30 Ara 2012

2012'de neler oldu?

-Hayatımın ilki oldu.Kalbim hızlı hızlı çarptı,elimi uzattım ama sonu kötü bitti.
-İlk defa aklımı değil kalbimi dinledim.
-Altı kızın arkadaşlığının 8.senesi bitti.
-Üniversiteden mezun oldum.Ha ama bi bok mu oldu derseniz,tabiki hayır.İşsizim,mutluyum.
-Gizliden gizliye yürüttüğüm,hayatımı değiştirecek "çılgın projem" için uğraşıyorum aylardır.Olursa anlatıcam,boş yere velveleye vermeyelim ortalığı.
-Yurtdışına gittim.Üç ayrı ülke gezdim,hayatta en çok sevdiğim şeyi,yeni kültürler ve insanlar tanımayı gerçekleştirdim.
-Çok insan öldü bu sene.İşin en üzücü yanı buydu.
-Çalıştım.
-Dost biriktirdim.
-İngilizce kursu devirdim.Dilimi geliştirdim.
-Yine çok gezdim.Allah eksikliğini göstermesin.
-Babam eşinden boşandı.Bu da bi nevi durum değiştirmedir.Hayırlısı diyelim.
Valla bu kadar bak.Cidden.
Neşem yine boldu,güldüm yine çokça;sağlıklı olduğum için,sevdiklerim yanımda olduğu için,şanslı olduğum için şükrettim her bir sene sonunda yaptığım gibi.
2012 güzel geçmedi,şöyle bi dönüp bakınca.Fakat nedense 2013ten fena ümitliyim.
Altıncı hissime çok güvenirim,bu sene çok güzel şeyler olucak gibi.
Ve ve veeeeee...İçimde,ilk defa böyle hissediyorum dediğim bir duygu var...Ben biriyle tanışıcam,yüzyüze gelicez...Ve o andan sonra her şey değişicek.
Demedi demeyin.
Herkese şimdiden mutlu,umutlu,sağlıklı,bolluk ve bereketi bol olan,neşeli bi yıl diliyorum.
Seneye görüihgjhagsahs:D

28 Ara 2012

Kepazeliğin daniskası!

Dün akşam ne güzel,Zeynep bana ördüğü o güzel kazağı getirmişti,arkadaşlarımızla buluşmuştuk.Ne mutluydum ne şendim!
Dönüşte Ayça bize uğradı.Annemi "Bugün Ne Giysem?" ile "Kayıp Şehir" arasında mekik dokur halde bulduk.Bugün Ne Giysem'e bi bakayım dedim,merak etmiştim.
Bi kız çıktı tam o sırada.19 yaşındaymış.AMA BİLDİĞİN 44!Sapsarı saçlar,ful makyaj,topuklular,minicik elbise falan,görmeniz lazım.Jüri üyelerinden,"Kızım sen manyak mısın,bu yaşta bu ne frapanlık?" demelerini boşuna beklemişim.Hepsi bir ağızdan,yavşak tavırlarla "HARİKASIN,O KADAR GÜZELSİN Kİ,KUTU BEBEKLER GİBİSİN" dedikçe,kız yaşını 44ten 52 ye katladı."Efem çok teşekkür ederim,teveccühünüz,beni bahtiyar ettiniz" kıvamına geldi.Nasıl bozuldu sinirlerim nasıl yarabbim,yüce Allahım,güzel Allahım!
Tevekkeli değil,demekki biz bunlardan epeyce küçük duruyoruz da o konser girişlerinde,pub girişlerinde falan adamlar "Hanfendi,kimliğinizi görebilir miyiz?" diyolar.Demekki ben ondan "Ay inanmıyorum cidden 23 üne mi bastın sen,resmen lise talebesi sandım" laflarını çok sık duyar oldum.
Küçücük kızların ful makyajlı,sigaralı,mini etekli şekilde ortalarda dolaşması ne zamandan beri mükemmel bişi oldu?Okullarda ne zamandır kızların saçlarını toplaması mecburiyeti ortadan kalkmış durumda da haberim yok?Neden bu kadar cinsellik düşkünü,erkek bağımlısı ve ağzı bozuk oldular?Bu frapanlık ve çok bilmişlik,"Ununu eleyip,eleğini asma" durumu ne zaman hasıl oldu üzerlerine?Ne zamandır bu kadar kirli çıkılar?
Hiçbirinin cevabını bilmiyorum.
Biz lisedeyken-ki burada 5 6 yıllık kısa bi zamandan bahsediyorum-böyle değildik,olamazdık da.Lüzum da görmezdik.Biz her şeyi zamanında yaşadık,iyi ki de öyle olmuş.
Ha onu bunu bırak,resmen böyle kepaze programlar yüzünden gencecik kızlar kocakarılara döndü.Lanet gitsin!Neymiş 80lik nine kazanmışmış.Önemli olan 80lik ninenin kazanması değil,19luk kızlara 44 gibi durduğu için "Mükemmelsin" demenin absürdlüğü.
Neyse ki bitti de kurtulduk.

P.S:İşte bu da Zeynepciimin bana ördüğü kazak.Mağazada gördük,modelini aldık,Zeynep ve şahane annesi Hülya ablacım,el birliğiyle yaptılar.Buradan bir kez daha teşekkür ediyorum,yüz yıllık formam olur artık hahahaha:)

23 Ara 2012

Anne bin kere söyledim sana...

Aylardır annemle aramdaki ilişki,"Anne telefonun çalıyo"-"Anne evi toplamadan gitme"-"Anne sana bin kere söylüyorum,anlamıyo musun?" den ibaret olan cümlelerle örülü.
Ağustos ayındaki bel fıtığı,2 aya yakın sadece yatmak zorunda kalması;bu süreç içinde yemek yapmayı öğrenmem,kardeşimle evin bütün sorumluluğunu pay etmemiz falan annemi tembel bir insan haline getirdi.
Yaş aldıkça da aynı konuyu doğru noktada anlama konusunda sorun yaşıyoruz.

Evimiz küçük,eşya çok.Dolayısıyla her zaman toplamamız gerekiyor.Sehpaya bırakılan bir bardak bile odayı dağınık göstermeye yetiyor.
Allah sizi inandırsın evimizi her gün topluyoruz.Hatta arkadaşlarım buna tanıktır.Fakat annem bir geliyor ki öfffff!Bildiğin bir harabe,bir öğrenci evine gelmişiz sanki!
"Anne bin kere söyledim sana,nolur topla şu eşyalarını" demekten dilimde tüy bitti...
Aylardır hemen hemen her gün,evimizin bir odasından bu cümleyi duymanız mümkün.
En sonunda dayanamadım ama.Evi mum gibi yaptığım bir gün yine geldi,o eşyayı oraya,bu eşyayı buraya derken yine dağıtmış.Elime bir hırkasını aldım,yanına gittim."Annecim,canım(sinirlendi,sakin olmaya çalışıyo) bak sana son kez söylüyorum tamam mı canım(alakası yok!72363 kez daha söylemesi gerekicek...konuştukça daha da çok sinirleniyo,ikinci kez canım dedi),bak biz senden hiçbir şey istemiyoruz.Yemek,çamaşır,bulaşık,ütü,temizlik hepsi bizde.Sen zaten çalışıyosun,yetişemezsin,anlıyorum.Tek bir isteğim var:LÜTFEN,bak lütfenin üstüne basarak söylüyorum,rica ediyorum,NOLURSUN EŞYALARINI YERLERİNE KOY!Yani cidden çok bişi istemiyorum,sadece eşyalarını topla ve yerleştir,olayı bitir emi?".Dinledi dinledi ve "Ne kızıyosun?" dedi lan hahahaha:D
Bir de sallamıyo,dil çıkarıyo,"Öğğğğğ,kız ne sinirli oldunuz siz be" diyo.Çok komik valla,çok seviyorum hatunu,sevmesem çok zor zaten:)

Bak mesela geçen gün ne dedim telefonda,"Anne ya,canım çok çekti,gelirken bana ÇİKOLATALI TEK YİYİMLİK PASTA-,BAK ÇİKOLATALI DİYORUM, KREMALI ALMA- getirir misin?"
"Tamam Hazal,on kere söylemene gerek yok anladım.Çikolatalı" dedi.
Eve bi geldi,kutuyu bi açtım...Hoşgeldin kremalı pasta!
Neymiş,çikolatalılar çok taze değilmiş ama bu yeni yapılmış.
Peki dedim.Yedim.

Bir de maşa sevdası var.Neymiş iş yerindekiler çok beğeniyolarmış."Hazal kız,bişi desem yapar mısın?" dediğinde,söylemesine gerek kalmıyo ki!"Tamam,hadi sen git duşa gir,çıkınca yaparız saçlarını" diyorum.Kırmıyorum da,annem sonuçta.Ne kadar yorgun olsam da yapıyorum.
Fakat sonunda tek bir isteğim oluyor,"MAŞAYI YERİNE BIRAK!"-"Soğusun da öyle" diyor ve asla bırakmıyor.
Bugün de dışarı çıkcaktım,"İyi bari ben duş alayım,sen gelince yaparsın maşa" dedi,tamam dedim.Geldim,aradan tam 2 saat geçmişti,baktım hala oturuyo."Ya anne bin kere söyledim sana,zaten uzun sürüyo,girseydin ya banyoya" dedim,tamam dedi,on saat kalkmadı.Neyse ki sonunda duşunu aldı da yapabildim.
(Bak o maşa da hala masanın üstünde,güya yerine kaldırıcak.)

Anlamıyo abi,valla anlamıyo.Bildiğin yoruldum dil dökmekten.
Neyse.Ben muhtemelen yine "Anne sana bin kere söyledim" demeye ve çıldırmaya,ev toplamaya devam edeceğim ve o da muhtemelen sadece öğğğ deyip gülücek,bu sefer beraber gülücez.
Nolursa olsun,annemdir canımdır.
Boynum kıldan ince.

17 Ara 2012

Anladım.

Yazarların neden üçer beşer kitap yazdığını anladım.İşin sırrı,birilerinin cesaret vermesinde,"Devam et" demesinde.
Ben yazar değilim,olamam da ama bana da "İyi ki yazıyorsun" diyen insanlar varken,"Blogumu kapatsam mı acaba?" fikrimi nasıl icraate geçirebilirim?Üç kişi de olsa,beş kişi de olsa özleyen var ya söylediklerimi dinlemeyi,okumayı.Bu iş tamamdır o zaman,doğru yolda ve doğru yerdeyim ben.

En olmaz dediğin insanın yanında neden taş gibi insanlar var,anladım.Çünkü büyük konuşmuyolar.Yorum yapmıyolar,akışına bırakıyolar.Özgüvenler tavan!Öyle ki,sende bende yok.Öyle hayal et.

"Çok okuyan mı bilir,çok gezen mi?" cümlesine verilecek en güzel cevabın,"Okurken gezen bilir" olduğunu anladım.Sadece okumanın,anlamaya yetmediğini...En sıradan detayları bilmemenin,en baba şeyi bilmemekten daha küçük düşürücü olduğunu...Sosyalliğin HER ŞEY olduğunu...Kendini ifade etmekte zorlanan insanların,günü geldiğinde duvara toslayacağını...Tıkanacağını.

Dünyadaki bütün enerji işlerine tamam dediğimi,aynı zamanda sadece ama sadece sevginin gücüne inandığımı anladım.Her zaman...Tek.

Birinin sana sadece beş dakika güzel güzel bakmasının,sana incelik göstermesinin bir günü nasıl da şahane hale getirebildiğini anladım.

Ayşe Arman'ın yazılarını kaçırmadığımı,ama konuşurken görünce kendimi "Salak" derken yakaladığımı,annemin:"E yazılarını da okuma,madem sevmiyosun" dediğini,yine çelişkiye düştüğümü ve bu durumu "Yazılarını zevkle okuyorum ama sesine ve tavrına tahammül edemiyorum" diye açıkladığımı;zaten yine bir kişilik testinde kendimle %51 oranında çelişkiye düştüğümü anladım.(Cevaplar birbirine çok yakındı.Terazi burcuyum ve kararsızım).

"Başka türlü bir şey benim istediğim/Ne ağaca benzer,ne de buluta/Burası gibi değil gideceğim memleket/Denizi ayrı deniz,havası ayrı hava" dizelerinin,ruh halime cuk oturduğunu anladım.
Can Yücel'e de bu vesileyle selam yolladım.
Hadi bakalım.

16 Ara 2012

Ortaya alevli meyve tabağı lütfen!

-Geçen gece Beyaz Show'da Mustafa Ceceli,"Mezara götüremeyeceğimiz şeyler için kaygı duymamak lazım" diyerek bendenizi on ikiden vurdu!Muhtemelen bütün kaygısal ve psikolojik hastalıkların çözümünde kullanılacak yegane cümle bu.İnananlara.Kafasına oturtanlara.

-Gazeteye ilan vericem:"NE DEDİĞİMİ İLK SEFERDE ANLAYACAK İNSAN ARIYORUM"
Çünkü yok denecek kadar az.
Çünkü bir şeyi on defa anlatmaktan nefret ediyorum.

-Bu ara izlemekten en çok keyif aldığım şeyler:TED Talks,Hell's Kitchen ve buna sonradan dahil olan,"Arda'nın Mutfağı" ile "Refika'nın Mutfağı".
Arda,pazar günleri saat 13:00 de CNN Türk'de,Refika da 13:30 da NTV'de.(Reklamları dinlediniz.Şimdi haberler.Dürüdürütdürüüüüüüü)
Arda çok ama çok sempatik,hareketleri tavırlarıyla içtenlik ve enerji saçan bir adam.Eli çabuk,pratik.İzlerken hem eğleniyorum,hem öğreniyorum.
Refika ise tam bir deli!Yaylana yaylana anlatırken,mesleğini ne kadar sevdiğini belirten hallere sokuyor kendini.En "olmaz" dediğin lezzetler var yemeklerinde.Haftaya deneyeceğim kısmetse ben de.
Canlarım benim.Sıkıyorum yanaklarınızı burdan.

-Saçlarımı kestirdim nihayet.Daha kısa ama daha kullanışlı oldu.Valla çok rahatladım,billa çok rahatladım.Kimse tutamaz beni artık:)

-Bu ara hayatım prosedürlerden ibaret.Sürekli "Bunu yapmanız lazım Hazal hanım"-"Şunu halletmeniz lazım Hazal hanım".Bunaldım lan.

-Sırf "Atılan içten bir mail" beni mutlu ediyor diye mail atan biri var."İyi misin?" diye soran...İsim vermiyorum ama kendisine burdan teşekkür ediyorum,cidden çok mutlu oluyorum.

-Zeynep Edirne'ye,gezmeye gitti."Kallavi yemeden dönme,eskiden padişahlar sefere gitmeden önce yermiş,belgeselde izledim" dedim.Zaten ne kadar gereksiz,lüzumsuz bilgi varsa bende arkadaş yaa.
Ciğer de yicek inşallah.Yesin tabi,topak topak et olsun,bir tabak da benim için yesin,kan olsun can olsun.

-Hayata bıraktığım tek kalıcı şey,Elif Şafak'ın "İskender" romanı için yazdığım,Hürriyet gazetesinde yayınlanan yazı.Diğer mecralarda da çıkmış ama görmedim.Üzgünüm,daha çok değer üretmem lazımdı.

-"Tutku senin için ne demek?" sorusuna verecek bir cevabım yok.Çünkü hayatta sadece yazmaya karşı tutku duyuyorum.Onun dışında hayatımı anlatacak ya da içi doldurulacak kelimelerden biri değil benim için.Baştan ofsayt.

