25 Nis 2012

Bunu yazmazsam olmaz:)

Bugün anladım ki:bir erkeğin sizi gerçekten sevip sevmediği,atlıkarıncaya binme isteğiyle doğru orantılıymış.
Olay Kültürparkta geçiyor.Sevgilim bana "Crazy Rooster"ı göstermek istedi,gezerken."Manyak mı bu insanlar,çok tehlikeli,valla geberip gidicekler" derken ben,o heyecanla izlemeye başladı.
Sonra gözüm birden iki katlı atlıkarıncaya takıldı."Aaaaa ben hep buna binmek istiyodum,nolur nolur" diye söylendim.
Tutturuk olduğumu biliyordu."Eşşek-evet 2 şli-kadar adamım,valla gülerler,olmaz.Hem zaten kimse yok,adamlar iki kişi için çalıştırmaz" dedi.
Nasıl bi istek varsa,"Tamam soralım bakalım o zaman" dedim,"Hadi bakalım" deyince gittik.Adam "Tabi tabi çalıştırırız" demez mi?Bizimki kaş göz yapıyo,"Abi naptın sen yaa,kaş göz ediyorum iki saattir" diyo.
Ve sonuç:Birer at seçtik bindik ve herkes sevgilime bakıp gülerken,ben de kahkahalara boğuldum."Çok eğlendim" dedim.Çünkü atlıkarıncaya bayılıyorum.
Birden durdum.Valla kaç tane erkek,kazık kadar olduğu halde bunu yapar bilmem;belki yapıcak olanlar vardır ama benimkinin ihtimali baya bi düşüktü."Sen beni valla çok seviyosun" dedim "Kimse yapmazdı bunu bence".Herkes ona baktığı için biraz mahcup gülerek "Yeni mi anladın sevdiğimi?" dedi.
Can ya can!
Tenk yu so maç:)
(Anlatmıyosun diyenler,bak işte bazen anlatıyorum abartmayın aaaa:) )

24 Nis 2012

N'apabilirim?

  1. Bazı tipler vardır,bilmem sizin de yanınızda yörenizde onlardan var mı,her şeyi en ince ayrıntısına kadar akıllarında tutarlar.Bu tipler okulda olsun kursta olsun,her şeyi bilirler;hocaların verdiği notlardan,okulun stratejisinden ve hatta aldığı ihalelerden bile haberdardırlar.Hayatımın her döneminde böyle tiplerle karşılaştım.Hatta o kadar çoktular ki,kendimden şüphe etmeye başladım bi ara:"Acaba ben mi çok kayıtsızım?" diye.Sonra  şöyle bi karara vardım:Ben ortalarda bi yerlerdeydim.Hiçbir bilginin-yani şu okulla,kursla ilgili olanlardan bahsediyorum- işime yaradığından fazlasını dinlemiyordum,ilgilenmiyordum ve bu hala değişmeyen belki de tek şey.Çünkü çok gereksiz;aynı dersi görüyoruz,aynı şeyi okuyoruz.He bide anlamadığım şey,ingilizce kurslarında insanlar tamamen kuru geçmeye kitlenmiş durumda.Benimse en çok önem verdiğim şey speaking,gerisi umurumda değil.Sürekli konuşmaya çalışıyorum ama kur atlayan ve hatta bitirecek olan bazı insanlar iki cümleyi biraraya getiremeden sertifika alıyor.Anlamadım valla bu işten bi bok.
  2. Bazı şirketler işe girebilmeniz için 6 mülakattan geçiriyor.Tabiki çok büyükler.Yalnız benim yine anlamadığım şey,benim pratik zekamı ya da problem çözebilme yeteneğimi o sorularla nasıl anladıkları.Çünkü efendim bikere ben öyle matematik falan yapabilen bi insan değilim.(Her ne kadar bir iq testinde zekam ortalamanın biraz-evet biraz-üstünde çıkmış olsa da.Ay kendimi nasıl beğendim hahaha)Bana 150 tane türkçe sorusu getirin,hepsi de zeka sorusu olsun,Allahıma kitabıma üstün zekalı çıkmazsam!Bu kadar da iddialı konuşuyorum.Herkesin bakış açısı bir olmuyor,o büyük şirketlerde çalışanların yüzde 80i açık öğretim mezunu!Herkesten zeka mı fışkırıyor,o kadar staj yaptım, ben de gördüm yaa...Anlamıyorum,ne yapmam gerekiyor?
  3. Bazı insanlar Bursa'ya aşık yaşıyor.Nasıl oluyor anlamadığım gibi,öyle değilsem napabilirim diye sormak istiyorum.
  4. "Çok fazla uyumuyorum,gerekli görmüyorum,en fazla 10 saat uyurum,normalde de 6 saat.Eğer çok yorgunsam bu durum bi istisna olabilir tabi" dedim.Casie gözlerini açarak "Really?" dedi.Bu kadar mı enteresan az uyumak yani?Manyak.
  5. Herkes bana bu aralar "Neden ilişkinden hiç bahsetmiyosun?" diye soruyor.BAKIN BURADAN AÇIKLIYORUM!Benim ilişkim olmadan önce de aynı şeyi söylüyordum,şimdi de söylüyorum:Ben bir şey an-lat-mam.İnsanın mahremiyeti denen bi olay vardır.Ben neden kimsenin ilişkisini merak etmiyorum?Kimsenin hayatını merak etmiyorum?O yüzden sadece gerektiği kadarını anlatıyorum,o da herkese değil.Bazen çok mutlu olduğum şeyleri bloguma da yazdığım oluyor.Ayrıca bi ilişkinin mutlu gitmesiyle anlatmak tamamen ters orantılı.Yani ne kadar mutluysanız o kadar az anlatıyosunuz.Bu tamamen kendi fikrim,tersini iddia edenler olabilir,saygı duyarım.
  6. Yazacak şeyler aklıma üşüşüp durdu ama bi türlü toplayamadım,bi kısmını da unuttum.Daha sık yazmaya çalışıcam.Çüüüzzz!

18 Nis 2012

İzmir'den bir Hazal gelir...

Son dakikada karar verip,"Gitsek mi?" yapıp,kendimizi otobüste bulmamız bir oldu...
Tuğçe'nin gelecek doğum günü için İzmir yollarına düştük...
Kesinlikle yaşanması gereken bir şehir...
Çok güldük çok eğlendik.Tuğçeyi ağlatmak,bara gidip eğlenerek solist tarafından "Gecenin en çok eğlenen grubu" seçilmek,Kızlarağası Hanında "Mankenlik ajansından mı geliyosunuz?" sorusunu sormaları(boylu poslu olduğumuzdan ötürü bence), birbirine laf atmalar,eğlenmeler,sabah kahvaltıları,közde pişen kahveler,bbm le fotoğraf çekinmek,kardeşimin kurtuluş heykelini manisa tarzanı sanması,sırf seviyorum diye alınan boyozlar,asansör ve Dario Moreno sokağı-ve ve Zeynep'in bunu asla söyleyemeyişi-,çeşme kumrusu,"getirin silahımı" diye bağırışlar,pis yedili,bolca yağan yağmur,kordon,sönmez bu şafaklarda yüzen alsancak (hahahaha!),küpe almak,yemek yapmak falan...
Hepsi birer harikaydı!
Hava bu kadar yağmurlu olmasa ççoookk daha güzel olurdu ama bunun da tadı damağımda kaldı...
İyi ki varlar,Tuğçe de iyi ki doğdu.
Ahanda bi fotoğraf...(Bu arada İzmir semalarındayken arayan blogdaşım Esra Dilara Akman'a bir kez daha minnet,sevgi,saygı benden...:)


Soldan sağa:Zeynep-Tuğçe-İpek-Ece-ben:)

11 Nis 2012

Yetişememeks.

Öncelikle sevgili Esra Dilara Akman'a çoookk geçmişler olsun.İnşallah tez vakitte toparlarsın,seni çok seviyorum...
İkinci olarak Eleni'nin Arka Bahçesi blogunun sahibesine,Sabahattin Ali yazımı okuyup beğenip,yorumunu blogunda paylaştığı için sonsuz teşekkür...Yorum yazmayı çok denedim ama blogunda yayınlayamadım bi türlü canım,sorun var galiba...Buradan tekrar tekrar teşekkürler sana da...

"Öncelikle"lerimi yaptıktan sonra 4 Nisandan beri bişi yazmamış olduğumu hayretle fark ettiğimi söylemek isterim.O kadar yoğun o kadar koşturmacalı geçiyor ki,anlamak imkansız.Sınav bi yandan,kurs bi yandan geberip gidicem bigün.
Neyseki bugün sınavlarım bitti de herkes oh dedi.Çok neşeli bitti bu arada.Kızlarla yemek-sinema yaptık.

**Bugün bi arkadaşımı aradım ve konuşmaya şöyle başladım:"Merhaba Merve hanım,ben Kenan Işık..Arkadaşınız Merve şu anda yarışıyor ve bir soruda kararsız kaldığı için sizi aradı.Size soruyu okuyacak ve 30 saniye içinde yanıtlamanızı isteyecek"...Telefonun ucunda kahkahalar koptu."Delisin sen yaaa,ne diyeyim" dedi:)
Ha bugün bide iki Merve benim için ilginç bi tespit yaptılar.Çok neşeliymişim ama galiba içimde o kadar da değilmişim...Hani olur ya,çok enerjikseniz bi derdiniz vardır hesabı.
Yanlış,dedim.Ben gerçekten mutlu olmasam,hayatı sevmesem böyle gülemezdim.Ben hep gülüyodum zaten,bişi değişmedi.Hep böyleydim,hep mutluydum yani.Allah daim etsin...
Son olarak,ne kadar yoğun bi hayatım var la diye arada bi sızlansam da,gerçekte şikayetçi değilim ha.Sırf naz,sırf kapris olsun diye heheheh:D
Güzel güzel...Yoğunluk iyidir.

4 Nis 2012

Kemikleri sızlar,kemikleri!

Ülkenin hali hal değil.
Yolu yol değil.
İzliyorum uzaktan,arada bir mıkır mıkır sövüyorum da yine susuyorum.
Ne ara böyle oldu?
Oldu da insanlar kendi hür iradeleriyle başa getirdikleri kimselerin yaptıklarına neden ağlar oldular?
Anlamıyorum...

İşin sonu kötü...
Hayatında Atatürkle ilgili tek bir kitap okumamış,onu anlamaya çalışmamış,onun bir zamanlar yaptığı devrimlerle şimdiki hayatına kavuştuğunu bir kez bile bağdaştıramamış;yüzyılda bir gelebilecek bir lideri Allah'ın kendi ırkına bahşettiğinin farkına varamamış,"Atatürk'ü Allah'a,geri kalan her şeyi Atatürk'e borçlusunuz" diyen Daniel Dumoulin'i bir kez bile olsa duymamış insanlarla aynı coğrafyada yaşıyor olmaktan;onun büstlerini indiren,onun devrimlerini hiçe sayan,"Atatürk'ü değil Humeyni'yi seviyorum" diyen insanları görmekten utanıyorum.
Hayatta sanırım iki insana karşı çok duyarlıyım:Atatürk ve Barış Manço...

Atatürk'ü sevmiyorum nasıl söylenir Allah aşkına yaa?Herkesin 3 karısı mı olsaydı?Erkek egemen,kadınlar evde mi olsaydı?Erkekler olmadan sokağa çıkamayıp,biriyle konuşunca taşlansa mıydık?
Yaşama o zaman bu memlekette!Yoksa saygın,git Humeyni'nin yamacına.Nasıl yaşıyorsun sen bu ülkede gerizekalı!Bu kadar hakka sahip,bu kadar rahat olabilir miydin Atatürk olmasa?
Kemikleri sızlıyor kemikleri!
Çok hassasım,çok duygusalım bu konuda...

Madem onu unutturmaya çalışıyorlar,ben de kendim anlatırım ileride çocuklarıma...Güzelliğini,zekasını,yaptığı devrimleri,ülkeyi nerddeeeeenn nereye getirdiğini...

Çünkü o benim için bir "hatıra" olamaz,"gurur" olur...

Kağıtlara yazıp silse de söz,onu hatırlayacağım ben...
Hep...