29 Haz 2011

kezban hazal stajda part:1

Uzun zamandır hayalini kurduğum işte staj yapıyorum.
Can-ı gönülden istedim,irtibatlar kurdum;arkadaşlarımın başının etini yedim,ağzımda hep aynı laf:"Ben gazetede çalışmak istiyorum"
Oldu.
Fakat bu bir ajans.Evet gazete ama ajans;daha çok habere gidiliyor,yazılar yazılıyor,gündem hazır vs vs.
İşin güzel yanı,televizyon dahi izlemeye gerek kalmadan tüm gündemi anında takip edebilmek,ertesi güne çıkacak işi hazırlanırken izleyebilmek.Bir de işin ustalarına gazetecilik ve yazarlar hakkında soru sorabilmek.
İçimde bitmeyen bir merak var ama her konuya değil.Gazeteler de bu merakıma dahil.Gözlerimi kocaman açarak "YAAAAAA DEMEK ÖYLE OLDU?NEDEN PEKİ?" diye sormak hoşuma gidiyor.
Bu arada habere gönderiyolar beni.Tüketici derneklerine,ticaret ve sanayi odasına,lokantalara gidiyorum.İşi izliyorum,soru soruyorum.
Öte yandan yıllar boyu alıştığım Q klavye orada yok,malesef F var.Türk usulü.İki gündür alışabilmek için yazı yazıyorum sürekli,pratik yapıyorum.
Gazetelere namaz saati,hava durumu,nöbetçi eczane nasıl eklenir onu da öğrendim.Sanırım artık o işleri ben yapıcam:)
İşin en keyifli yanı ise,büyük şirketlerdeki gibi yerinden her kalktığında birilerinin gözlerini sana dikip "Neden gidiyosun" der gibi bakmaması.İsteyen müzik dinliyor,isteyen istediği zaman yemek yiyip kahvesini terasta içiyor.Fazlasıyla relax,fazlasıyla güzel.Tam bana göre.
Nitekim karşılığında da herkes işini hakkıyla yapıyor.

Şimdilik böyle bacılar.Güzel gidiyor,yeni bir deneyim,yeni bakış açıları,yeni insanlar...
Bende o ışığı gördüklerini söylediler.İnşallah devam eder.
Şans dileyin lütfen.

25 Haz 2011

iki renk

Benim bir ikizim var.Adı İpek.Bilen bilir,daha önce birkaç kez adı geçti.
Bazen düşünüyorum,bir insan aynı anneden doğup da nasıl bu kadar zıt karakterli olabilir diye kendime soruyorum.
İpek inanılmaz mükemmeliyetçi bir tiptir.A dan Z ye her şey mükemmel olmalı onun için,ufak bi falsoya bile dayanamaz.
Çok lider ruhlu.Oysa eskiden bu kadar değildi.
Çok takıntılı.Mesela bir staj ayarlanıcak,adamlar "Sıra sana da gelicek" desin,takar."Ya neden dönmüyolar" da "Neden aramadılar" da vıt vıt diye söylenir,burnumuzdan getirir.
Hastalanırsa ev halkı olarak "Eyvahhhh" deriz.Hepimiz yatak döşek yatalım ama o kalsın deriz.İnanılmaz nazlıdır.Hani erkekler "ay kıçım ay başım" yaparlar ya,heh işte İpek de onlardan.

Beni soracak olursanız,ben de kafamda bir şeyi tasarladıysam onun aynısını yapmak isterim evet,o konuda tutturuğumdur.Ama o öyle bu böyle diye takmam.
Çok inatçıyım.Bunu isteyerek yapmıyorum ama can çıkar huy çıkmaz işte.
Liderlik ruhum yoktur.O yüzden kesinlikle yönetici olamam.Bak burdan söylüyorum,sonra bilemedik olmasın.
Takıntılı değilim.Takılsam da içimde yaşar,bitirir,uyurum.Kimseye anlatmak istemem.
Hastalığa fazlasıyla dayanıklı bi bünyem var.Benim canım öyle hemen yanmaz,acı eşiğim yüksektir."Tamam tamam" der geçer,ilacımı kendim hazırlarım.

İpek,fazlasıyla işkolik bir tip olacak.Öyle ki okul bittikten hemen sonra cumburlop diye iş hayatına dalmak istiyor.Bu konuda çok ciddi.
Oysa ben,mesela pazartesi günü hayallerimin işine adım atarken dahi olsa,Allah ömür verirse gideceğim yerleri düşünüyorum.Şöyle ki:Seneye okul bitince Zeynep büyük ihtimalle Amerikaya gidicek.Ben de onunla gidip çalışmak ve dilimi geliştirmek istiyorum.Gidene kadar da çalışacağım yerleri buldum,para biriktirmeye niyetleniyorum.
Oysa İpek Amerikayı istiyor ama hemen iş bulursa gitmeyebilirmiş,öyle diyor.Ben,işin her zaman bulunabileceğini fakat keşkelerimin olmaması gerektiğini savunuyorum.Hayatın biraz da tadına bakmak lazım.
Gencim.İleride evlenirsem kocamın böyle şeylere izin vereceğinin garantisini bana kim verebilir?Yada bendeki azim ne kadar olur?

İpekle bizim durumumuz bu.
Muhtemelen ben hayallerimin peşinden gidicem,oda işinin izinden...
Evin iki ayrı renginin iki ruh hali de böyle.
Hangisi fikrinize uygun,size kalmış...

24 Haz 2011

eksik

Bugün erik yerken Zeynep,"Tatili anlattığın yazı çok güzel olmuş" dedi.
"Hadi yaa,bana hiç de güzel gelmiyor" dedim."Spontane gelişiyo yazıyorum ama naparsam yapayım anlatmak istediklerim eksik kalıyor"
"Ya bi git" diyecek oldu,"Valla" diye devam ettim "Mesela erkeklerle ilgili bişey mi anlatıcam,tam olarak bulamıyorum kelimeleri.Hep bi anlatamama durumum var,neden bilmiyorum.O yüzden blogumun adını üfürükten teyyare koydum ya zaten..."

Bugün bişey öğrendim,bi garip oldum nedense.Ne olduğunu yazmayacağım fakat şöyle anlatabilirim sanırım:İnsanı beklenti içine sokan davranışlar var.Bu davranışları sergileyen taraf ya bilerek yapıyor,yada canı öyle istiyor,kendine oyuncak arıyor.
Haliyle insaoğlu bir şeyler beklerken hayal kurmayı sever...Kuruyor da kuruyor.Sonra aniden küt diye her şey değişiveriyor.Sanki o hayatına hiç girmemiş gibi davranman lazım,devam etmen lazım...
E adam senin aradığın neydi,istediğin neydi?Açıklamadan etmeden "vur-kaç" yaparak eline geçen nedir?Ben kendi halimde belirli hedeflerin peşinde koşarken,ayaklarımın üstünde durmak için başımı gece yastığa her koyuşumda yapmak istediklerimi sıralarken ve üstüne üstlük hayatımda bundan daha önemli olacak hiçbir şeye yer açmazken,ne diye bu sıkışıklığın arasına kendini yerleştirirsin?Sonra da aniden küsersin yada sıkılıp vazgeçersin?
Anlamamak.
Şimdi burda hatalı olan sen misin,ben miyim?
Yine eksik...Yine hata.
Ben şu hayattan bi bok anlamıyorum ya...En iyisi gidip yatayım.

23 Haz 2011

hazal is back!

Merhabalar.

Efendim,bir haftalık "kısa" bir tatilin ardından karşınızdayım.

Neler yaptım neler!Hemen anlatıyorum:

Tatile gitmeden bir gün önce,Zeynep'in "gerçek" doğum gününü kutladık.

Burgazda sahile masa kurduk...Mangal yaptık...Herkes çeşit çeşit meze hazırladı...Fonda Müzeyyen Senar,Zeki Müren ve göbek havaları vardı...

Zeynep inanılmaz şaşırdı."Kendimi hiç bu kadar değerli hissetmemiştim" dedi.
Ne oynamak ne oynamak...Göbek attık durduk...


Bu da masamız.Gelin masası gibi diyenler oldu.Mutlu olduk.
Gecenin sonunda keman ve darbuka da geldi.Bildiğiniz Arap Şükrü ortamı gibi oldu.Çok neşeliydi.

Gelelim tatile...
Efendim,Kumlaya gittim Zeynep ve Ayça ile birlikte.İnanılmaz güzel 1 hafta geçirdim.Rutin şahane bir şey:Sabah kalkıyoruz,kahvaltının sonrasında gazete yada kitap okunuyor.Sonra denize gidip saatlerce yüzüyoruz,kulaklıkları paylaşıp müzik dinliyoruz.Dalıp dalıp çıkıyoruz,dipte buluşuyoruz,bacaklarımızın arasından geçiyoruz.Dubalara sarılıp "çiçekçi kız"ı çalıp oynuyoruz.Nemutun kızını söylediğimiz bir gün,denizden çıktığımda kokona bir teyze "Ne tatlı sesiniz vardı,Allah neşenizi daim etsin şekerim" dedi."Biz mi?" falan dedim,bi utandım güldüm."Çok teşekkür ederim inşallah" diyerek yerime yollandım.Canım benim oy!
Denizden sonra duş,duştan sonra yemek ve hoppp akşam gezmesi.Çekirdek kola yada dondurma...Sahilden bacaklarımızı sallandırıyoruz."Neden böyle oluyor?" diye akşam sorgulaması yapıyoruz.Oradan bir çay bahçesinde okey oynarken Ayça bize 101 i öğretiyor,müptelası oluyoruz.Benim salaklıklarıma deli gibi gülüyoruz,evin bahçesinde devam ediyoruz.Kedi geçiyor,Zeynep korkuyor,korku filmi gibi."Korkmayın kirpidir" diyorum,daha da panik oluyorlar,daha çok gülüyoruz.
İki yatağı birleştirip beraber uyuyoruz.Zeynep ortamızda yatıyor.Bir yandan Ayça bir yandan ben,ona aynı anda yorgan uzatıyoruz,üşümesin diye.Daha az "deli" uyumaya çalışıyorum rahatsız olmasınlar diye.
Bu arada anneannemle beraber kaldığımızı da belirteyim.Kızlar ona çok gülüyorlar.Arada bir Zeynepin anneannelerine ve babaannelerine gidiyoruz,babası bizi Narlıya götürüyor muhabbet ediyoruz.Yemeklere kalıyoruz.Kapama,cantık falan yiyoruz,parmakları da beraberinde götürüyoruz.Babam Kumlaya geliyor,bizi et mangala götürüyor.Giderken Ayçayı da götürüyor,gitmek zorunda.Ev onsuz sessiz oluyor ama...


Son günümüzde deniz buz gibiydi.Ayaklarımızı soktuğumuz anda hissizleşti.Ama ona rağmen girdik suya,çıkınca bacaklarımın mosmor olduğunu gördüm.
Olsun...Çok mutluyum.Ne güzel ne neşeli bir tatildi...
Sizi çok seviyorum kızlar...Ne güzel şeyler yaptık birlikte,utanmamız sıkılmamız da olmadan ne çok şey paylaştık,öğrendik.
Yeni tatillerde,hatta mümkünse Amerikada buluşalım.
İmza:Anaokulu müdürü:)

16 Haz 2011

coming soon

Kumla'dan bildiriyorum...
Bir hafta için kapsam dışıyım..Geldiğimde güzel şeyler anlatıcam,güzel şeyler yaptım.
Fotoğrafları falan da var hem.Neşeli olucak.
O zamana kadar ben canım arkadaşlarımla deniz-kum-güneş-kitap dörtlüsü arasında gidicem.
Öperim herkessiiiii:)

12 Haz 2011

beğenmezsen beğenme!

Kimseye beğendiremedim şu fotoğrafımı...Çok üzülüyorum.

cevabı ver-oyu al

Seçim dönemi yaklaştığı günlerde fırına gittiğim her sabah,istisnasız olarak "Haydi bidaha.Bidaha bidaha.Hep berağğğğğbeeeğğğrrr söyleyelim" diye içeri girdim.Ellerimi de kocaman açtım.
Çalışanların çoğu akçı.Ben de tam tersi olduğum için her sabah güle oynaya tartıştık bu zamana kadar.
"Nasıl inanırsın o adama yaa?" diye oy vereceğim partinin başkanına söylendiler.Halbuki adamı sevdiğimden falan değil ha,sadece partinin genel amacıyla benim "yalnız ve güzel ülkem"in çıkarları denk düşüyor bence,o kadar.
Neyse işte "Kılıçlar çekildi artık Oktay abi,bakalım bu sene kim alıcak?" diyorum.
Metin abi "Ben eminim sen sandığa gittiğinde aka oy verirsin,beni kırmazsın" falan diyor."Sende beni seversin,kırmazsın benim partiye oy verirsin" diyorum,karşılıklı gülüyoruz.
Giderken "Kolay gelsin diyorum.İstikrar sürsün,Türkiye büyüsün hahahaha" dediğimde içeriden kahkaha sesleri geliyor...

Epeyce bi konuştuk ettik.Geçen gün yine gittim.İçeride tanımadığım biri var."İnşallah yine Tayyip alıcak bu sene,yoksa yanarız" dedi.Adam gibi adam dedi.
Şalterim bi attı...
"Sadece üniversite sınavında soruların çalınması için bile öbür dünyada hesap vericek o adam" dedim.
Yok şöyle iyi böyle iyi dedi.
"Abi senin çocuğun var mı?"
"........Yok"
"O zaman sen o psikolojinin nasıl bir şey olduğunu anlayamazsın"
"Neden?Senin çocuğun mu var?"
"Hayır ama ben bizzat sınava girip ne demek olduğunu bilen biriyim" dedim,sustu.
"Allah aşkına" dedim "Şurda biriniz bana soruların neden çalındığını açıklasın,cemaatteki binlerce kişinin nasıl ful çektiğini,ben de oyumu akpye vericem.Aha burda size söz"
İnanır mısınız bir tane cevap çıkmadı."Ya ne alakası var Tayyiple" deyip,kendi söylediğine kendi inanmayan mı dersin,susan mı dersin,akpye söylenen mi dersin...

Önce oy vereceğin partinin ne olduğunu,amacını,ilkesini,yaptıklarını bi araştır ey halk!
Tamam hepsi yalancı ama bak bakalım partinin amacı nedir,icraatı nedir,inandırıcılık oranı nedir?

Birazdan oy vermeye gidiyorum...
İnşallah ülkem için en hayırlısı neyse o olur...

9 Haz 2011

neyi duymak istemiştiniz?

Güçlüyüm.Hele ki bu yaşa göre çok güçlüyüm.
Ailemi geride bırakabilirsem eğer,gidebileceğim çok yer var.
"İnto the Wild" filmindeki Chris gibiyim:"Her yere gidebilirsin,ne istersen yapabilirsin" dürtüsüyle yaşıyorum.
Ben her yeri görmek,her insanla tanışıp hikayesini dinlemek istiyorum.Bundandır herkesle çabucak kaynaşabilmem.

Beni en olmayacak şehre de bıraksalar,iş bulup çalışabilir,şimdi evlendirseler rahatça bir evi geçindirip çocuk bakabilir,sabah da paşa paşa işe gidebilirim.
Buna yürekten inanıyorum.

Kendimde bu gücü çok uzun zamandır hissediyorum.
Birilerine muhtaç olmak,sanırım şu hayatta en korktuğum şeylerden biri.Bu nedenle her zaman kendi işimi kendim görmeye çalışıyorum.

Hayata çok pozitif bakıyorum.Hatta yanımda yöremde kaç kişi varsa soralım,hepsi bunun fazla olduğunu söyler.Olsun,ben olumlu düşündükçe daha mutlu oluyorum.

Bu dünyada her şeyi birbirine bağlayan şeyin "sevgi" olduğuna tüm kalbimle inanıyorum.Sevginin olmadığı bir dünyada insanların birbirine katlanmasının imkansız olduğunu biliyorum.

İçimde bitmeyen bir enerji var.Bitmeye yakın yeniden küllerinden doğuyor.O nedenle herkes benim evde pek durmadığımdan bahsediyor.Ben yeni şeyler öğreniyorum o sırada,dışarılarda...

Nil Karaibrahimgil geçen gün twitterına şunu yazmış:"Bir insanı güldürdüğünde kapısını açarsın nokta".Çok doğru.Birini kahkahalarla güldürebildiğim an,bağladığımı hissederim ben.Mizah çok ama çok önemli benim nazarımda.

Aşk için yaşamıyorum.Sevgisiz asla ama aşk çok başka bi boyut.Onu hala bulamadım galiba.
Aramıyorum da.

8 Haz 2011

kocakarı ilacı

Memleketimde her gün her an yeni yeni icatlar ortaya çıkıyor...
Bir ara üfürükçü hocalar vardı.Çok revaçtaydı malum:Beline kaşık bağlatan,saçını koparıp efendim ilacın içine atan,kocasına şuruplar içiren bir sürü kadın vardı.
Bana çok enteresan geliyor,erkekler sanırım metafizik kurallara inanmıyolar.Hiç hocaya giden,hurafelere karşı direnmeyen erkek görmedim ben.
Belki burçlara da aynı şekilde yaklaşıyorlar."Senin burcun ne?" diye sorduğum her erkeğe,arkadaşlarım anında "YAAA SABIR" çekiyor.Bu sabır bana,çünkü tahammülleri kalmadı bu soruyu her seferinde sormama...

İlaçların kansere,mideye,başa falan iyi gelmediğini savunan bi güruh türedi bi ara.Bunlar bizzat halk arasında "kocakarı ilacı" olarak tabir edilen "gayr-i tıbbi" müdahalelere başvurdular.Nitekim işe yaradı da.Ara sıra ben de uygularım ama ilaçlara inanmadığımdan değil,bitkilerin şifasına güvenimin tam olmasından...
Eee kız değil miyim canım?

Aralarında en bitmek bilmeyen,hala revaçta olan şey şüphesiz ki kahve falı.Ben bakmaya tövbe ettim çünkü almış başımı gidiyordum.Fakat baktırmaya devam ediyorum.
Annemin bir arkadaşı-Oya teyze- inanılmaz fal bakar.Ne dediyse çıkmıştır,çıkmaya da devam ediyor.
Bu akşam aradı,annemden telefon numaralarımızı aldı.Sebebini sonra anladım.Mesele şuymuş;
Mesela ben sizi gece 12den sonra arıyorum.Diyorum ki "Dileklerini bi kağıda yaz".Sen sessizce yazıyosun.O kağıdı üç gün saklıyosun.Üç günün sonunda sen de başka birini gece 12den sonra arıyosun,aynı ritüelleri ona yaptırıyosun ve telefonu kapattıktan sonra o kağıdı yakıyosun.Çember bu şekilde büyüdükçe büyüyor.
Neymiş,dileklerin hepsi olmuşmuş.Bizi de arayacakmış bu gece.
Ben böyle saçma şey görmedim.Kaç yaşında kadının inandığı şeye bak la!
Bu yazıyı yazarken annem geldi,"Oya birazdan arayacak,telefonun yanında olsun" dedi.
Bu saçma şeye asla maşa olmak istemem dostlar,asla!Çünkü "Bu mesajı 10 kişiye gönder,tutmazsa adiyim" mesajıyla aynı temaya sahip,inandırıcılıktan hayli uzak...
"Hazal bayıldı de" dedim."Yada sızdı de,ne bileyim ne dersen de,açmam telefonu"
"Yaa fal baktırmaya gelince baktırıyosun ama!"
En eski usulün fal kapama olduğunu söylemiştim di mi?
Onun modası hiç geçmeyecek.Star Wars gerçek de olsa,bilim çağ da atlasa,hacı hocalar tarih olup,kocakarı ilaçları rafa kalksa da geçerli olacak tek şey,bardağı ters çevirmek olacak.
Nelere maruz kalıyorum a dostlar!
Allahım aklımı korusun.Amin.

7 Haz 2011

olan biten

Kaç dakikadır tüm çantalarımı boşaltıp not ve banka kartımı arıyorum,bir yandan ağzımla defter tutuyorum,kaynakça yazacağım için bir kitabımın arkasındaki kaynakça bölümünü tamamen koparttım,okuyorum yazıyorum derken bi baktım..televizyon açık,"Pişşti" diye bi program var.
Bakıyorum bakıyorum bişey anlamıyorum.Lütfücüğüm blogunun yazarı:Haklısın bak.Ben de ezelden beridir bu insanları anlamıyorum.Gitgide daha çok boka sarıyo.
İnsanlar neden Survivor adasında Nihat Doğan ne yaptı,efendim Taçminin izlediği bir politika var mı gibi üfürükten teyyare konuları tartışıyor acaba?
Son baktığımda Özlem Tekin yere yüzüstü yatmış bir şeyler protesto ediyordu.
İnsanların gerçekten gülmeye ihtiyacı var galiba.Mizah anlayışını da anlayamıyorum gerçi.O kadar çok boktan program var ki,insanların neler olup bittiğini anlayamaması ve yanlış yönlenmesi,çocukların zekalarının gelişmemesi çok normal.
Adamakıllı belgesel izleyen,tartışan,konuşan,bakmaktan çok görebilen insan kalmadı artık.
Yok Esra Erol ne yapmış,yok bugün kim ne demiş...
Cidden işler çığrından çıkmaya başladı.Aklı başında olmayan rtük artık bu işe bi el atsa da kurtulsak.
Artık bunları geçmek lazım...

P.S:Blog izlemeyi çok seviyorum.Ne güzel herkes ayrı dünya,ayrı dava,ayrı kişilik.
Harika valla.

6 Haz 2011

yeter allasen!





Allahımın aşkına biri çıksın da bana şu iğrenç görüntülerin gerekçelerini açıklasın...

Nedir bu yani şimdi,"moda" mı?

He eğer öyleyse,kadınlar güruhu olarak bir şey bilmiyormuşuz...

Bu nasıl iğrenç,pespaye bi görüntüdür!

Güzelim elbiseyi giy,altına "dizaltı tayt" çek.

Mantığı yok bikere.Yıl olmuş 2011,tıpta bir hayli ilerleme var,güneş ışığıyla çalışan arabalar icat ediliyor,Star Wars nerdeyse gerçeğe dönüşmek üzere...Ama kızlarda hala bu iğrenç moda sürüyor.

Ne kadar rüküşsen o kadar şık oluyorsun...

Asla kabul edemiyorum bu görüntüyü,asla!

Ya o taytı hiç giyme,yada külotlu siyah çorap giy.Bu kadar basit...



İşin kötüsü,bizim türk kızları arasında da giderek artan bi durum bu...

Gördükçe daha çok canım sıkılıyor.




Buradan sesleniyorum:Rica edicem azıcık kendinize gelin.

Gördüğüm yerde hepinizi tokatlamak istiyorum!









5 Haz 2011

soru

Bugün arabada beklerken birdenbire anneme "Bir ilişkide mutlu olabilmek için sence ne yapmak lazım?" diye sordum,
"Başarılı olmadığım bir konuda sana nasıl cevap verebilirim?Ne söylesem boş" dedi.
"Bu da güzel bi bakış açısı" dedim.Sustuk.

Tekrar ve tekrar anladım ki,çok akıllı bi anneye sahibim.
Ne mutlu bana.

4 Haz 2011

zeynep'e övgü

Bugün benim canım arkadaşım Zeynep'in doğum günü...
"Ben seni o kadar çok anlattım ki...Daha ne kadar kelime bulmam lazım bilmiyorum.

Biliyor musun,ben anladım ki birini çok sevdiğin zaman onu anlatmada kifayetsiz kalıyosun.Dikkat et,hep en nefret ettiğimiz insanlar için daha çok açılır çenemiz,daha çok sözcük dökülür dilimizden ama sevdiklerimiz için "Çok seviyorum" dan öteye gitmek ne zor!

Bugün senin doğum günün...
İyiki ama iyiki taa liseden beri yanımdasın..İyiki kural tanımaz şekilde gerçekleştirdiğim tüm eylemlerde,deliliklerde,manyak gibi gülüş yada ağlamalarımda benimlesin ve her zaman desteksin.
Asla unutmanı istemeyeceğim şey:Çok değerlisin.Senden ayrılmaya hiç niyetim yok.

Ömrümüz yettiği kadar beraberiz yani.Yandın desene:)
Seni çok ama çok seviyorum.
İyiki doğdun!"

2 Haz 2011

bu ara izlediğim en güzel reklam



Blogumun bi adı da rüzgar ya,
bende rüzgarı çok severim ya,
Bana da armağan olsun bari bu yaratıcılıkta sınır olmadığını anlatan nefis reklam!:)

umutsuzluğun resmini çizebilir misin?



Çizemem ama çekebilirim...

1 Haz 2011

ye-ti-şe-mi-yo-rum!

Bütün bir gün bunu düşündüm.
Tuvalette,dişimi fırçalarken,üstümü giyinirken,dolmuşta,metroda...
Hele üstümü giyinip de bir yandan da çanta hazırlamak,gözüme eyeliner-rimel-kalem çekmek,saçımı yapmak ve her seferinde kendini hiç beğenmemek gibi eylemleri aynı anda yaparken,bir odadan diğerine koştururken ve şansıma evde de hiç kimse yokken bağıra bağıra söylenme fırsatı buldum.
"Hay yaaaaaa!!!!" eline tokayı alır saçını toplar."Öff bi boka benzemedi,çirkinsin kızım çirkin.Eyvah çantam!"(Diğer odaya koşar,hemen hazırlar tabi bu arada tripten tribe girip yüzüne ağlama efekti,küfürden sonraki sinir efekti gibi şeyler oturtur)
"Yok lan valla yetişemiyorum.Yapmam gerekenler bitmiyo anasını satayım,başı kesik tavuk gibi koş bi o yana bi bu yana"
(Yarım saat sonra hazırdır.Bi elinde laptop,diğerinde çantayla evden çıkar,tam ayakkabılarını bağlarken bi komşu lafa tutar ve tam o anda Hazalın telefonu çalar.Oy dağlar!)
"Alooo Ayço napıyosun annem?İyi napayım,sınava gidiyorum bende.Bi elimde laptop diğerinde çanta..."(Bu arada laptopu çenesinin altına sıkıştırıp çantasından kart doldurmak için para çıkarmaya çalışırken telefonunu kulağına yapıştırma çabası içine girer)
Konuşma 10-15 dk kadar sürer ve gün başlar...

Yetişemiyorum bacılar.
Hiçbir şeye hemde.
Şöyle ki:
Cuma günü iki tane sınavım var/Yetiştirmem gereken otuz sayfalık bir tezim var/Almam ama mutlaka almam gereken kıyafetler var-yok ki zamanım/Yapmam gereken çok önemli bi işim daha var ama yazamam/Kişisel bi işim var onu hiç yazamam/Dil kursuna da devam etmem lazım-sınavlardan dolayı boşladım.
Gibi gibi.
Haziran ayını hiç yazmıyorum.
Hee bide bu yazdıklarımın hepsinin tam olarak bir hafta içinde olması lazım.
Yok valla olmuyo.Neyse Allahtan hızlıyım biraz,aynı anda bikaç işi yapabilirim,ordan yırtabiliyorum.
Mesela bugün sabah ondan akşamın sekizine kadar okulda kaldım.Sınav çıkışı kütüphanede ders çalıştım,sonra sürekli kitap araştırıp tez yazdım,yetmezmiş gibi bide eve ödünç kitap aldım ki yazmaya devam edebileyim diye.
Hey yavrum hey!
Yetişebilsem gık demem,severim koşturmayı da "yamalı tavuk" staylayım.
Şans dileyin...Hemen bitsin şu günler de huzura ereyim.