22 Eyl 2011

tesadüfün böylesi!

Sabah işe gittim.Herkese günaydın,hemen aşağı inip üstünü değiştirme falan derkeenn çıktım yukarı.İlk iş olarak çay konulacak.Tamam.
Bekliyorum musluğun başında,su dolsun diye.Caddeye bakıyorum...
Bir de ne göreyim!
İçeri giren,blogumun en sıkı takipçilerinden Elif abla!!!
Arkadaşı Zeynep abla da yanında...
"Amaaaannnnn Allahhımmm!" dedim,kocaman gülümsedim.Elimdeki işi bitirmeme az kalmıştı.Biter bitmez hemen yanlarına koştum.
Önce beni fark etmediler."Hımm acaba başka bir şey ister misiniz Elif ablacım?" dedim.Gördü."AAAAAA HAZALLLL!" dedi kocaman.
Sarıldık öpüştük hemen.Hakikaten kırk yıllık dost gibi...
Bir türlü denk gelemiyorduk,ne güzel oldu böyle karşılaşmak.

Birden resmen tüm hayatımı Zeynep ablaya anlatmaya başladı.Hem utandım,hem çok sevindim.Birbirimizi hiç tanımadan her şeyi bilir olmuşuz.O benim tüm hedeflerimi,kişiliğimi biliyor;ben de onun oğlunu,keçe sevgisini,öğretmenliğine dair detayları...
Çok acayip.Aynı şehirde birbirini hiç görmeden tanışan iki insanız...
Acayip mutlu oldum gördüğüme...
Biri cheescake biri tiramisu olmak üzere iki adet "müessese ikramı" yaptım,çok beğenmişler sağolsunlar.
He bir de hemen fotoğraf çekinmek istedi."Abla Allah aşkına sabah sabah,halim çok fena çekmeyin" dedimse de "Beni ilgilendirmez canım" dedi.Bu şekilde yarım dünya halimle bir fotoğraf var elimizde...

Yaaa işte böyle...Keşke diğer bloggerlarla da denk gelebilsek...
Elif ablacım gelmene çok memnun oldum.Bu güzel tesadüf beni çok mutlu etti.
Yine beklerim:)

Bu arada Elif ablanın,hakkımda yazdığı yazısı için:http://estasarimelif.blogspot.com/2011/09/surpriz-blogger-karsilasmasive-kocaman.html

19 Eyl 2011

oh be!

Üç gündür büyük bir cafe-restorantda (evet öyle oluyo galiba) çalışıyorum.
Bu işi bana sevgili arkadaşım Ayça buldu.Kumla'dan dönerken,otobüste kara kara bulmam gereken işi düşünüyordum.Kariyer nete ve bir iki yere şahsen başvuru yapmak istiyordum.
Tam bunları düşünürken telefonum çaldı.Arayan Ayça'ydı.
Açar açmaz "Sana bir iş buldum" dedi.Adını söyleyince "Oh çok iyi" dedim,çünkü asla abuk tiplerin gitmediği güzel bir yer.Hatta hepimiz biliyoruz,gidiyoruz.Kızlarla da çok sık gidiyoruz.
Çalışacağım yer de çok işlek bir caddedeydi.
Görüşmek için gittim,şartları ve maaşı konuştuk.Derslere bir etkisi olmayacak şekilde düzenledik.
İtiraf ediyorum,işe gitmeden birgün önce midem o kadar çok ağrıdı ki,uyuyamadım stresten.Geçen çalıştığım yerde böyle olmadım hiç ama burda koca koca makineler,alınması gereken siparişler,yapılması gereken içecekler vardı.
Sabah kalkınca hemen istifra ettim.Bu kadar takılmamam konusunda kendimi teskin etmeye çalıştımsa da olmadı.
Fakat çalışmaya başlayınca hiç de korktuğum gibi olmadı.
Öncelikle söylemek isterim:Çalışan tek kız benim.Böyle olunca da "maskot" olmanın tadını çıkarıyorum.
İkinci olarak:Dünyaya bir daha gelsem sadece erkeklerle çalışırım.Ne bir hırs ne fesatlık ne de yarış...Sadece komedi var.Çok gülüyorum,onlar da yardımcı oluyorlar sağolsunlar.
Üç:Menüdeki her şeyi yiyip içmek serbest!Oha işte bu süper.Hani alsam bişi derler mi derdi yok.Patron da bizzat "ye iç abicim çekinme" dedi,sorun yok yani.Ama kilo veriyorum koşturmaktan...

Gelelim benim durumuma...
İşi hızlı kaptım,yanında çalıştığım Serkan abiye sordum "Benden memnun musun?Var mı bir problemin?"
Dedi ki "Çok çalışkansın,zehir gibi"...Heee o zaman tamam.Her gün bir içecek ve yemek öğrenmeye çalışıyorum.Korktuğum tüm alet edevatı kullanıyorum.
Allaha çok şükür yaaa...Gönlüme göre bir işim var.
Önce Allah'a sonra Ayça'ya çokça teşekkürüm var.

17 Eyl 2011

bir "justin bieber" makalesi



Uzun zamandır adını duyduğum ama bir türlü nedir ne değildir diye meraklanmadığım sıpanın bir şarkısını bundan bir iki ay önce dinleme şansı buldum.
İsmi "Baby".Dur lan dedim millet deli divane el kadar bebe'ye,bir de ben bakayım.
Çok tarafsız olarak açtım şarkıyı.
Bir baktım,çocuk inanılmaz güzel söylüyor.
Bir Michael Jackson olamaz,sanmam ama bu sesle çok güzel yerlere gelir.
Gelgelelim sinir olduğum halleri var.
Bu veled-i ziyan diye nitelendirdikleri çocuk sürekli bir "ben büyüğüm,kızlar bana hasta anlıyo musunnn?" tavrıyla geziyor.Şöhretten midir bilinmez..
Onunla yatmış bununla kalkmış amaaaannn bana ne!
Zaten onlarda her şey normal.
Sesini çok beğeniyorum ama kendisini itici buluyorum.Hani vardır böyleleri,yeni ergen bebe..Hah işte tam olarak bu kendisi için yapacağım tanım.

Twitterda üzerinde harika geyikler dönüyor.Hatta çok gülüp hemen paylaşıyorum.Birkaçı şöyle:
"Hadi 23 Nisanın kutlu olsun...@justinbieber
"Justin Bieber'dan neden nefret ediyosunuz anlamıyorum.Bence çok güzel bir kız"
"Ali taran&ayşe, seda sayan&tuna derken sürpriz birliktelikler konusunda öyle kaşarlandık ki justin bieber&gülgün feyman deseler şaşırmıycaz."
Bir tane de ben yazmıştım:
"Biberler üçe ayrılır:Kırmızı biber,yeşil biber ve justin biber...Evet şimdi huzur içinde yorganı başıma çekip bu iğrenç esprime ağlayabilirim"

Sonuç olarak ben bu durumla çok eğleniyorum...
P.S: Mr.President olması isteniyormuş.İnanırım.Fatih Sultan Mehmet onun yaşındayken İstanbul'u fethetmişti.

16 Eyl 2011

aman ne güzel şarkısın sennn!



Şecaattin Tanyerli'yi çok severim.
Tangoyu çok severim.
Böyle şarkılara biterim.Bu çalarken deniz kenarında dans etmiştim mesela...Herkes pek bi gülmüştü...
Ama ben de kısa bi şarkı türkü bir şey söyleyip burada paylaşmak istiyorum bak...
Ya da kızlarla kısa film çekersek onu atarım...
Evet evet güzel olur bence...

15 Eyl 2011

arapsaçı

Kalbimin üstünde kocaman bir taş var.
Öldür Allah kalkmıyor kaç gündür oradan.
Aklıma gelen düşünceler,içimin içimi yemesi beni bu saatte yatağımdan kaldırıyor.
Çalıştığım yerin süresinin dolması ve işin bitmesi-part time işinin olmaması-aldığım maaşın azlığı...
Ama içimden hep dedim:"Üzülme,var bir hayır var"
Romantik takılmak istemiyorum ama ben içi temiz insanlara Allah tarafından yardım edildiğine inanırım.
Hayatım boyunca başıma gelenlere hiç isyan etmedim.Tövbeeeee,isyan benim neyime?Uzaydan bakıldığında nokta kadar bile görünmeyen ben,neye isyan edebilirim ki?
"Allah kulunu darda komaz" der anneannem kendi diliyle...Derdini verir,dermanını da verir der.
İnanırım.
Ben yıllarca hep babamla sınandığıma inandım.Hala da bu inancı taşıyorum gerçi.
Fakat yaş ilerledikçe-heleki bu yıl son senem- gelecekle ilgili belirsizlikler sarıyor dört bir yanımı...
Olay şu:Toplamda üç yerde çalışmış oluyorum,stajlar falan...Bu iş de bitti.Şimdi de başka bir iş var,bugün konuşmaya gittim.Fakat onda da derslerden işe-işlerden derse koşarken bir yandan da dil kursuna gitmem gerekiyor.
Gelgelelim parası çok iyi,rahat da bir iş.Birikicek gibi duruyor.
Halimi görenler:"Kızım senin çalışmaya ihtiyacın yok!" diyor ama geçen yazıda ne dedim "Babana bile güvenmemek..."
Mecazi falan değil...Ben onun ruh halinin bugün iyi yarın kötü olmasına artık amennayım ama konu geleceğim olunca riske atamam.
Mesela "İngiltereye gitmek istiyorum" dedim bir ay kadar önce...Önce olmaz dedi.Ondan birkaç hafta sonra aynı mevzu açıldı, olur dedi.Bir olur bir olmaz...Bu iş böyle yürümez.
Dediğim gibi kendi işimi kendim görürüm ben,kazık kadarım.Babama falan muhtaç olmak istemediğim için bu derdim...


Hadi diyelim inşallah gittim ben İngiltereye yada Amerikaya...1 yıl kaldım geldim hadi...
Geldiğimde iş bulabilecek miyim?
Bulamazsam delirir miyim?Hasta olur muyum?
Kafama bok bok düşüncler üşüşüyor.Tüm çabam iş bulmak için değil mi?
Ayyy fenalık geldi...
Dua edin de şu yeni işimde çalışma saatlerim bi otursun bari.
Nolur!

14 Eyl 2011

post 2:"annem benim"

"Annem benim...Hayatımın berrak pınarı...Sabır taşım...Sırdaşım...Karşısında çırılçıplak kaldığım tek kadın...
Her yaşımda,hayatımın her anında karşısında çocuk olduğum tek insan.
Sen daha yanımdayken çökerdi,yokluğunun acısı içime...
Fakat uzaklık nedir bilmezdi ki gözlerim...Hangi uzaklarda olsam bulurdun beni taaa içimden...
Belki sen bile bilmezdin bunu..."

Dün akşam "Öyle Bir Geçer Zaman Ki" de Osman,annesine aşık olduğu kızı anlatıp "Abimle ablamlara söyleme e mi?Dalga geçmesinler" deyip "Söylemem.Söz" cevabını alınca boynuna sarıldı.Taner Birsel o anda dış ses olarak devreye girip yukarıda yazılanları söyledi.
Neden deli gibi ağladım,merak ediyorum.
Ama buldum:Sanırım ben de annem için aynen bunları düşünüyorum.

aman da başıma gelenler

Beş gündür yazmamışım.
Hayatım "slow motion" ilerledi.Kumla'daydım.Keyifliydim.Güzeldim.
"Eylülde tatile gidip de fotoğraf atmazsam...Anam avradım olsun" demiştim.İşte o gün geldi,yaşasın kötülük nihaha!
Cumartesi günü Kumla'ya gittim,akşam 6da denize girdim.İnanılmazdı;yer gök mavi,denizin dibi görünüyor.İçimden belki binlerce kez şükrettim.
Ertesi gün de bizim herkes tarafından bilinmeyen "Survivor adası" na gittik.Geçen yaz da bahsetmiştim oradan.Şans eseri bulduğumuz bildiğiniz bir "ada".O kadar özlemişim ki salak salak çığlık falan attım.Annem "Hazal sesinin ayarı yok" diye bağırdı.Ama kendisine taa diplerden deniz yıldızı çıkarınca ipleri gevşedi:)
İnanılmaz güzel bir yer.Dalıp dalıp çık,patates salatası ye.

Pazartesiden bugüne kadar da anneannemle beraber kaldım,annemler gidince.Hayat yavaş aktı,sudoku çözüp gazete okudum bol bol,iyi ki kağıt var.Hatta artık beşli "Samurai Sudoku" na falan geçtim.
Böyle yani.Bol huzurlu bir tatil oldu.
Taa ki düne kadar.
Onu da bi ara anlatıcam ama Allah inancımın olması güzel.
Biliyordum:O bir kapıyı kapar,diğerini açar... Zeyneple en sevdiğimiz aktivite.."Jakuzi gibi oluyo"

Bendeniz-Zeynep-İpek


Adamızdan genel bir görünüm:)







Annem için denizden çaldığım deniz yıldızı

9 Eyl 2011

kıştan bahara

Yine zorlu bir "ders seçme maratonu" nu geride bıraktım.Sabah saat onda bilgisayar başına oturup on ikiye kadar bir türlü açılmayan ve F5 tuşuma zeval getiren sisteme inat Nirvana'dan isyankar bir "Where did you sleep last night?" dinledim.Kurt Cobain bağırdıkça ben de ellerimi ekrana doğru sallayarak "MY GİRL MY GİRL!DONT LİE TO ME..TELL ME WHERE DİD YOU SLEEP LAST NİGHT?" dedim.Acayip isyankardım,kalkıp internet cafeye gitmek zorunda kaldım,hallettim şükür...
Dün çok moralim bozuktu,babam bana telefonda bağırdı.Onunla olan ilişkim çok tuhaf,beş ayrı ses tonunda konuşur.Bunlar ruh haline göre değişen seslerdir.Bu da beş numaraydı;yani aşırı sinirli olanı.
Hak etmedim diyemem ama hatamı telafi etmek için çok uğraştım,dinlemedi.E ama ben de kusursuz değilim ki...Evde bir isyan çıktı diyebilirim,o sinirle atladım dolmuşa,gittim harç paramı yatırdım.Sinirden ağlayacaktım...
O an dedemi istedim yanımda."Boşver kızım,babandır senin" derdi yaşasaydı,"Napalım?" derdi.Otururduk yanyana,düşüncelere dalardı,susardık ama dedim ya:dağ gibiydi benim dedem.Arkasına saklansam korunurum sanki...

Moralim bozuk da olsa kıştan bahara geçme sebebim,Ayça ve sevgilisi Önder'in bize yemeğe gelmesi oldu.Nasıl heyecanla girdi içeri çocukcağız anlatamam.Anneme papatya,bizlere de birer gül almış.
Seviyorum ince insanları yaa...Valla.
Önder zaten çok ince bir insandır,ben onu çok severim.Kardeşim kadar çok sevdiğim Ayçomu da ancak onun gibi birine emanet ederdim zaten(Okuyacaksın diye yazmadım)
Annem çok güzel yemekler yapmıştı.Çini tabaklara koymuş,masamız çok güzeldi.Çaylar kahveler,keyif...Sonra Önder bizi dağ yoluna çay içmeye götürdü,oradan da FSM turu atıp eve döndük.
Gergindim,elimden geldiği kadar neşeli olmaya çalıştım,başardım mı bilmiyorum ama etrafımdaki herkes bende bir tuhaflık olduğunu anladı sanırım."Surata bak,nasıl gergin" dediklerinde ekmek kesiyordum,farkına varmamışım.
Yine de insanın dostları bir köprü gibi,"kıştan bahara" geçiriyor insanı.
İyi ki varlar!

7 Eyl 2011

yalnızsam sebebi var

"Geçen akşam düşündüm buldum. Hep diyordum ki ben neden yalnızım, niye böyle oluyor, ne yapmak lazım.. Şimdi anlıyorum ben çok yanlış yoldaymışım meğer.
Hatalarım saymakla bitmez. Nasıl davranmam gerektiğini etrafıma bakınca farkediyorum. Aklı başında, mantıklı, güzel, mutlu ilişkleri olan arkadaşlarımı tenzih ederek yazıyorum bunları, belirtmem lazım.
Şimdi bir kere trip önemliymiş meğer. İnsan sevgilisine trip yapmalıymış. “Neden aradın/aramadın, kimleydin, neredeydin, neden onu dedin/demedin, parmağım acıdı neden ilgilenmedin, neden bunu taşımadın, neden iltifat etmedin..” Bunlar ve benzerleri bir ilişkide kızın sorun yapması gereken hayati konularmış. Hiçbirini yapmadım, hatalıyım. Kızdığın zaman surat asıp açıklama yapmamak gerekirmiş, bilemedim ben. Genelde kimseye kızmadım, kızınca de neye kızdığımı açıklayıp konuşarak hallettim derdimi. Halbuki telefonlara çıkmamak, ayılıp bayılmak, en önemlisi bağırıp çağırmak gerekiyormuş.
Karşındaki sana bir ilgi gösteriyorsa senin beş göstermen gerekiyormuş. Ben daha o kadarlık ilgiden bunaldım, boğuldum. “Ben bir nefes alayım” deyince karşındakinin canı yanıyormuş, cahillik işte nerden bilebilirdim.. Her dakika telefona yapışık olmak, sürekli birlikte dolaşmak, aynı arkadaşlara sahip olup aynı konularda konuşmak, çiftlerle buluşmak, hatta yüzük takmak!! hiç bana göre değil ki. Sadece bunlar yüzden bile sonsuza kadar yalnızlığa mahkumum sanırım. Sevgiliyi sorulara boğmak, neredesin, ne yapıyorsun, kiminlesin diye sıkıştırmak gerekiyormuş. Sensiz bir yere gitmesine “izin” vermemek lazımmış. Tarzım değil ki bunlar.. Mantık dışı hem. Benim gibi özgürlük taraftarı biriyle kim sevgili olmak ister ki? Ben hep aranmak istemem, sevgilimi hep görmek istemem, bazen konuşmak istemem. Birlikte alışveriş yapan sevgililer var mesela, takdir ediyorum. Bu kafayı değiştirmem lazım, acil!
Kıskançlık da önemli bir faktör. En ufak konudan olay çıkarmak gerekirmiş. Kıskanıp ortalığı yıkmak, kurallar koymak, sınırlar çizmek, kısıtlamalar getirmek şartmış. Kıskanmıyorsan sevmiyorsun demekmiş. Hele azıcık kıskanıp içine atmak en büyük suçmuş.
Hemen hayaller kurmak da ilişkiyi sağlıklı tutarmış. Mesela erkenden (daha yaş 21!) evlilik ve (yok artık) çocuk planları yapmak ilişkinin ciddi olmasını sağlarmış. Ailelerle tanışmak lazımmış daha ilk aylarda. Facebook’ta, orada burada ilan edip fotoğraflarla desteklemek gerekirmiş. Benim için mümkün değil.
Ya kendimi değiştireceğim ya da benim gibi düşünen birini bekleyeceğim. Gerçi benim gibi ya da benden daha katı olan erkeklerin bir ilişkiye hiç niyeti olmuyor, o da ayrı problem. Neyse, yalnızlık ömür boyu diyerek sessiz sessiz bir köşeye çekilip oturayım ben o zaman şimdi.
"

Bu yazıyı bana Zeynep yollamış ve başlığı atmış:"Bence bizi anlatmakta,okuyunuz efem"
İstisnasız olarak her kelimesine "evet...aynı ben...aha ben la...aynen yaa" demekten bıkmadım.
Sizi okurken bunaltan,bu konuda yazdığım bir çok yazının alt alta toplamı gibi olmuş.
Yazanın duyguları,tavırları ve özgürlük aşkı benimkiyle aynı.
Demek ki tek değilmişim...Bunu bilmek fena değil.
Teşekkürler Zeynep...:)

6 Eyl 2011

aferin bana!

Üniversiteye gideceğim dedim-gittim.
Staj yapacağım dedim-yaptım.
Halk oyunu oynayacağım dedim-oynadım.
Ebru yapacağım dedim-yaptım.
İngilizce kursuna gideceğim dedim-gittim.
Okuldaki klüplere yazılacağım dedim-yazıldım.
Gazeteciliği merak ediyorum,gazeteye gireceğim dedim-girdim.hem de yapabilmek için tam 1 yıl bekledikten sonra...
Bu iş bittikten sonra satış danışmanı olacağım dedim-oldum.
Devam edeceğim dedim-göreceğiz.
İngiltere ya da Amerika'ya gideceğim dedim-göreceğiz.

Bakıyorum da bir,ben bu kadar "kafasına koyduğunu yapan" bir insan olarak bilmezdim kendimi.
Ne hedeflediysem oldurmuşum.
Helal olsun...Aferin bana.
Kendimle gurur duyuyorum...

