııııı

Selamlar sevgiler.
En çok ilgimi çeken konuların başında fal ve astroloji geliyor.Metafizik bir bünyeye sahibim.
Öyle batıl inançlarım yok ama fal ve astroloji en dayanamadığım şeyler.
Boschta staj yaparken,müdürlerden birine,bir hizmetli ablaya ve dört çalışana daha fal bakmıştım.Okulda arkadaşlarıma baktıktan sonra kızın biri gelip "Bana da fal bakar mısın?" demişti.Bu gibi hadiseler,bu tip şeyleri seven insanların başına gelir.
Zamanla fark ettim ki erkekler kızlardan çok daha fazla ilgileniyor bu konuyla.Duyan,fincanını kapıp geliyo,kırmıyorum bende.En çok da "Bak eğer bakamıcam dersen zorlamam" diyen insanları seviyorum.Keyfini sürüyorum bu durumun...
Öte yandan ben de hissediyorum bazen yeni tanıştığım insanlarda bunu,nasıl oluyorsa "Sen güzel fal bakarsın" diye zorluyorum,hakikaten de iyi bakıyor hatun.
İnanmaktan öte bir his meselesi bu.Ve isterse çok çok büyük şirketlerin genel müdürü olsun isterse daha sıradan sayılabilecek bir insan olsun,büyükten küçüğe herkesin bu konuya ilgisi var.Ve inanmıyorum deseler bile ister istemez etkileniyorlar...
Geleyim astrolojiye.Çok ama çok zevkli bir konu.İlgisini hiç çekmeyen insanlar güler geçerler ama bir iki özellik öğrendikleri anda şöyle bir tepki verirler "AYNI BEN AMA YİNEDE İNANMIYORUM".Lan mal!İki saattir bir doğum haritanı çıkarmadığım kaldı,hepsi tuttu burcunla kişiliğinin ama yok, illa ki o yere batasıca gereksiz lanet olasıca gururun nedeniyle inanmıyo pozu ver emi.
Söyle bakalım bana söker mi?Sökmez yavrum sökmez.Ya "aynı beeenn" diye coşmayacaksın yada paşa paşa dinleyip susacaksın.Allah Allah...
Çok ilgilenenleri var.Onlar benim canım.Bayılırım.Sıkıyorum yanaklarını burdan...
Sadece dinleyenleri var.Hadi kabul ettik onları da hadi.
Fakat gerçekten inanılması gereken bir dal bence astroloji.Bir kere her insan,burcunun en az altı yedi özelliğini taşır.Bunu böyle bilin coniler.O nedenle inanmamazlık etmeyin,en azından açın bi okuyun.
Hem siz biliyor musunuz,ben sadece bu iki konu üzerinden konuşarak kaç kişiyi tavladım?
Evet kesinlikle bir yetenek meselesi(hahah şakacı)

ne öğrendik?

Anne babası o doğmadan önce ölmüş birine "Anne babasız büyümek nasıl bir duygu?" diye sormak ne kadar saçma ise,bana "Sence aşk nedir?" diye sormak da bir o kadar deli saçması.
Güler geçerim.Cevap veremem.
İnsan yaşamadığı,dokunmadığı bir şeyi nasıl anlatır ki?
Ben şimdi size "Söylesenize papaya nasıl bişi?" diye sorsam,hiç dokunmadığınız ve belki adını sanını bile duymadığınız,yemekten ise bahsetmeye bile lüzum görmeyeceğim kadar uzak kaldığınız bir şeyi bana nasıl anlatırsınız?
Görmüş iseniz "Şöyle rengi var şu şekilde" falan dersiniz;o da en fazla...
İşte ben de aynen o durumdayım.
O yüzden bugün öğrendiğimiz şey:Hazır olmayana ve bilmeyene,hissetmeyene bu soru sorulmamalı.
Sırf konuşmuş olmak için bile cevap vermem.
Anlamsız...

9 Oca 2011

siz=sevgi

Canlarımla harika bir doğum gününü daha geride bıraktık.Eğlendik zıpladık;damat halayı-ramo-payduşka oynadık.
Onları çok seviyorum!
(Soldan sağa:İpek-Ayça-Ece-bendeniz:) )

8 Oca 2011

gereksiz bilgi-no:1

----Başlık bulma özürlü olduğumdan bahsetmiş miydim bilmem ama lisedeyken yüz üzerinden doksan yedi aldığım tüm kompozisyon sınavlarındaki üç puan,başlığımın olmaması yada ultra absürd olmasından gitmiştir...
-----İlginç bir durumla vakiyim.Efendim sizlere de sormak istediğim birkaç mevzu var.Bana çok ilginç geliyor.
Ya şimdi bazı kızlar var tamam mı,benim çevremde bilhassa.Çok sevdiğim insanlar ayrıca.Fakat bu kızlar,erkeklerin yanında-yani ya kuzeni yada çok yakın arkadaşı- tüm kızsal problemlerinden bahsediyorlar.Yüzümde son derece kınayıcı bir ifadeyle "TERBİYESİZ AHLAKSIZ" dememe rağmen hemde.Bu olay dün başıma geldi."Ay nolucak ayol bizim aramızda böyle şeyler rahatça konuşulur" dedi arkadaşım.
Ohaaaaa lannn dedim direkt.Oha!
Malesef modern görünen bir eski kafalıyım.Değişemem gibi geliyor.Fakat bazen de diyorum ne kötülük var bunda;kaş aldım yok efendim bıyık aldım falan desen nolur ama yok ya valla diyemem.On yıldır yediğimin içtiğimin ayrı gitmediği bir erkek arkadaşıma bile diyemem.O kadar rahat olamadım.
Kesinlikle kınamıyorum,herkes dilediğini söylemekte özgür ama size de tuhaf gelmiyo mu la?Tuhaf deyin bak.Çünkü bir tek kendimi böyle sanacağım ve depresyonlara gark olacağım.Yardım pilizzz!!!
----Kızların birbirlerine yatıya gittikleri,resmen "bütün kızlar toplandık" durumu yaşadıkları gecelerde,muhabbet sabahın ilk ışıklarına kadar devam eder(bunu,kızların kendi aralarında konuştuklarını çok merak edenler için yazıyorum-saklanmasınlar ben onları biliyorum).Önce yemek yenir,sonra tatlı ve ardından mutlaka türk kahvesi...fincanlar hemen kapatılır.İçlerinden biri mutlaka fal bakar.Gülünür eğlenilir.
İleriye dönük meseleler konuşulur.Önce okul ve işten başlanıp,sevgililere ve hatta eş olacak aday adaylarına kadar uzar mevzu.Mesela benim gibileri,"Ben çekemem evlilik mevlilik" der,keser atar.Geçmişte hayatına girmiş yada kıyısından dönmüş insanlardan bahseder.Herkes birbirine akıl verir.Küfürler bile patlatılır kızlar meclisinde.Buna da kahkahalarla gülünür.Sonra sıra kızsal meseleleri konuşmaya gelir.Buna daha da yerlere yatılarak kahkahalarla gülünür.Artık uykusuzluktan saçmalama evresine gelindiğinde ve ezan okunmaya başladığında içlerinden biri "Hadi yatalım artık" der ve iyi geceler dilenilerek odalara çekilinir...
Oldu mu?Rahatladınız mı?
----Bu akşam çok sevdiğim bir arkadaşımın doğum gününe davetliyim anacım.Mutlu mesut,zeybekler oynayarak,danslar ederek geçirmeyi planlıyorum.İyi eğlenceler dileyin.
Görüşmek üzere.Esen kalın!

7 Oca 2011

ayyyy çok ilgiiiieeennnççç

Konuştukça ve yaşadıkça anladığım bir şey var.
Bugün İpek bana "Sana göre insanlara karşı daha ılımlıyım ya..." dedi.
Doğru la.Valla doğru bak.
İçim soğumayagörsün birinden...İsterse reis-i cumhur gelsin tın!Faydası dokunmaz.
Bir de ilginç olan,insanlara bunu zaman zaman yeri geldiğinde anlatmama ve onlar da anlıyormuş gibi görünmelerine rağmen şaka gibi geliyor herhalde.Olayın ciddi ve benim birkaç noktada aşırı hassas olduğumu anlamıyorlar.Ne zaman ki soğuyorum "Noldu şimdi?" oluyorlar.
Malesef ama malesef çok istisnai durumlar dışında geri dönüşüm yok.
Bunu anlamalarını istiyorum lan anlayın artık!
Kişisel tarihimde var bu anlattığım şeyler çünkü.
Huyumu biliyorum.Değiştiremem.Böyleyim ben.
O nedenle söylüyorum.Birden konuşmayınca birden soğuyunca "Ortada bir şey yokken noldu şimdi böyle?" yapmayın.
Mutlaka bir şeyler birikmiş ve patlak vermiştir.
Ve tek ricam beni zorlamayın.
Her şey olacağına varır...


:)

Kütüphaneleri işte bu yüzden seviyorum...

5 Oca 2011

this is it!


Hani demiştim ya "Türk bayrağını öpen gelin resmine kahkahalarla güldüm" diye.
Bugün kütüphane dönüşü çektim fotoğrafını.
Ahanda bu!

3 Oca 2011

mutluluk!


Eyüple Zahide geldi.
Hayatımın en güzel günlerinden biriydi.Zaten çok sevdiğim insanlar.
En çok sevdiğim yanları ise,mizahımızın acayip tutması,sınırsızca küfredebilme ve birbirimize takılma-asla alınmama özgürlüğümüzün olması...
Hayatıma neşeler.Keşke kalabilselerdi ama olmadı.
Yine görüşücez!

1 Oca 2011

ah ulan ah!

Bugün aniden çıkıverdi ağzımdan."Dünyaya birdaha gelsem kesinlikle ilkel bi Afrika kabilesinde yaşamak isterdim."Annem saf saf güldü "Dimi yaa?" dedi.
"Kıyafet derdin yok" dedim "Çıplak geziyosun lan rahatlığa bak!Sonra bütün gün heleleee hölölöööö diye şarkı söyle,ateş yak,dans et.Ava çık.Bilgisayar yok bişey yok.Kafalar acayip parlak bu yüzden.Ne eğlenceli hakkaten ya valla ne güzel olurdu!"
Size yemin ediyorum şimdi kapım çalsa,biri:"Hadi Hazal yanına üç beş parça bişey al Afrikaya gidiyoruz ilkel bi kabileye bırakıcam seni" dese hiç arkama bakmam hoppp giderim."Üç beş parçaya gerek yok zaten orda çıplak gezmicek miyim moruk!" da derim hatta.Gözlerimi deviririm "bu da ayrı bi salak" der gibi.
Daha önce de yazmıştım sonra o yazıları sildim ama yine söyleyeyim:National Geographicte bir belgesel vardı.Yine Afrikanın ilkel kabilelerinden,modern zamanlara ait hiçbir şeyden haberi olmayan insanlardan bir grup yapıp Amerikaya götürdüler.Güzelce giydirdiler.Alışveriş merkezlerine,beyzbol maçlarına götürdüler.Topun ve diş fırçasının ne olduğunu anlamadılar.Bir haftanın sonunda görüşlerini sordukları zaman şöyle dediler "İnsanlar burada sadece para kazanmak için yaşıyor.Yada sevdiklerini mutlu edebilmek için para kazanmak zorundalar.Sürekli koşturuyorlar, çok karışık.Bizim yaşadığımız yerde ise böyle bir şeye ihtiyaç yok.Peki burada yaşayamaz mıyız?Yaşarız ama evimizde mutluyuz.Dileriz onlar da bizim kadar mutlu olurlar"
Sonra "evlerine" döndüler.Kale yaptılar top oynamaya çalıştılar,yapamayınca güldüler.Kadınlar,sırtlarında çocuklarıyla gelip "Seni çok özledim" diye sarıldı onlara...En sonunda da kocaman bir kayadan nehire atladılar bağırış çağırış ve çıplak.
Hayat size güzel ulan valla dedim.Hayat size güzel.Yat kalk eğlen ya.Süslen falan.Ne güzel fikir.


Gitsem şimdi.Karşılasalar beni.İkinci gün interneti özlerim.Tuvalet olmamasını yadırgarım.Kaşık çatal ararım."Yokk ben üstümü çıkartamam" yaparım beden dilimle anlaşmaya çalışarak.Kolyelerini boynuma dolarım.Çocukları üstüme işer "Naapptın lenn" diye enseye şaplak atıveririm valla kafamı bozmasın.Sümüklerini silmeye çalışırım,gülerler.Diş fırçası isterim "Höyük oldu dişlerimde yaa M.Ö 1500" diye bağırırım ama anlamazlar,elime vurulmuş bir hayvanı tutuştururlar.
Fakat aradan birkaç gün geçer alışırım.Akşam dans etmeyi beklerim.Çıplaklığa bile alışırım.Kayalardan sulara atlarım.Akan sümüğümü de silmem ulan valla silmem pisin teki olurum.Heleleeee hölölöööö derim.Yaralarımı iyileştirmeleri için kabilenin en büyüğü gelir otlardan karıştırdığı karışımı sürer.ELAALALLOLLALAL HEHEHLALAKIEKEK diye bir de kendilerince dua okur.Çocuklarla koştururum,onlardan anlamsız şarkılar öğrenirim.
Hayat bu şekilde akaaarr gider.
O kadar güzel geldi ki bu şimdi,keşke olsa lan keşke olsa!
Hadi kim götürcekse gelsin kapıya,sıfır eşyasız gidelim..
Zaten zamanla ona bile ihtiyacım olmaz dimi?

hakkaten ha!

2010un nasıl geçtiğini çoktan unuttum.
Gerçekten.Çünkü kayda değer bir bok olmadı.
2011 terazilere yüklenicekmiş.
Hadi bakalım.Hodri meydan!
Tamam ,şimdi dağılın...