30 Mar 2011

meraba meraba

Selamlar sevgiler diyerek absürdlük sınırını aşan bir giriş yapıyorum. Son yazımdan beri hayatım olumlu yönde değişti. Sabah kusmalarım beş gün devam etti.Doktorumu aramak zorunda kaldım ve verdiği direktiflerle kendime geldim.Fakat sabahları bi tuhaf olup-bir şey yemediğim için- öğleye doğru açılıyorum.Fakat hala kalça kemiklerim belirgin şekilde,yani 4 kilo vermiş halde geziyorum:) Tüm toplu taşımalara en başından beri binebiliyordum zaten,yine aynı şekilde devam ediyorum.Konsantrasyon problemim de kalmadı-bu da ilacın bi yan etkisiydi.Sanıyorum ki artık vücut bağışıklık kazandı. Maşallah epeyce iyiyim.Tabi bu süreçte etrafımda çok insan vardı,asla desteklerini esirgemediler,arayıp sordular.Bir önceki yazıma mesela öyle güzel bir yorum gelmiş ki,tanımadığım birinin beni bu kadar düşünüyor olması gözlerimi doldurdu.Çok mutlu oldum,daha da bir güçlendim. Hassas insanları seviyorum. Bu arada vizeler de ufaktan başlıyor artık ve hepsi birer gün arayla diyebilirim.Çok bokpüsür oldu,çalışılacak çok fazla konu var.Nasıl toplarım bilmiyorum,ganom düşmesin diye çok çabalıyorum. Bakalım,şimdilik her şey eskisi gibi. Olan bitene göre yine yazı eklerim.

24 Mar 2011

siz sağlıklı insanlara...

Merhaba demek istiyorum.
Son yazımdan beri hayatım bi tuhaf oldu.
Kullandığım ilacın etkisiyle bir haftada 4 kilo verdim.İki haftadır okula gidemiyorum.
Dört gündür her sabah yüzümü yıkamadan önce kusuyorum.
Mal gibi etrafıma bakıyorum.Ancak akşama doğru rahatlıyorum.
İlk defa bugün akşam altıya doğru evden çıktığımda zerdali çiçeğini koparıp kulağımın arkasına taktığımda mutlu oldum.
Çok tuhaf bir dönem sanırım bu.Bi bok anlamıyorum,herkes de bi endişe duyuyo bu fazla sakin fazla durgun ve az gülen halimden.
"Her şeyin başı sağlık" asla fasa fiso değil.
Bak bahar geldi ben bişey anlamıyorum.
Geçmesini umuyorum.

16 Mar 2011

hastane önünde incir ağacı-ve türevleri

Hayatımın-evet hayatımın-en berbat-kesinlikle en berbat- üç gününü geçirdim.
Bilmezsiniz tabi,en sevdiğim hava bahar havası.Sonbahar böyle bi hüzünlüdür,yağmur yağar en kötüsü,kar desen o ayrı dava.Yaz benim en sevdiğim ikinci havadır ama bahar bambaşkadır."Cemre düştü" leri duyarsınız ama ben ne olduğunu bilmiyorum,merak da etmedim herhalde ki araştırma ihtiyacı hissetmedim.
Fakat ne oldu bilin bakalım?Bu güzel havalarda günlerdir moron gibi geziyorum.
Bayıldığımı daha önce yazmıştım.Çok da üstünde durmamıştım.
Bundan dört gün önce babama gittim.İnanılmaz gergin bir akşam geçirdim.Bunu burda uzun uzun anlatmama gerek yok fakat sanki yıllardır biriktirmişim de patlamam lazımmış gibi oldu.İçsel gerginliğimin doruğa ulaştığı bir akşamdı,son iki görüşmemizden beri böyle.
Yoran bir adam.Ak desen kara der ve inandırmak için bin beş yüz adet numara çevirir,ruhunuz yorulur,heba olursunuz.

Neyse.Babama gittim,ertesi gün Ayçayla Kent Meydanı yaptık.Yemek yedikten sonra kahve içmeye gittik.Konuşuyoruz öyle havadan sudan.
Birden bana bir şey oldu,elim ayağım titredi,soğuk terler boşandı sırtımdan,başım döndü,nefes alamadım."Bir dakika" dedim.Durduk,telaşlandılar tabi.Kolonyalar,şekerler...Dışarı çıktım,on dakika kadar durdum sonra yukarı çıktım,gelen dondurmayı yiyemedim ve siparişlere hiç dokunmadan çıkıp acile gittik.
Doktor baktı baktı "Sende panik atak olabilir,psikiatriste gitmen lazım" dedi.
O gece ve sonraki gün sürekli yattım.Berbat bir şey.(Evde çok duramadığımdan bahsetmiştim,bu benim gibilere ölüm.)
Hemen bir psikiatristten randevu alındı,gittim.Konuşmaya başladık,anlattım ve anlatmaya başladığım an ağlamaya başladım:
"Özür dilerim gerçekten ağlamak istemezdim ama tutamadım kendimi..."(Gözyaşlarını siler,gözlerini kaçırır)
"Yok yok ağla rahatlarsın"-Gayet net.
1 saat konuştuk.Babamı anlattım,dedemin ölümünü anlattım.Sadece bu ikisi problemdi hayatımda ve aşırı stres yapıyordu."Sende panik atak yok" dedi "ama gizli depresyon olabilir.Kesin teşhis koyabilmem için tahlil yaptırman lazım"
Ve bugün ömrüm;kan-guatr-E.G.G tahlilleri yaptırarak,arada da dişlerimin dikişlerini aldırarak,sonuçlarla dddoooğru doktorun yolunu tutarak geçti.
Çünkü bayılmaları çok önemsedi."Sara bile olabilirsin,beyninde bir şey olabilir ama önce benim bu diyagramları görmem lazım" dedi.
Kitap gibi bir tahlil sonucunu götürdüm.Baktı baktı-yüreğim ağzımda tabi,üç buçuk atıyorum-,"Beyninde bir şey yok,kan değerlerinde normal fakat aşırı stres var.Bu çok fazla.Stres yapıp yapıp nefes alamadığını düşünüyorsun,sonra beyin kendini şartlıyor bayılıcam diye ve uyarı böylece stres yapıyor" dedi.Öncelikle bu paniği kontrol altına almak lazımmış.Bayılmalar falan da bu stres ve içsel gerginlikten oluyormuş.
Vay anasını!Benim kadar neşeli adamın geldiği duruma bak.
Yok yani iki temel meselem var hayatımda.O da anlattığım gibi,dedemle babam.Bunların sıkıntılarını aşarsam geriye bir şey kalmıyor.
İlaç verdi,hafif dozluymuş.Bir müddet çok kalabalık ve kapalı yerlerde,güneş altında bulunmak yok.Zamanla aşılacak bir şey tabi.Üstüne giderim bunun çünkü böyle yaşanmaz.Üç gündür ağzıma sıçıldı çok afedersiniz.İki dakika kalabalık ortamda durunca ter basıyor,başım dönüyor çıkmak istiyorum ama hep böyle olmaz.

İşte böyle.Dolayısıyla üç gündür yaptığım hiçbir şeyi anlamıyordum.
Okula da gidemedim bu yüzden,yok tahlil yok doktor.
Arayan soran çok oldu.Ay nasıl mutlu oldum ama biliyo musunuz?Peşpeşe çalıdı telefonum.
Ayyy ben yine kalabalık seviyorum.
Toplarım kendimi 3 haftaya:)

9 Mar 2011

kaçak göçek

Anaaamm Uğur dedi ki "Hazal ben senin bloguna girebiliyorum!".DNS ayarlarıyla oynadım bir iki baktım açılıyo.Ohoo millet günlerdir yazılar yazmış bende tık yok.
Kendimden utandım.
Sevgili blogumu çok özledim.Yokluğunda twittera yüklendim.Fakat içsel buhranlarımı anlatamam orda.Yerim dar ya,ondan.
Bugün ikinci yirmilik dişim çekildi.Allahım adam yüklendi de yüklendi en sonunda çekti.Upuzunn bi dikişle dolaşıyorum ağzımda.Ağrısı sızısıda var.Dişim zaten hayvan gibi.Geçinip gidiyoruz.
Hayat harika.Çok mutluyum eğleniyorum.Şükür.

Bişi söyliycem.
Bir insan bir insana karşı hata yaptığında özür dilemeli.Stratejik planlar peşinde koşmak nedir bilmem zaten ben.
Tuhaf.Özür dilemezse beni hiç sevmemiş diye düşünürüm,üzülürüm.Geçen zaman falan filan.
Bu yazı çok heyecanlı oldu.Yavaş yavaş yenileri eklerim.

1 Mar 2011

kedi canını senin

Düştüm yollara.Kararlıyım,almadan dönmem!
Başarıcaksın falan gibi absürd şeyler söyleyerek giyindim güzelce efendim makyajımı da yaptım,"emo:duygusal ergen" şapkamı da takıp bu soğuklarda yürü yürü dolmuşa bin falan,neyseki en sonunda hedefe ulaştım.
Bursadaki en büyük gazetelerden birinin kapısındaydım.
İçeri girdim.Bir hengame koşturmaca amann dedim ne güzel lan tam bana göre,hareketli hengameli yer.
Kapıdaki güvenliğe part time çalışmak istediğim beyanında bulundum,okuduğum bölümün adını kaçıncı sınıfta olduğumu falan sorduktan sonra-standart cümleler,birilerini aradılar.Bende bu sırada "Uuu beybilens çok heyecanlı" falan diyorum gülüyo kadın,etrafa bakıyorum.Neyse bir iki dakika beklettiler sonra,"Malesef senin bölümünden stajyer alınmıyor,zaten part time çalışma da yokmuş,genel yayın yönetmeniyle konuştum" dedi.
Bi dakka yaa!
"E benim bölümüm insan kaynakları?Nasıl yok anlamadım?"
"Bizim gazetede insan kaynakları departmanı yok"
OHAAAA!
"Gerçekten mi?"-Gözler dışarı 57459789 metre fırlamış şekilde sordum
"Evet"-diye de kayıtsız bi cevap aldım.
E oha lan!Oha
Nasıl bi gazetesin,bünyende hem radyo hem televizyon barındırıyosun,binlerce işçi çalışıyor emrinde...Şimdi söyle,sen mi büyüksün ben mi büyüğüm?Ben büyüğüm ben Yaşar usta repliği attım orda.
De get lan dedim bi.Bu kadar işçi bu kadar insana insan kaynakları departmanı nasıl olmaz ya aklım almıyor.
Lanet olsun.
Sen dedim önce o bağlanmaya çalışıp da başaramadığın milattan önce 58958den kalma telefonu at,bak etrafına teknoloji ilerliyo yavrum.
Sonra o aptal suratını asıp gözlerini kıs.
Aptal!

Diğer haber beklediğim yazarla da konuştum,mayıs gibi staj ayarlayacak ama benim bu ara çalışmam lazım.
Neyse geldim bizim oraya,indim dolmuştan yürüyorum,Zeynepi arayıp bağıra bağıra "İnsan Kaynakları yokmuş kızım lan" falan diyorum baya bi bağıra bağıra konuştum,sonra tam metro istasyonunun orda durdum.
"Aklıma bir şey geldi" dedim.Bir gazete daha var,ama ek çıkaran bir gazete.Oraya gitmeye karar verdim.Atladım metroya gittim.
Bikere yazı işleri müdürüyle görüştürmek için seferber olan güvenlik görevlisine bi güldüm bi teşekkür ettim adam şaşırdı.Kedi canını senin dedim orda.Koşa koşa gittim,yazı işleri müdürüyle konuştum."Aslında ben gazeteciliği merak ediyorum,işi öğrenmek istiyorum" dedim.Sevdik birbirimizi.
Adımı sanımı falan aldı,part time yazdı,"Arayacağız seni,ben bi konuşayım" dedi.
Atlayacaktım boynuna,ah dedim canını senin yerim!
Bakalım neler olacak...
to be continued...