"Belirsizlik dönemi" diye bir şey var ve bu hayatta başıma en sık gelen şeylerden biri.
İngiltere'ye gitme evresinde kardeşimin okulunun bitmesini beklemek zorunda kaldım mesela.Kimseye yük olmayayım,para biriktireyim diye de çalıştım durdum.O evre hep çalışıp,okuyup,gözlem yaparak geçti.Sorularıma sorular eklendi,o beynim bir dakika susmadı.
Neyse sonra İngiltere'ye gittim.Tam bir öğrencilik dönemi yaşadım,kendimi başkalarının;beni hayatları boyunca daha önce görmemiş insanların gözünden gördüm,merak ettim onların aynasından nasıl yansıdığımı.Beklediğimden iyiydi.Hatta kat be kat diyebilirim buna.
Ya işin enteresan tarafı insanlar beni baya sıcak buluyor.Fakat o gün kötü günümdeysem,-ilk tanışmaysa bu bir de- fena halde aksi olabiliyorum.Haliyle bi "elektriğimiz tutmadı" muhabbeti dönüp duruyor.Doğrudur.Laf da sokabilirim,tersleyedebilirim.İşin garibiyse daha sonrasında mahcup oluşum,"Hayır yani ne gerek vardı ki şimdi buna?" diye kendi kendime soruşum.Ha ama şöyle bir şey de var ki bazı insanlar için inanılmaz soğuk,burnu düşse yere almaz görünüyomuşum dışardan.Bak bu çok doğru.Mesela beni metroda otururken görseniz-ya da yürürken-,yüzümdeki ifadeden dolayı çok sert ve esprinin e sinden anlamaz bi tip olduğum sonucuna varabilirsiniz.Madalyonun iki yüzü gibi her insanın iki yüzü var ve bu da benim değiştiremeyeceğim gerçeklerim olarak kaldı.
Amaaaan konu bu değildi.Nerden nereye geldim öf.
O hep beni bulduğundan bahsettiğim ara dönem yine geldi beni buldu:Yurtdışındayken "öğrenci"ydim.En azından bi vasfım vardı yani.Fakat burada işler değişti.E artık yurtdışı gördün,dil öğrendin-ki anneme göre teklemiyormuşum da konuşurken,anlamıyormuş ne dediğimi ama arada yakalıyormuş birkaç kelime- daha ne bekliyorsun muhabbetlerinin günyüzüne çıkmaya çok yakın olduğu bir zamanda,arafta dolanıp duruyorum.Sanmayın ki boş oturuyorum:Durmadan iş başvurusu yapıyorum,o kadar çok mühendis aranıyor ki "Kahretsin neden mühendis olmadım ki" diye kendi kendime söylenirken babam ordan "Ben sana zamanında demiştim,fen matematik seçebilecek ortalaman vardı gittin eşit ağırlık seçtin,olurdu senden bi endüstri mühendisi" diyor.Al işte,yine ciddiye aldı."Kendimi bildim bileli sözelciyim,ne feni matematiği yaa dalga geçiyorum" diye bir de uzuuun uzun açıklama yapıyorum.Hayatı boyunca benim bir hukukçu ya da endüstri mühendisi olabileceğime inandı çünkü.Ona göre yazarlık çok da bir iş değil.Kendisi bir mühendis bey olduğu için zeka tamamen matematiksel işliyor,sözelin aslında ne kadar da kıymetli bi hazine olduğunun farkında değil.Neyse kendi tercihi demek lazım.
İş başvurularının yanısıra hayatımı okumaya adadım.Zaten sürekli okurdum,hala devam ediyorum.Arkadaşlarımla buluşuyorum.Mesela bu haftanın tamamını onlara ayırdım,hep dışarı çıkıcam diye annem,"Yeter ya bi gece de evde oturun" diye söylenmeye başladı.Yüzümüzü görememiş.
İşsizlik bir insanın başına gelebilecek en kötü şey olsa gerek çünkü mesela geçen gün ilaç yazdırmaya Yasemin hanıma gittim yine ve tüm kibarlığımla "Acaba şu ilaçları yazar mısınız?" dedim.Kadın bana çok kibar ve güler yüzlü davrandı,aslında ilk gittiğimde gayet soğuktu "Kısa kes aydın havası olsun" culardandı.Bu kadınla beraber edindiğim hayat dersi de,insanların davranışlarının senin onlara davrandığın şekle hemencecik bürünüverdiği gerçeği.Soğuksan soğuk,kibarsan kibar.
"Lise öğrencisi misin?" dedi.Haydaaaa!Geçen sefer "Üniversite kaç?" demişti,demekki iyice zayıfladım 18 falan gösteriyorum diye sevinirken "Bitti okul" dedim."Branş?"-"ÇEKO"-"Meslek?"-"Çalışmıyorum." Allah kahretmesin,bunu söylemekten nefret ediyorum!İsterdim mesela diyeyim "İK Sorumlusuyum" falan.İnadına da sordukça soruyor.Ter içinde kaldım,Allahtan bitirdi de rahat ettim.
Çıkınca aldı yine beni düşünceler:Elim ayağım sağlamken bi iş bulmam şarttı.Başkasının sana para vermesi bu yaştan sonra koyuyor.Nefret ediyorum.
Bugün kızlarla konuştuk da,evlilik baskıları da yavaştan artmaya başladı onlara göre."Valla ben baskı falan hissetmiyorum" dedim,yapsalar bile sallayacak halde değilim.İçim çocuk,o sorumluluk bambaşka bana göre.Fakat onlardan biri şu anda inanılmaz aşık,gözlerinin içi gülüyor ve o kadar mutluyum ki onun adına..."Evlilik sandığın kadar kötü değil bence,mesela ben sevdiğim adamla uyumak isterim.Kim istemez ki bunu?" dedi.Cevap vermedim.Bişi söylemek istemiyorum bu konu hakkında.
Neyse işte.Ha bu arada İrina telefonuma İspanyolca uygulamalar yüklediği için her gün düzenli olarak çalışıyorum,defter kalem aldım yavaş yavaş öğreniyorum."Kızlar süt içer"-"Onlar gazete okur" gibi şeyleri öğrenmeye kadar vardırdım olayı,okuyunca anlıyorum,konuşma daha yavaş olacak tabi ve normal de çünkü hoca falan yok başımda.Gittiği yere kadar ama azimliyim,başarıcam.
İşte böyle.Daha yazarım da başınız ağrımasın.Dinleyip napıcaksınız "Bir işsizin anılarını" di mi?
Umarım güzel gelişmelerle yeniden karşınızda olurum.
Esen kalınız.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder