17 Oca 2010

Geçen gün Türkiyenin Toplumsal Yapısı dersinin sınavı vardı.Güzel bir ders.Çok şey öğreniyorum bakıyorum ne var ne yok.Neler olmuş Türkiyede, nerelere gidiyoruz diye.
Arkadaşımla beraber kütüphanede çalıştık.Bir yandan da deli gibi isyan ediyoruz:
--Ülkede bu problemler hiç bitmiyor,bir tane de güzel gelişme yazın arkadaş!
--Bu kadınların hali ne sinir oluyorum neden çalışmıyolar?
--Çocuk işçileri pazarlayanlar bölümünü okudun mu sen?Çok şaşırdım.
--Değer araştırmasında ''kadın için bağımsızlığın yolu çalışmaktır" maddesine inanan kadın sayısı %58 erkek sayısı %39 muş!Allah kahretsin daha kendisi inanmıyor...valla bu toplum hasta.Tabiki işler yolunda gitmez.
--İçim karardı yemin ediyorum birtane olumlu cümle yok koca kitapta!(Bu sırada gelen bir erkek arkadaşımız da şaşırıp "noluyor?" dedi de dünyayı kurtardığımızı anlattık ona:) )

Bildiğin isyanları oynuyoruz.Okuyup yazıyoruz bir yandan da.
Sonra sıra kuşak açıklamalarına geldi:68 Kuşağının özellikleri hep zıttı uçtu belki.Güzel bir dünya hedeflenmişti.Özgürlüğe aşıklardı ona karşı gelenlere ise düşman.Ama tabi bende az çok bir fikir sahibiydim hatta annemle konuşmalarım da oldu:O dönemden kaç kişi kaldıysa hepsi akıllı insanlar.Koltuklarının altında kalın kitaplar, dolu kafalar.Savundukları şeyin bilincindeler ve fıs değil:Ölüme hazır çatışmaya müsait bir gençlik var ortada.Hoşuma giden tarafı da bu:İnandığı şeyin hakkını vermek.
80lerde daha siyasetten arınmış bir gençlik var.Tabi televizyondu filan birde o dönemde bir akım başlamış bunu bir yerde okumuştum vakitlerden bir vakit:İnsanlar o dönemde çocuklarının 68 kuşağı gençliğinin yaşadıklarını yaşamalarını istemedikleri için onları televizyon dans ve cinsellik konusuna yönlendirmişler.Çok acayip bir mantık.Zor da ayrıca.Daha steril idealist kişilikler.Yargılamalar had safhadayken sokağa çıkma yasakları darbeler filan ohooo nasıl yaşanmış acaba diye düşünmeden edemiyorum.
90 lar çocukluğum...Kişiliklerin çatışması saldırganlık eğilimi ve markacılık önemliymiş.Hatırlıyorum hakkaten birçok akrabamda vardı öyle bir tutku...
Televizyon hükmediyor.Ama benim için doksanlar Tarkan,Burak Kut,Boraz Öztoprak gibi isimlerin klipleri,atariler ve plastik tabancası-kasedi,Mario,karda deli gibi oynamak ısınmak için eve gidince Sedefin tekrar çağırmasıyla tekrar fırlamak,"iyi kızlar cennete/kötü kızlar her yere/çıtır kızlar nereye nereyede giderler?" demek,Spice Girls,tayt-kazak,Barış Mançonun "Adam Olacak Çocuk" programında dişlerimizi fırçalamamızı söylemesi,makarina dansı,vaktalı ceketler-deri pantolonlar demekti.Tam bir geçiş dönemiydi aslında ve biz gerçekten çok şanslı bir neslin evlatları olarak azda olsa internet(iyiki de fazla değilmiş.birtek icq vardı) ve sokakta oynanan oyunları gördük.
Ama iş 2000li yıllarda değişiyor.Okurken kalbim sıkışıyor sanki:İnternetin hayatta olması,çoğul kimliklerin ortaya çıkması(bence gençlerin %90ı öyle),ailenin öğrettikleriyle internetin karışımı olarak kimlik bunalımları ve şiddet.
Şimdi 68den 2000 e kadar olan farkı anlayabiliyor muyuz?
O kadar üzülüyorum ki:Artık kar yağdığında o eski tadı alamamaktan,kartopu oynayan kardanadam için evden havuç ve zeytin getiren o çocukları bulamamaktan,internet cafelerin savaş oyunu oynayan çocuklarla dolmasından,boş bakmalarından boş olmalarından,kalitesiz müzikten,Marioyu kuzenime bilgisayardan oynatırken aynı tadı alamamaktan,bilginin hemen elinin altında olmasından ve onu uğraşmadan bulmaktan,kimsenin artık o MSN yüzünden buluşmak taraftarı olmamasından,kopukluklardan,sapkınlıklardan,iğrençliklerden...
O kadar acı ki...
Yok kalmadı o şahanelikler.O incelikler o zarif insanlar yok, devir değişti kapandı gitti.
"Dünyaa değişti dünyaaa" reklamındaki gibi istekler çağa uygun olarak değişiyor kafalar değişiyor.Anne baba çocuğa "Bizim zamanımızda..." diye söylenirken o son model mp3 ünü kulağına geçirip müzik dinliyor.
Daha tuhaf daha boş daha umursamaz daha sorunlu bir gençlik geldi..Ve teknoloji geliştiği sürece daha beterine hazır olmamız lazım demekte gelmiyor içimden...
Hazır değilim daha!