31 Tem 2013

İngilizceyle olan münasebetim üzerine.

İngiltere'ye gitmeden önce ocak ayında girmiş olduğum IELTS sınavına üç hafta kala,babamın tavsiyesi üzerine "bir arkadaşının arkadaşı"ndan speaking dersleri almaya başladık.
Daha "23 yıldır Bursa'da yaşıyorum"  cümlesini doğru zaman üzerinden kuramıyordum bile;sadece ingilizce kursuna gitmiş,temel grameri öğrenmiştim ama pratikte ağzımdan tek kelime çıkmıyordu.
Yazı konusunda da berbattım.Hatta Türkiye'ye dönüp de Bursa'da gittiğim ingilizce kursunda yazmış olduğum bi yazıyı bulunca ağlayasım geldi."Bak hele bak bak şuna " diye İpek'e uzattım,ne desek bilemedik.
O güzelim abladan-kulakları çınlasın,ne dua etmişliğim var- aldığım üç haftalık derste çok şey öğrendim."Develop" deme "Improve" de gibi belli başlı şeyleri kafama oturttu,yanlışlarımı "anında uyarı sistemi" ile düzeltti.
Sınava girdim.Karşımdaki kadınla şakır şakır konuşabiliyordum,kendime şaşırdım.Demekki canım abla gramerimi kullanıp konuşturmayı başarmıştı beni.
Sınavda speakingden 5.5 aldım.

Sonra İngiltere'ye geldim şubatta.
Nasıl oldu bilmiyorum ama konuşabiliyordum işte.İlk başta çok akıcı olmadı tabi,hafif zorlandım ama zamanla bi baktım baya bi şakıyorum.Yazıda da fena değildim,kompleks cümleler kurabiliyordum.
O zamandan bu zamana toplamda tam 4 aydır ingilizce konuştuğumu söyleyebilirim.
Öğrenim hayatında-lise ve üniversiteden bahsediyorum-ingilizce eğitim almamış, tüm grameri 20 yaşında öğrenmiş ve sadece 4 aydır konuşan biri olarak upper seviyesinde olmak bana gurur veriyor.
Aslında emin olamıyordum hala da olamıyorum ama yeni okulum yani Business eğitimi aldığım,gittiğimiz ilk gün gramer,writing ve speaking sınavından geçirdiler bizi.Upper kitapları verdiler elime ama seviye falan da söylemediler çok cool takılıyolar kankalar yaaa:)Bir gün "Emin olamıyorum seviyemden" deyince İrina "Uppersın" dedi,inandım hahaha.Şaka bi yana,kız altı yaşından beri ingilizce konuşuyomuş,"Seviyemiz aynı,seninle benim aramda fark yok" diyor.Bu benzersiz benzetmeye asla hayır diyemiyorum hahahah.

Fakat gelgelelim öğrenmekten müthiş zevk aldığım,kafamı patlattığım İngilizceyle hala bazı sorunlarımız var.Birinci sorun,kelime ezberleme konusunda zayıf oluşum.Bunu da o çok güvendiğim,"Sahip olmasaydım hayat benim için zordu" dediğim görsel hafızam sayesinde aşmaya çalışıyorum.Her gün ama her gün deftere notlar alıyorum,yeri gelince kullanmaya çalışıyorum.Elimden geldiği kadar.

İngilizce kursuna başlayan Sedef'in sorularına cevap verirken grameri yeniden sorguluyorum falan.

Aslında aklıma takılan mesele şu:Ben burda 6 ay kalıcam diye her şeyi bilemem,her kelimeyi yutamam.Elimden geleni yapıyorum,her gün bişi öğreniyorum ama eminim ki advance olamam.Her şeyi anladığımı hissettiğim an hazırım ama henüz değil.%70 veririm kendime öğrenme açısından ama henüz advance değil,no hahahha.

Olay bu.
Geri dönünce çok büyük ümitlerle karşılanmak da istemem ama yeter  işte ya akıcı konuşuyorum ya,daha ne lan.
Neyse ben çalışayım az daha.Hadi baaay.

25 Tem 2013

Üniversiteye yeni başlayacak olanlar için "Acı Gerçekler"

Mutlu mesut,"Ablanız Hacettepe X bölümünü kazandı"-"Ay yaşasın kızım tıp fakültesine girdi"-"Bugünden itibaren Hedele Hödölö üniversitesi Y bölümü öğrencisiyim" yazıyolar facebookta.
Çok normal.Beş sene önce o gün,heyecandan neredeyse uyuyamamıştım.Sabah erkenden kalkıp,bilgisayarın başına oturup "Ay ben bakamiycam,anne sen bakıver" demiş,geç açılmasını beklediğim sayfa çat diye açılıp da istediğim bölümü kazandığımı görünce çığlık çığlığa birbirimize sarılmış ve komşuları uyandırıp "Kazandınız galiba,sesinize kalktım" dedirtmiştik.
"Nasıl geçicek acaba?" derken baktım da beş sene geçip gitmiş,kendimi İngiltere'nin güzel bir okulunda Business&Management okurken bulmuşum falan.
Hayat insanı sürükleyip duruyor.
Tabi bazı pişmanlıklar da duyuyorsun,en azından ben kendi adıma duydum.İngiltere'ye gitme isteğim okulun son 2 senesine denk geldi,hep aklımdaydı ama erteleyip durdum aslında tembelliğimden ama gelgelelim o son iki yıl acayip istedim,çok uğraştım.Fakat artık değiştiremeyeceğim bir şey vardı:Not ortalamam. 2.5 ile mezun oldum,o zamanlar aslında MBA yapmak isteyebileceğim ihtimalini düşünseydim daha çok kasabilirdim.Sallamadım ve artık çok geç hahaha:)
Meselenin özü doğru karar vermekte aslında ve de zamanında.Ne istediğini bilmek ve bence bunun için 18 küçük bi yaş.Fikirler sürekli değişebilen şeyler nihayetinde.Mesela şimdiki aklım olsa gazetecilik okurdum ya da endüstri mühendisliği(Ki babam bir mühendis bey olarak kesinlikle okuyabileceğimi söyledi).Bölümümü seviyorum ama daha farklı da olabilirdi,neden olmasın dimi yani?
Neyse geçelim bunları,mutluyum ben.Çok şükür geçti gitti.
Şimdi sıra yeni nesilde.
Yapıcağım ilk iş,sınav biter bitmez ve sonuçlar açıklanır açıklanmaz  arayıp "Naptın,merak ettim" diyen herkesin evladının durumunu sormak nihahaha yaşasın kötülük.Ne hissettim anlasınlar anasını satayım,bekara karı boşamak kolaydı ve tuzları da baya bi kuruydu.Girin o cendereye,şimdi sıra sizde bebeğim!

Sevgili gençler,üniversiteye başlarken türlü türlü hayal kuruyosunuz biliyorum.Çok da İpek Ongun kitabı okudunuz biliyorum.Fakat baştan söylemeliyim:ACI GERÇEK 1=HAYAL ETTİĞİNİZ ŞEYLERİ BULAMAYACAKSINIZ.Felaket tellalı değilim tabiki ama o dershanelerde sizlere gösterilen,çimlerde gitarıyla "Akdeniz Akşamları"nı çalan tipler falan aslında yok!Hepsi birer hayal ürünü.Heleki bölümünüz tıp ya da mühendislik gibi ekstra efor isteyenlerdense unutun gitsin anam!Her üniversitelinin bildiği "Sıçtın Mavisi"ni görene kadar çalışmak boynunuzun borcu artık,nerde kaldı çayırı çimeni.
ACI GERÇEK 2="CANIM NABER?SENDE NOTLAR VAR MI?" Her üniversitelinin hayatında bu tiplerden olur.Sadece iki sınav arasında görürsünüz,belki  343874834 senedir yakınsınız gibi konuşur,sınavdan sonra hop abra kadabra!Uzak durmalı,ateşle yaklaşmamalı.
ACI GERÇEK 3=DERSLERDEN KALMAK KÖTÜ BİR ŞEY DEĞİLDİR Anne babanız duyduğunda ağlama krizine girer sanmayın.Otomasyonda FF i görünce içinize kurt düşmesin,her yanınızı ter basmasın."Fevkaladenin Fevkinde almışım" diye geçiştirin,sıfır bile alsanız "Muhteşem çalışmışım,hoca paha biçememiş" diye espriye vurun.Çok da ciddiye almayın,çok sıkılırsınız.
ACI GERÇEK 4=ŞENLİKLERE HER ZAMAN İSTEDİĞİNİZ ŞARKICILAR GELMEZ,SIZLANMAYIN Daha güzel aktiviteleri bile oluyo,kaçırmayın.Kokoreç yemeden yurda dönmeyin.
ACI GERÇEK 5=HOLLYWOOD FİLMLERİNE KANMAYIN O filmlerde gösterilen profesörler gibi cool ve de havalı profesörler beklemeyin,hele ki şöyle bi replik:"Evet Jayne sen ne düşünüyorsun?"-"Sen hiçbir şey bilmiyorsun tamam mı lanet olası profesör!"(Sınıfı terk eder).Ordaki profesör gülerek,"Evet nerde kalmıştık?" der.Halbuki durum bizde böyle mi?
"Sen ne düşünüyosun kızım?"
"Sen hiçbir şey bilmiyorsun tamam mı lanet olası profesör!"
"Numaran kaç senin?"
"34567"
"Seneye yine aynı saatte ve aynı derste buluşmak üzere."
Olay bu.Beklentiyi yüksek tutmayın.
ACI GERÇEK 6=ÖĞRENCİ İŞLERİNE GİDERKEN SABIRLI OLUN Hepsi suratsız,hepsi nedamet olur.İşinizi yapacak bi insan evladı bulsanız çay ısmarlarsınız ama olmaz.Okul size pek yardımcı olmaz yani.Sakin olun,gerektiği zaman da cevabını verin(ah bikere başıma geldiiiii,ne söylendiydim kıza) altta kalmayın.

Naçizane fikir beyan ettim neden ettim bilmem ama amacım sizi üzmek değil sadece hayal kırıklıklarını azaltabilmek.
Ha ama bak tersi olursa her şey muhteşem olur.
Başarılar diliyorum canlar:)

24 Tem 2013

İkiz olmanın cilveleri.

Belki dört senedir blog yazıyorum,daha önce hiç bu konudan bahsettiğimi hatırlamıyorum.
Fakat artık bazı şeyler o kadar çok yaşanmaya başladı ki yazma ihtiyacı hissettim panpalar.