4 Eyl 2011

samimiyetinize inanıyorum

Bugün bayan bölümünden erkek bölümüne geçtim ilk defa,orada görevliydim.
Hepsinin yanaklarını sıkasım geldi.
Nasıl kibarlar,nasıl "Allah sabır versin" ciler...
Bir yeni gelin,bir ürkek ceylan...
Düşünüp düşünüp vardığım sonuç şu:Bir insan bir işte ne kadar çok biliyorsa egosu o kadar yüksek oluyor.
Kadınlar alışveriş konusunda bir hayli bilgi birikimine sahip.Sen paça boyu alırken bile "Cık o öyle olmaz" diye atlayacak kadar bilgili,bir ürünün kalmadığını anlatmaya çalışırken bile isyan edecek kadar devrimci ruhlu;kendisine bol gelen gömleği "Alalım yeaaa daraltırız" diyecek kadar da yaratıcı...
Ama erkekler öyle mi?Adam zaten işten yorgun geliyor,kadın dırdırıyla alışverişe çıkıyor;eğer çoluk çocuktan zaman kalırsa kendine üç beş parça bir şeyler alıyor.O kadar bunalıyor ki "Yeter gidelim" diye söyleniyor.Tek zevki futbol ve siyaset (üçüncüsünü söylemeyeceğim).Adam nerden bilsin,bu üründen kaç tane var,paça nasıl alınır,bu renk bu renge neden uymaz?
Bilmedikleri için de adama sadece bir kere anlatmanın güzelliğini yaşıyosun..."Peki hanımefendi,kolay gelsin" diyorlar.
Mesela kadınlar "Var mı bunun 3XL ı?" diyor,"Allah kurtarsın oha o ne kadar kilo?Allahından bulmuşsun" diyemiyosun.Ki bi pardon bakar mısınız demek de yok ha...Ama erkekler direkt:"Kolay gelsin hanımefendi ben bir şey soracaktım..." Sor annem sor.İstersen de ki burada Polo marka tişört var mı?Sana bulmayan namert olsun...
Tatlı dilin yılanı deliğinden çıkardığı kesin yani.
O yüzden erkekler öyle böyle tamam da alışverişte birer melekler.
Can kurban,ne diyeyim...

P.S:Ya bu erkek kemerlerinin de numarası varmış ya,nasıl şaşırdım!

3 Eyl 2011

balkonda dört kişi

Dün gece Ayçalarda kaldık...
Annesiyle babası şehir dışındaydı,iş çıkışı dooğğruca evine gittik.
İpekle Zeynep mükemmel bir sofra kurmuş.Saatin gece 23 olduğundan da bahsedeyim.

Ayça sevgilisinden ayrıldı,Zeynep'in başına hiç ilgilenmeyeceği olaylar geldi.Herkes birer "Adıyamanlı dertli İlayda" yani anlayacağınız.
Bizim görevimiz onları neşelendirmek,kafa dağıtmalarını sağlamak.
Yemek 1 saat kadar sürdü,sonra balkona geçtik.Ayça'dan kesin emir geldi:"Sabah 7den önce kimse yatmayacak!"
Oha falan dedik ama kızın gönlü yarağğlı falan,tamam.

Çay içiyoruz.Kaç bardak içtiğimi sayamadım.Bir kova da çekirdek var,resmen kovaydı o,kase değildi çünkü.
Hep erkeklere bok atıyoruz çünkü atılası şeyler yapıyorlar.Hayır hayır biz yiğidi öldürüp hakkını veren tipleriz ama gerekiyorsa da söyleriz yani.
Mesela sevgilimin olmayışı "Beni hak edecek adam yok" cümlesinden değil,aksine "Problem bende" tezimden.Öyle çünkü,yoksa dört dörtlük falan olduğum yalandır.

Neyse...Ayça ağlamaya başladı,bildiğiniz böğürüyo(kızma panpa).İşte böyle durumlarda toplanmış kızlar meclisi çok işe yaramaktadır sevgili okurlar.Biri bi elinden tutar,diğeri öbür elinden ve kızı sürekli konuştururlar ki rahatlasın,döksün içini.Bir de o benim dostum,asla üzülmesini istemem.
Çay içmekten kusacak duruma gelince Ayça kahve yaptı.Bu sırada Zeynepin konusu masaya yatırıldı,yavrum ya...Olaylar tamamen ondan alakasız gelişiyor,o kadar söyleyeyim...Bu arada çok da gülüyoruz,resmen ortalığı inletiyoruz...Tüm duygular aynı anda yaşanıyor.Müzik dinliyoruz...Çoğunlukla Ezginin Günlüğü:

"Kimse bilmiyor derdimi,ateşe attım kendimi
Geçti zamanı ateşin aşkın,şimdi kül vakti
Bu deniz annemin evi,çivit kokardı mendili
Sebebi yok ağlar dururdu her seher vakti..."


VE tabiki ama tabiki Sezen Aksu...

"Git...Gitt...Giittttmmeee dur ne olursun
Gitme kal,yalan söyledim
Doğru değil,ayrılığa daha hiç hazır değilim
Aramızda yaşanacak yarım kalan bir şeyler var
Gitme dur daha şimdiden deliler gibi özledim
"

Saatler ilerliyor...Yemekten şişmişiz,çekirdekten dudaklar kocaman olmuş...Mahalleden travestilerin geçişini seyrediyoruz.Bir iki esnaf teklif yapıyor galiba,travesti de "Yavşaaaakk!" diye bağırıyor,oha diyoruz.Bu arada hala gülüyoruz,espri yapıyoruz.Neşemiz iyi,Ayça arada bir hüzünleniyor.İpek ertesi gün için Ayça ve sevgilisine buluşma yeri ayarlıyor ki konuşsunlar...

Saat 06:30...Artık uykusuzluktan sapıtıyoruz,battaniyelere sarılıyoruz.Fotoğraf çekinip tepinerek gülüyoruz.
En sevdiğim ortamlardan birinin balkon sefası olduğunu söylemiştim...
Saat 07:00 olduğunda yatıyoruz.Ben Zeyneple,İpek de Ayçayla uyuyor.
Edit:Barıştılar.







Sabah 6....
Ben-Zeynep ve İpek

Ayça kuzummmmmm

1 Eyl 2011

kısa kısa

**Murat'ın "kısa"larına mı özendim nedir,başlığa bak yaaa...

** Geçen sene bugün dedem öldü.Onu çok özlüyorum,hatta uzun uzun anlatınca ağlamamak için başka odalara kaçıyorum.
Sanırım ondan aldığım en güzel şeyler merhamet,güç ve inanç...
Dağ gibiydi benim dedem,kuvvet demekti...Bir mezar taşına yakıştıramadığımdı benim...
Allah mekanını cennet etsin,nasıl özledim bilemezsin...

**Geçen gün kalbini kırdığım insanları hatırladım.Evet kırdım ama elimden bir şey gelmez,çünkü ben daha çok kırıldım.Bencil olmak istemiyorum ama öyle,özür dilerim.

**Tatile gitme hayali kuruyorum hala yaaa.Güneye insem mesela fena olmaz gibime geliyor.Az kaldı,eylül ayı içinde yolcuyum sanırsam...Deniz,kum,güneş sevdam bitmez ki benim...

**Başımıza gelenler pişmiş tavuğun başına gelmemiştir...Ağız tadıyla aşık bile olamıyoruz...Tam olalım derken pürüzler,acayip insanlar falan devreye giriyor...Hadi bu sefer oldu derken ayrılıklar baş gösteriyor...O zaman gelsin Sezen abla diyoruz,içki içmediğimiz için yemeğe vuruyoruz kendimizi,sabaha kadar çekirdek çitliyoruz,dudaklarımız kocaman oluyor.
Hep aynı kısır döngü...Sanırım Allah tarafından erkeklerle sınanıyoruz...
Kaderimse çekerim hesabı ya,bize kolay gelsin.

**Dinlenmeye çok ihtiyacım var.

**Annem çok komik bir kadın la.Burger King'e "Bürger" diyen tek insan.Ramazan ayından beri ikimizde de bir Big King hasreti,sormayın gitsin.Kumla dönüşü gittik bugün,annem kasadaki kıza "Bugün bayramın son günü,kapanış yapıyoruz da,ver ordan mega boy patates " dedi.Kolalar falan 750lik...Allahım bir keyifliydik bir keyifli yedik sormayın...Sonra bi ara bana "Kız Hazal,kasada bi müşteri vardı ne acayip bakıyodu gördün mü?" dedi,"Yooo dikkat etmedim" dedim,"Bak gözleri böyle böyle patlıyodu" deyip taklidini yaptı,çok güldüm,masalardan bakmasınlar diye de sesimi kısmak zorunda kaldım.
Her durumda iyi taklit yapabilen,neşeli,pozitif,harika bir kadın benim annem.Sevilesi,sayılası,canım ciğerim...