-Anneanneme,"Bi kalp kaç defa sever?" diye sordum."Bir sefer" dedi."Neden yaa,üç kere dört kere olamaz mı?" dedim,"On sefer sadece o...pular sever" diyerek susturdu beni haghsgahgsahsg,öldürdü yemin ederim yaa:D
Geçen gün Beyaz Show'u da beraber izledik de,Emina Sandal dans ederken yine "O..pu!Üstünde ne var onun,teneke mi giymiş bu?Manyak" şeklinde,fikrini beyan etti.
O ara reklamlar girdi araya,Murat Boz "Ayrıcalıklar bu tarafta dıp dıpı dıp çıs" ı söylerken,"Ya anane neden bana Murat Boz'u almıyosun,baksana taş gibi;hiç demiyosun ki benim de bi torunum var,al şu çocuğu mis olsun" dedim,"Evet,haklısın.Bu çocuğu ben de beğeniyorum,bulursam alırım" dedi.
İşte böyle de yüce gönüllüdür benim Müşom.
En çok da Kıvanç'ı beğenir bu arada."Utanmasam kendime alıcam" demişliği vardır.
Can be can!:)

-Evet kararlıyım,salı günü diplomamı alıcam.
(Karar verme teknikleri-bölüm 34873843)
Hahahah:D
Si yuu.

11 Ara 2012

Neden olmasın?

Tuğçe'ye göre çok mutluyum."Ben bu kadar mutsuzken,entel entel takılmak zorunda mısın?" diye soruyo.
Mutluluk mudur bilmiyorum da küçük tesadüfler önemli.Yüzümü güldürmeye yeten küçük şeyler.

1)Eve girdiğimde aldığım yemek kokusu.Tahminleri tutturabilmek."Köfte patates!"
2)Sofranın hazır olması.Hele ki çok açsam.O an var ya,on trilyon verseler de istemem.Beni benden alır.
3)Akordeon sesi.Sokak müzisyenleri çalarsa tadından yenmez.Ne zaman duysam beni çok mutlu eder.
4)"Sen ona baktığında,onun çoktan sana bakıyor olması".Bunu geçenlerde okudum.
5)Ilık havalarda esen rüzgar,masmavi gökyüzü.Rüzgarı asla değişmem.
6)Slow müzik.Yavaş yavaş çalan,insanı dans ettiren cinsi.
7)Çiçek ve kahve kokusu..-Ve kabuğunu soyarken burnuma gelen mandalina kokusu.Deniz'in saçlarının kokusu.
8)ÇAAAAYYY!SEN OLMADAN ASLA BEYBİ!
9)Yeni alınmış kitap kokusu.Sayfalarını bir çırpıda açmak.
10)Sevdiğin insanın boynunun kokusu.
11)Yürürken önümde seke seke giden serçe.
12)Bukart ötünce,kartını uzatıp "Benimkini kullanabilirsin" diyen insan.
13)Aynı anda geçmeye çalıştığımız kapıyı açan,yol veren ve gülümseyen insan.
14)Düşerken yakaladığım,zarar görmesini önlediğim objeyi kurtarmanın gönül rahatlığı.
15)Aniden "Ama ben seni seviyorum" cümlesini duymak.
16)"Bu benden,ikram" diyen esnaf.
17)Beklemediğim anda gelen,içten bi mail.
18)Sabah uyandığımda bulduğum küçük notlar.
19)Küçük bir çocuğun bana sarılması.
20)Yağmurda yürürken "Singin'in the Rain" i söylemek,zıplamak.

Durduğum yerde yirmi tane çıktı.
Bunlar mutlu olmak için yeter de artar bile.

3 Ara 2012

Hepsinden birer dilim lütfen.

*TED bu hafta bana,okuduğum kitabın yazarı Daniel Goleman'dan bişiler kattı.Dedi ki,"Cinayet işleyen bir insan,duygularını bastırarak yapar bunu.Sorduk,"Hiç mi için acımadı?Nasıl oldu da 25 kişiyi öldürebildin?".Verdiği cevap,"Vicdanımın sesini dinleseydim asla yapamazdım".Kişi ne kadar zeki olursa olsun,duygusal zeka iqdan farklı bir kavramdır" dedi.Bastırılabilir bir şeymiş,geri plana atılabilirmiş yani.Ay ne hoş!

*Ece'nin doğum gününü kutladık.Nasıl kopmuşum oynarken,fotoğraflara bakınca bir kez daha anladım.Galiba dağıtmaya ihtiyacım varmış.

*Bir şeyi ilk seferde anlamayan insanlar beni her zaman zorlar.Çünkü sürekli tekrar etmek zor gelir.Leb demeden leblebiyi anlayanları bulursanız kaçırmayınız.
Onlar hayatı her daim kolaylaştırır.

*Hayatımın sonuna kadar öğrenebilirim.Hayatımın sonuna kadar gezebilirim.Hiç tanımadığım insanlara ülkemi anlatabilirim.Kalbimde yer çok zağar.

*"Eğer bu durumdan mutsuzsan ve kurtulmak için bırakmışsan,otomatik olarak mutlu olman gerekmez mi?Yani basit bir mantıkla,mutsuzluğun karşılığının mutluluk olması lazım" dedi kardeşim geçenlerde birisine."Vay be!Cümleye gel hele!Bak hele bak bak bak!" dedim.Afferin ulan.Hem de 2 fli:)

*Benden büyük şeyler bekleyen insanlar var.Bazen ürkütmüyo değil hani."Sen yaparsın,akıllısın" türünden laflar söylemeyin oğlum bana.Aklım kendime yetiyo benim.Onunla da nereye kadar alır gidersem artık.Bakıcaz.

*Geçen gün birden aklıma geldi:Türkiye'de ebeveynlerin çocuklarına yasak ettiği en büyük şey ne?Sevgi!
"Hayır değil" demeyin.Gençlerin sevgili olması,elele tutuşması resmen yasaklanıyor.Kimse hoş gözle bakmıyor,"erken" diyor.Di mi?
Her şeyin bir yaşı olsun eyvallah da,neden "sevmek yasak"?
İnsanın kalbinin çarpması,hızlı nefes alması,üstüne aniden geliveren ve tüm evi on dakikada temizletecek kadar yüksek olan enerji,üşümemek çünkü ısınmak,adımlarının hızlanması,gülümsemek gibi reaksiyonları yok mu bu işin?Hepsi de güzel,hepsi de heyecan verici.Bunun nesi kötü allasen?Anlayan beri gelsin.

*"Erkeğin 'benimle gelmek ister misin?' diyeni değil,'gel benimle' diyeni makbuldür" gibi bir cümleyi,ALLAH AŞKINA HANGİ, İQ'SU 160 SINIRINDA GEZİNEN TÜRK DÜŞÜNÜRÜ YAZDI?O kadar güzel yazılar yazan insanlar varken,bunlar nerden hortluyo?Hangi psikolojiyle yaşıyolar lan?Ne ayaksınız oğlum ya?Gidin bu ülkeden.Sürülün mümkünse.
Duş perdeleri tarafından takip edilin inşallah ömür boyu.Ayak serçe parmağınız sehpahaya çarpsın.Bişi kızartırken yağlar üzerinize sıçrasın.Alışveriş merkezine girerken otomatik kapı açılmasın,hızınızı alamayıp çarpın,başınız şişsin.
Aman ben nerelere gideyim Allahııııııııııııııııımmmmm!

*"Ünlülerin en sevmediğim klişe 3 cümlesi:"İçime sinen bi proje olursa,sinema filminde oynamak istiyorum"-1,2-"Sevgilim yok.Olursa mutlaka haberiniz olur"/3-"Bu köpeği sokakta ölmek üzereyken bulduk,artık evladımız gibi".Hepsi cidden çok boktan." yazdım twittera da doğru valla.Bir de,"Dizi setleri çok yorucu,ona ayırcak zamanım yok".
Öfff,hepsi gerizekalı yemin ederim.Klişeler memleketi Türkiye.

Komik olasım tuttu da olamadım.
Hadi kendinize iyi bakınız coniler.Beni özleyin anacım.Bayy.