9 Ara 2013

Kısa ve net.

Ben aslında korkmuyorum zannediyordum.
Cesurum,altından kalkarım falan diye kendimi gaza getiriyordum.
Fakat ben "Asla evlenmemesi gereken insanlar" kategorisine giriyorum.
Bunu ilgi çekmek ya da bıktırmak için söylemiyorum.Yüzde yüz gerçek ve abartısız.
Çünkü ben kendi içinde düğümleri bir türlü çözemeyen,bir erkeğe anaç bir tavırla yaklaşamayan-yaklaşanlara imrenen- ve onun en ufak şeylerde bile sanki biri ölmüş gibi davranmasına tahammül edemeyen bir tipim.
İlişki nasıl idare edilir bilmem.Bir erkeğin davranışları nasıl alttan alınır bilmem.
Bunları baştan sorguluyorum çünkü bir arkadaşım böyle bi durumla karşılaştı,hemen kendime uyarladım ben olsam napardım diye ve kişisel değerlendirme sonucum yine kırık yine kırık.
Bana  "Ben seninle zaman geçirmek istemiyorum" diyen bir erkeğe-ki oldu- asla "Kal" diyecek biri değilim mesela.Aynen şöyle cevap verdim:"Benimle zaman geçirmek istemeyen birini yanımda zorla tutacak halim yok.Git."
Bugün düşündüm,bu kadar sallamaz oluşumun sonunda belki de kimse beni sevmez.
Dedim sonra olur mu öyle şey ya,mutlaka bir sevenim olur.Arkadaş anlamında da,aile anlamında da.
Kafam karıştı.
Evlilik denilince,biri benimle ciddi bir şeyler düşünmek isteyince krize girmiş gibi reaksiyonlar gösteriyorum:Göz kararması,baş dönmesi,el titremesi ve "Hayır yaa" diye inlemeler...Koşarak uzaklaşma hissi...
Bunda korkunun da etkisi var,sıkılma ihtimalinin de...Bulduğunu sanıp aslında bulamamış olmanın da...Özgürlüğün güzel tadının da...
Fakat bildiğim net bir şey var ki ben kesinlikle evlenmesi gereken kızlar kategorisinde değilim.Benim gibi birinin evlenmemesi hatta bir erkek arkadaşının bile olmaması lazım.
Kalp kırıyorum ben çünkü.
Sınırlarını zorluyorum insanın.
Canım yandıkça canını yakacak en güçlü kelimeyi arıyorum.

Yani kısacası gülen yüzüme,hoş sohbetime kanmamak lazım.
Madalyonun her zaman iki yüzü vardır.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder