30 Eki 2011

"overlok makinası ayağınıza geldi"

Sabah bu sesle uyandım.
Uzun zamandır böyle absürd bir şeye gülmemiştim...
Yıllardır varlar.Blogların da en baba konusu onlar.
Genelde erkekler çok takılıyor da bi bilseler ev hanımlarını ne gibi dertlerden kurtardıklarını...
O püskülleri tarattır,sil bilmem ne...Hepsi sıfırlanıyor.
Canlarım ya..."Evet hanımlar" demiyor mu bide en ciddi sesiyle.
Ben onun ciddiyetini yerim laaann!

Hem ayrıca biz mi gidelim onun ayağına canım aaaa!
Tabiki o gelicek.

24 Eki 2011

insanlık...nerdesin?

İnsanoğlu beni çok şaşırtıyor.
Dün de yazdım.Ülkede olan bitene fena halde sıkılıyorum dedim.
Sonra facebooka baktım.Listemdeki bir kaz kafalı,evet kaz kafalı,şöyle yazmış:"Oh olsun Allah cezalarını verdi,Van'daki depreme hiç üzülmüyorum,şehitlerin öcü alındı"...vs vs.
Noluyo yaa?
Nedir bu?
Nedir bu insanlardaki faşistlik bana söyler misiniz?
Neden insanlarımız kendi içinde,kendi vatanında birbirini yiyor?

Farkına varsak ya biraz:Bu vatanı alabilmek için o kadar çok insan öldü ki...O kadar güçlüklerden sıyrılıp bugünlere geldi ki...Neler neler borçluyuz.
Birbirimize daha sıkı tutunmamız gerekiyor bu yüzden.Bu vatanı hiç kimseye vermememiz gerekiyor.
Ama biz ne yapıyoruz?
Van'da kürtler varmış,oh bu deprem iyi olmuş...
Her şeyden geçtik,şimdi faşist mi olduk?
17 Ağustos diye bir felaket yaşamadık mı?İnsanlar sevdiklerini kaybetmedi mi,her şeylerini yitirmedi mi?
Önce insan olduklarını neden hatırlamıyoruz?Neden önce akla kimlikler geliyor?
Yolda giderken biri pat diye yere düşüp bayıldığında bile elimizdeki suyu uzatıyoruz,nefes alsın diye düğmelerini açıyoruz,ambulans çağırıyoruz..
Şimdi insanlar göçük altında,gece -2 derecede dışarılarda.
Neden hala o zaman bu acımasızlık,bu kimlik sorgusu?
Nolur artık "önce insan" diyelim.
Bunu,acıyı hissedelim.
Yemin ederim eğlenceli bir şeyler izlemek gelmiyor içimden,dışarı çıkıp eğlenmek istemiyorum.
Ölen onca insan...Dışarıda,evsiz kalanlara nasıl yardım edebilirim düşüncesi içimi kemirip duruyor.

Yapmayalım...
Yazık...
Utanıyorum.

23 Eki 2011

baharı beklerken

Ne kadar kötü bir haftaydı yarabbim!
İçim nasıl yandı,kendimi ne kadar kötü hissettim anlatamam size.
26 şehit.Anne babalarının geçirdiği sinir krizleri...
Serdar'a veda...
Kaddafi'nin içler acısı sonu...

İnsanoğlu şiddete ne kadar da meyilli farkında mısınız?Sinirini,öfkesini hemen, nasıl da kıyıya vuran dalgalar gibi çıkarıyor ortaya...
İnsanoğlu ölümden ne kadar çok korkuyor.Öleceğini anlayan birinin yüzünde bu korku nasıl da hemen gözlenebiliyor,çok şaşırıyorum.Gerçekten de cennete gideceğine bile emin olsa bunun ölmeden olmasını istiyor insan.Garip mahluklarız.
İnsanoğlu nasıl da dayanıyor acılara...Dayanıcak.Önce kötü haberlerde nefes alamayacak ya,sonra yavaş yavaş kapanıcak yara ama tamamen değil.İnce ince kanayacak bir yerden,bir şekilde hortlayacak.
Çok sevdiğim bir rivayet vardır,gerçek de olabilir bilmiyorum:Allah insana verdiği derdi dağa taşa vermiş de onlar kabul etmemiş.Allah kuluna dert veriyosa sabrını da verir.
Panzehirsiz zehir olur mu hiç?
Bir ingiliz atasözü der ki:"Hayat her şeyin tersini görebilecek kadar uzundur"
Ceza varsa çekilmesi gereken,çekilmeli.Kapanacak hesaplar kapanmalı...
Dilerim bu kasvetli bu soğuk havalar geçsin,bahar gelsin herkese.
Her şeye...

22 Eki 2011

gecikmek

Ne blog okuyabiliyorum,ne de bir şey...
Kısmetse birkaç güne yetişirim her şeye,herkese.
Sevgiler saygılar*

*Bu kız nerde diyenleriniz için...:)

19 Eki 2011

Serdar'a mektup

Eda'yla okulda tanıştım ben.Saçları kıvırcık,esmer bir kızdı...
Yaz okulundaydık,beraber çay içtik.Baya bi gülmüştük,hatırlıyorum ama neye olduğunu bilmem.
Denk geldikçe selamlaştık,sonra baya bir kaynaştık.Koca bir ekip olduk,çiğ köfte partileri yaptık,göbekler attık.
Sonra bir gün geldi "Ben aşık oldum" dedi,çok sevindim.Kimdir kimlerdendir deyince "29 yaşında" dedi önce.Olsun.Çalışıyormuş,Nilüfer sanatta...Tamam dedim getir bakalım enişteyi.
Sonra gruptan birinin doğum günü geldiğinde sen de Edayla çıkageldin.Adın Serdar'dı.Gözlüklü ipince bir çocuk.
Seni ilk başta çok sevmedim ben."Tuhaf biraz" dedim,hatırlarım hala.Enteresan bir mizah anlayışın vardı.
Bir gün bu grup bize yemeğe geldi,sen de Edayı alırken evimize geldin."Terlik alabilir miyim,yere basamıyorum da" dedin.Tuhaf geldi ama tabiki dedik,annem cennet çamuru yapmıştı,dişin çok ağrıyordu ama kırmamak için yedin.

Aradan epey bir zaman geçti,siz hala çıkıyordunuz,Cem Adrian Bursa'ya geldi.Ali,İpek,ben geldik izlemeye ama bilet yok:)Bir baktık aaaa Serdar değil mi oradaki?Tamam,kesin bilet bulur dedik.
Masamıza oturdun,candan içten şekilde muhabbet ettik.Hemen kaptın üç bilet;"Bir daha böyle konserlere gelirseniz haberim olsun,ben ayarlarım" dedin.Ne kadar iyiydin,bilsen.
Halkoyunu oynarken sen sahne tesisatlarını yaptığın sırada yanına geldim,muhabbet ettik."Ayrıldık biz" dedin.Aaaaaaaaaaaa ama siz birbirinizi çok seviyordunuz?-Tamam ama yetmedi galiba evet.

Bunları şimdi sana neden anlatıyorum biliyor musun?
Bugün son derece kötü bir gündü.24 tane şehit haberi var,içim yanıyor sabahtan beri.Eylülün doğum gününü bile kutlarken çok coşkulu olamadım.Babam bize araba almış,hadi buna azıcık sevindim.
Eve geldim,sevgilimi aradım duymadı.Bilgisayardan Halil Sezai dinlerken İpek odaya girdi "Serdar trafik kazası geçirmiş,ölmüş" dedi.
Ölmüşsün!
İnanmadım tabiki."A yok,isim benzerliğidir" dedim.Baktım,Facebookta yazıyordu.İçime bir ateş düştü ama bu öyle bir ateş ki tarifi zor.Boğazıma bir yumru oturdu kaldı.
İpek Edayı aradı.Kızın sesi zaten çıkmıyordu,perişan hale düşmüş.
Bu sabah seni toprağa vermişler,bilmiyordum.Keşke son kere yanında olabilseydim...
İpek Edayla konuşurken elimle "Telefonu bana verme" işareti yaptım.Ağlamaya başladım.O odadan çıktıktan sonra sevgilim aradı,bir de ona ağladım.Avaz avaz ağladım.Gittim elimi yüzümü yıkadım.
Sonra sana bir fatiha okudum.Bugünün inanılmaz büyüsünü düşündüm.Enteresan buldum.
Ama olmadı.Bu kadar erken gidilmez.
Nazan Öncelin şarkısı var ya "Bu havada gidilmez,güneşli günde gidilmez...Aslında hiç gidilmez..."
Yapma be Serdar yapma!Bu vakit çok erken...
Seni çok özleyeceğim.
Mekanın cennet,kabrin nur olsun...

17 Eki 2011

bir rüyanın ardından...

Ben her sene 13 Ekimde rüya görürüm.
Küçükken dayım pastalarımızı yapmaya geldiğinde başlamıştı bu.Barbieleri pastanın üzerine yatırıp kremadan yorgan yaptığında tezgaha bile uzanamadığım için parmaklarımın üzerinde yükselip bakmıştım şöyle bir...Oha o neydi öyle!Kreşte havam binbeşyüz olucaktı.-Ki oldu heheh.
Ertesi yıl aynı tarihte eve geldiğimde her yer balonlarla süslüydü.Arkadaşlarım gelecekti.Annem hazırlık yapmıştı,çok heyecanlıydım.
Her yıl böyleydi bu...Hiç şaşmadı.
İki sene önce bir gün yine 13 Ekimde bir salona girdiğimde herkesin yüzünde kendi yüzümün maskesi vardı.Sevinçten ağlamıştım.Fondaki ses Sezen Aksu bir de,gel de ağlama.Gel de seni seven bu kadar çok insana bayılma...

Geçen seneki rüyamda evde anneannemi beklerken mumlar,çiçekler ve Mazhar Alansonun şarkısını buldum.En sevdiğim:"Yandım".Ama hepsinden güzeli altın kızların varlığıydı...
Bu sene olmaz artık dedim.E ama yani her sene rüya görmek olur mu?Öyle güzel ki hepsi,onları toplarım saklarım dedim.
Ama olmadı.Yine gördüm.
Bu sefer annemle akşamüstü karanlık bir yolda gidiyorduk."Anne nereye gidiyoruz?" dedim,sürpriz dedi.Baya bir gittik.Sonra dere kenarında bir yere geldik,her yer karanlıktı.Birilerini gördüm.Bir kız "Işıklar yansınnnnn!" diye bağırdı,yandı.

Her tarafta rengarenk lambalar var.Kocaman bir masa,üzeri yemekler,kalplerle dolu...Ondan da güzeli,etrafımda hep sevdiklerim var:Altın kızlar,Ali,okuldan arkadaşlar ve sevgilim... Sevgilimi gördüğüme zaten ayrıca şok geçirmişken başımızdan aşağı çiçekler atmaya başladılar.Saçlarımıza papatyadan taç yerleştirdiler.
Sonra sanırım herkese sarıldım.Deli gibi gülüyordum,bu insanlar nasıl bu kadar ince olabiliyordu?Ben onları neden bu kadar seviyordum acaba?
Altın kızlar...İşyerine çiçek yollayarak zaten yine mest etmişlerdi beni,sahiden bu kadar çok mu seviyorlardı?Vay be dedim.
Sevgilim...Bütün gün aramamış,arayıp sitem edince de "Özür dilerim canım,unuttum" demişti.Demek buraya...Bu takım elbise,bu özen...Öf Allahım sevmeyeyim de ne yapayım?
Ali...Beş yıldır hiç bırakmadık birbirimizi...Sonradan öğrendim ki bu gün için antrenmana gitmemiş.Canım benim.Ne demeli,nasıl anlatmalı.

Muhabbet,dans,hediyeler...
Allahım dedim,baktım şöyle de bir,ben gerçekten bu kadar iyi bir insan mıyım?
Etrafımdaydı tüm sevdiklerim işte...
Biri elimi tutuyordu.
Hediyelerini verirken hepsinin gözlerinde sevgiyi görüyordum.
Sana şükürler olsun...

Bu arada merak edenleriniz için:Sevgilimden harika bir Zeki Müren plağı geldi.Gel de ölme,gel de bayılma...(Hehehe rezil ettim oğlum seni.Neden anlatıyosun falan diceksin bana hahaha:) )
Rüyam burada bitmedi ama.13 Ekimden iki gün sonra dayımlardaydık,bize hamburger yapıyordu.Ayça da gelmişti.Deniz ve Eylülle oynuyordum.
Arayan soranların sesi çok geldi kulağıma.Telefonlarım hiç susmadı.
Çarşamba günü de babamda olucam galiba,rüyamda gördüm.
Rüyalar gerçek olurmuş.
Siz de görün!

12 Eki 2011

bkz:"bugün benim doğum günüm"

Bugün benim doğum günüm.
Gece 12den şu saate kadar telefonlar,Facebook yazıları durmak bilmiyor.
"Kutlu Hazal Haftası" başlamış bulunuyor,kutlamalar bir hafta sürecek...
İyi ki doğdum,gördün mü 22 oldum!:)

8 Eki 2011

neden?

Ona bakıyorum.İki bulaşık toplayıp bir yüzüne bakıyorum.
Sandalyede oturuyor...Gözleri sabit bir noktaya kitlenmiş kalmış.Parmağındaki yüzüğüyle oynuyor.Kimse yanına gitmiyor.
Bakıyorum yüzüne o kadının.Ne kadar da mutsuz...Nedenini merak ediyorum,sağa sola soruyorum."Kocası" diyorlar "Üç sevgilisi daha var"
Neden o zaman hala burada bu kadın?
Neden hala karşımda tedirgin tedirgin o adamın gelişini bekliyor?Üstelik de hangi kadının koynundan çıktığını bilerek?
Neden her sabah beni gördüğünde yüzünde ufak bir tebessüm bile oluşmuyor?Kızlardan korkuyor mu?Haklı mı acaba?
Neden her pazar ailecek buraya geliyorlar?Adamın yüzünde başka ifadeler var.Adamın gönlü yüreği başka diyarlarda geziyor.Adam nefsine hakim olamıyor.Adam zayıf.Adam iradeden yoksun...
Kadın peki?Para mı cazip geliyor?Yoksa seviyor mu?
Hayatımda gördüğüm en sıkıntılı yüzlerden birine sahip...Ondan hiç pozitif elektrik almıyorum.
Hayır büyük falan konuşmuyorum.Allah korusun ama neden hala bir şeyler bekliyor,bunu merak ediyorum.
İnsanların ne kadar çıkarcı ne kadar mutsuz ve ne kadar oyuncu olduğunu bir kez daha anlıyorum.Midem bulanıyor.
Ben böyle bir evlilik istemiyorum.Kocam başka birinin koynundayken onu beklemek istemiyorum.
Allahtan benim manita seviyor beni...Saygılar canım burdan.Sıradaki şarkı Elazığ'daki abime,konfeksiyondan arkadaşım Hayriye'ye ve sevgilime gelsin.Hepsine buradan el sallıyorum hahha:)
Neyse.İyi ki var o...


Diyeceğim o ki,korkuyorum böyle insanlardan böyle evliliklerden.
Allahım hepimizi korusun.
Amin.

5 Eki 2011

durduk yere

İşin yokken tadın kaçsın.
Hiç olacak iş değil.
Ne oldu bitti bilmiyorum,durduk yere sinirlerim bozuluyor.
Konuşmuyor.Anlatmıyor.İçinden çözmeye çalışıyor...Ben burada aklımı kaçırıyorum.
Aaaaahhhh ah!
Bu iş çok zor yonca.

4 Eki 2011

aşk sen nelere kadirsin!

Dün ilk defa O'nu bekledim.
Beklerken de çoluk çocuğu izleyip gülümsedim.Kalbimin sesi kulağıma çok fazla geldi.
Sonra birden gördüm.Bana doğru gülümseyerek yürüyor...Yürüyor.Karşı karşıya gelip gülüyoruz,sarılıyor bana."Bir taneeeeemmm"...Yüzüm kıpkırmızı.O da çok heyecanlı,kalbinin vuruşundan anlıyorum.
Tutuyor elimi.Artık heyecandan bayılabilirim."Sakin ol" diyor.Nasıl olunur bilmiyorum ki...Sürekli konuşmaya çalışıyorum ki rahatlayayım diye,olmuyor.Metroya binene kadar böyle...

Tam altı saat boyunca birlikteydik ve aklıma sık sık Nil'in "Hakkında Her Şeyi Duymak İstiyorum" şarkısı geldi.Ben onun hakkında hiçbir şeyi duymak istemiyordum,tek fark buydu,sadece bana baksın beni öpsün istemiştim.Bana ilk sarıldığında,yanağımı ilk öptüğünde kalbimden çıkan bir şeyin boğazıma doğru nasıl yürüdüğünü,yaktığını;aynı zamanda midemdeki binlerce kelebeğin nasıl aynı anda kanat çırptığını ve o mükemmel parfümünün nasıl da burnuma gelip ciğerime işlediğini anlatması çok zor.
Bir kere öpse,ikinin hatrı kalıyordu şiirde olduğu gibi.Sanırım aşk böyle bir şeymiş,ben ilk kez yaşıyorum.İstiyorsun ki sana hep sarılsın,seni hep öpsün,gözüne hep baksın,kalbin hep onda kalsın...
Aşk sen nelere kadirmişsin de haberim yokmuş!

2 Eki 2011

ne güzel oldu!

Sevgili kişisi benden bir içecek ister,duymam.
Olaylar gelişir...

Hazal:"Derler ki 'bir daha söyle' "
Güler bizim oğlan...
"Söyle?"
Güler...
"Gülme hadi söyle"
"Seni seviyorum"
(Hazal kız utanır,kızarır,bozarır.Kalbi takla atar) "Söyle hadi"
"Seni seviyorum"
"O da güzel...:)"
"Seni çok seviyorum"
(Hazalın dizler tutmaz,beyinde uyuşma başlar)

O gün hep yüzünde bir gülümsemeyle dolaşır durur...

1 Eki 2011

sabah bir uyandım,sevgilim olmuş...

Hepsi rüya gibi.Anlatması,tarifi zor.
Hayatımdaki öncelikleri,başımabuyrukluğumu bir kereliğine bir tarafa ittim.
Hayatımda ikinci kez olmak üzere kalbimi dinledim.
Sabah bir uyandım ki sevgilim var artık...

Onu dinlerken soruyorum kendime:"Kimi kınamadım,kime özendim acaba?" diye.Hep mi istediğim olur?Bir insan bir insana bu kadar mı karbon kopya olur?
Nasıl anlatsam bilmiyorum ki...
Sevgisine bu kadar sahip çıkan,beni üzmemek için kelimelerini bu kadar dikkatli seçen,rahatsız olmayayım diye en çok istediği şeyden:gözlerime bakmaktan vazgeçen O'nu bulmayı hak edecek ne yaptım diye kendime soruyorum...
Resmime bakmadan uyumayan,konuşurken daima saçlarıma bakan,"Seni görünce daha iyi oluyorum,görmeyince özlüyorum" diyen bu harika adamı hak ediyor muyum diye düşünüp duruyorum...
Her şey güzel olsun;insana,gururuna,sevgisine layık olsun istiyorum.
En büyük temennim bu.
Ben galiba seviyorum:)