Malum,bir ikizim var benim.
Doğduğum günden bugüne "Biz ikiziz" dediğimizde insanların gözlerindeki bakışlarındaki değişimi fark etmedim sanmayın.Otomatik olarak "ilginç" bi yere konuluyorsunuz.Herkes sizi daima hatırlayacak bir yol buluyor:"Haaa onlar!Hani ikizler?"
Bunları hep biriktirdim.Hatta bazılarına onlar sormadan cevap bile verdim.Şimdi birkaçından bahsetmek istiyorum:
1)AAAA SİZ İKİZ MİSİNİZ?AMA HİÇ BENZEMİYOSUNUZ 'cular:
Bu tip insanlar hiç değişmez.Genelde başkalarının hayatı hakkında çok şey öğrenmeye hevesli tipler bu tip bi soruyla giriş yaparlar."Nasıl ikizsiniz siz yaa,alakanız yok" ve "Benim de amcamın kaynının ikizi var ama biri kız biri erkek;biri sarışın biri esmer" diye de herkesin pek alışık olmadığı "ikiz" profilini örnek olarak eklerler.Sadece "Yaa öyle mi?" diye hafifçe gülümseyerek geçiştirmek gerekebilir.
2)HANGİNİZ DAHA BÜYÜK?'cüler:
Neden sorulduğunu hala anlayamadığım sorudur.Cevap veriyorum,"Ben!".Eeee bunun nesi ilginç allasen?
İşin enteresanı,gelen cevapta:"Haaa sen zaten daha büyük gösteriyosun" ya da "Hadi ya ben seni küçük zannettim"(İkincisi daha az söyleniyor).İkinci soru da bunun arkasından gelir:"Ne kadar zaman farkı var aranızda?"
"5 dakika"
"Aaaaa azmış be hahahah"
"......"(Bir de bu tipler eğer ki "Sonradan doğan büyük oluyo" cümlesinden haberdarsa ve sorarlarsa bir saat açıklama yapmanız gerekebilir çünkü muhtemelen cümleleriniz "Nası'yaaaa?Anlamadım" larla kesilir)
3)KİŞİLİK OLARAK ÇOK FARKLI MISINIZ PEKİ?'ciler:
Napıcaksın anam babam yaa?Farklıyız anasını satayım,nedir öğrenmek istediğin?
Aynen şöyle gelişiyor:"Peki peki bişi sorucam,kişilik olarak çok farklı mısınız?"
"Evet.İpek daha duygusal,ben daha mantıkçıyım.Ayrıca o matematikle ilgilenir ben edebiyatla"(Bu cevapla birlikte,sorması muhtemel bi soruyu da başımdan savmış oluyorum)
"Evet cidden İpek daha duygusal görünüyo,sen böyle daha bi mesafelisin gibi"-Kişilik analiz uzmanı olarak yorum da yaparlar.
4)HİÇ AYNI ERKEKTEN HOŞLANDIĞINIZ OLDU MU?'cular:
"Hani böyle hep anlatırlar ya,iki kız kardeş aynı erkeğe aşık olur.İki kadın bir adam olayı falan size oldu mu?"
"Hayır"
"Aaaaaa hadi yaa.Hani böyle olur ya..."
Allahım nasıl bayat bi soru bu ya.İki arkadaş aynı erkeğe aşık olmuş ya da biz,hiç farkı yokken nedir bu bu kadar önemseme allasen ?
Olmadı diyorum,olmadı!
5)BİRİNİZİN CANI YANDIĞINDA DİĞERİNİN DE CANI YANIYO MU?'cular:
En ama en kıl olduğum soru.Yemin ediyorum kendimden geçiyorum daha sormaya başladıklarında.
"Şey bişi sorcam yaaa,şimdi hani oluyo ya bazı ikizlerde,mesela şimdi ben senin canını acıtsam onun da canı yanar mı?çok uzakta bile olsa hissediyor mu?"
"O tek yumurta ikizlerinde oluyo,biz çift yumurta ikiziyiz.Zaten benzemiyoruz da,hiçbi şeyimiz benzemiyo"
"Haaaaa (gülüşmeler) biliyorum zaten de..."
O ZAMAN NİYE SORUYOSUN?
6)HİÇ KAVGA EDİYO MUSUNUZ?'cular:
Diyorum ya size,normal insan muamelesi gördüğümüz yok.Soru saçma,tamamen zıt iki karakteriz biz ve kavga etmememiz mümkün değil.Nasıl bişi olarak görüyolar ikiz olmayı bilmiyorum.
7)"İNANMAM,KİMLİKLERİNİZİ GÖSTERİN" DİYEREK DURDURUP ON SAAT NEŞE İÇİNDE SURATIMIZA BAKANLAR VE "Bİ DURUN BAKAYIM"'cılar:Kimliğimi gösterdim evet.Yorum yapmaktan kaçınıyorum.
8)HİÇ AYNI KIYAFETLERİ GİYDİNİZ Mİ?
   KAÇ YAŞINA KADAR GİYDİNİZ?
   BİRBİRİNİZİN KIYAFETLERİNİ DEĞİŞ-TOKUŞ YAPIYO MUSUNUZ?
Ne bileyim ben nerden buluyolar bunları?
Kızmayın bana soru soranlar,çünkü ben de ikiz görünce gülümsüyorum.Benim de ikizim var diyorum evet.Ama bu kadar çok soru sormuyorum yaa.Ünlü psikolojisi gibi:Herkese aynı cevabı vermekten bıkmak diye bişi var.Artık alnıma falan yazmak istiyorum.
Mesela bugün bi abi bana,"Nasıl ikizsiniz siz ya,hiç benzemiyosunuz" diye birinci sorudan giriş yaptı.Tam soru soracakken,"Birimizin canı yandığında diğerininki yanmaz,aynı kıyafetleri 8 yaşına kadar giydik,aynı erkeğe hiç aşık olmadık,evet kavga ediyoruz,kişiliklerimiz taban tabana zıt ve ben beş dakika daha büyüğüm" diye tüm olası soruların cevabını verdim."Tamam" dedi sustu.Oh be oh!

Bu yazıyı da bugün yazmaya karar verdim.
İnanın bazen zorluyor.Soran için müthiş zevkli anlıyorum ama anlatana eziyet.
Neyse,napalım katlanıcaz yine.
Belki bin kişi daha var sırada,hayat bu bilinmez tabi nede olsa.

15 Tem 2013

Neden?

-Çok başarılı bulduğumuz birinin özel hayatında fos çıkması nedendir acaba?Ya da tersi?
Bunu çok zaman önce bir kitapta okumuştum,Harvardlı bi profesör anlatıyodu.Bu tamamen insanın duygusal zekası ve iq suyla alakalıymış.İkisi birbirinden tamamen bağımsız çalışıyormuş,hangisi daha baskınsa ona göre şekil alıyomuşsun kısacası.
Mesela ben kendimi duygusal zekası yüksek biri olarak görüyorum.Duygusal,sandığınız anlamda "romantik" bişi değil,aksine "sosyal,insanlarla etkileşim içinde olabilen,iqdan farklı şeylere değinebilen"(kısaca yaptığım tanım bu) gibi insanlık hallerini kapsıyor.
İlginç buluyorum ama.Müthiş başarılı birinin aynı başarıyı özelinde elde edememesi falan tuhaf değil mi?
İnsan çok acayip bi mekanizma.

-Millet uzaya çıkıyor,insan klonluyor ama bazıları iflah olmaksızın "darlıyor" beni ya.
Nedir alıp veremediğiniz anlamıyorum ki?

-Geçen gün burda Gay Pride vardı,gittik.Bu kadar çok ilginç insanı birarada bidaha zor görürüm herhalde.Fotoğraflar mı çekinmedik,transların şovlarını mı izlemedik kankalar!Büyük eğlence vardı valla!
En güzeli de insanların özgürce,"Gayim!"-"Lezbiyenim"-"Transım" diye bağırması.Bunu ülkemizde yapmak pek mümkün değil.Sahnedeki trans "Gayler el çırpsın" diyor,yaşlı başlı amcalar çırpıyor,lezbiyenler çığlık atıyor falan."Normal olanlar bağırsın" dedi,bizdeki çığlığı görmeyin hahahaha:)

-Sistem muntazam işliyor burda.Uzun bi zaman cevap aradım,baya bi izledim insanları ve buldum sonunda nedenini."Tamam bugün git yarın gel"-"Olur haftaya versen de olur ödevini"-"Haber geldi yarın teftiş varmış,eksikleri tamamlayalım" durumu yok da ondan.=İltimas yok,elini verip kolunu kaptırmak ya da iyi niyeti suiistimal etmek yok."Hükümet kuralı bu" diyorlar,"Pazartesi getirmezsen puan alamazsın" diyorlar ve en önemlisi çok katı bir şekilde öyle bir "Hayır!" diyorlar ki sıkıyosa "Hadi be hacı?" bakışıyla bak,yalvar.İmkansız.

-Bugün hayran olduğum lider konulu bir sunum yaptım,10 dk sürdü.Liderim dayım oldu,çok da başarılı bi sunum oldu.Hocam dahil tüm sınıf Türkiye'ye ve bizim pastaneye gelmek istiyor artık hahahha.

Hadi benden bu kadar.Öptüm:)

7 Tem 2013

Eski sevgiliden arkadaş olur mu?

Bir sevgilim olmadan önce kesin ve net cevabım "Hayır" dı.
Sevgilim olduktan sonrasına gelince;
Çok da severek takip ettiğim blog yazarlarından biri acayip büyük bir aşk acısıyla yaşıyor.Yazılarını okudukça kalpten üzülüyorum,insanın sevdiğinin yanında olamaması çünkü bir tarafın istememesi benim de yaşadığım bir şeydi ve işin kötü yanı ben istemeyen taraftım.Bunları çoktaaaan geçmiş eski defterleri açmak için falan söylemiyorum çünkü cidden çok uzun bir zaman geçti,anlamı yok.Bunu sadece  sevgili blog yazarını anladığımı dile getirmek için yapıyorum.Bazen karşındaki insan senin hissettiğin gibi hissedemiyor işte,tek açıklaması bu.Hissetse bile senin gibi bakamıyor,göremiyor ya da duyamıyor.Film orda kopuyor zaten.
Bazen bir mesaj ya da başka bir şeyle pat diye çıkıyor karşına.Yaşadığın şey tamamen ikilem:Bir yandan çok kızıyorsun,bir yandan da üzülüyorsun.Sevgi ya da aşktan tamamen uzak,sadece bu iki his var içinde.Orda da zaten artık asla geri dönüşün olmayacağını anlıyorsun.
Geçmişe mazi denmesi falan.

Yaşadığım şeyin üstüne bazen arkadaş kalabilen çiftleri gördüm.
Ya da blog yazarını düşündüm:Acaba sevdiği kızla sırf onu yeniden görebilmek için arkadaş kalsa ne olurdu?
Sonra aklıma bu soruyu genelleştirmek geldi:Eski sevgiliden arkadaş olur mu?
Arkadaş kalabilmek güzel bir fikir olabilirdi çünkü beraber geçirdiğiniz zaman çok.Bir şeyler yerken,bir yere giderken sürekli konuştuğunuz , telefonda ağladığınız ya da sakinleştiğiniz bir nevi yakın arkadaşınız oluyor çünkü o insan zamanla.Sizden asla sıkılmayan,her daim çözüm üretmeye çalışan bi tip düşünün,işte o kişiye sevgili deniyor haha :)Hem arkadaş,hem de duygusal olarak yakın biri.Arkadaş kalmak isteyenler bence kaybettikleri kişiden ziyade onda buldukları yakınlık ve sevgiyi kaybetmek istemiyorlar.Bu benim düşüncem,sizi bilemem fakat arkadaşa bağladığınızda bi düşünün:Siz hiçbir şey hissetmeseniz bile karşı taraftan nasıl emin olabilirsiniz?Ya size hala aşkla bakan iki çift gözü fark ederseniz?O zaman hayal kırıklığı ikiye katlanır.

Sizi yine dinler belki,gezer sizinle.Hatta yeni sevgilinizi bile dinler,akıl verir.Fakat gelgelelim bir gün telefonunuzda "Seni özledim" mesajı görüverirsiniz ve bu size kocaman bir HAYDAAAAA dedirtir çünkü siz öyle hissetmemişsinizdir:Ya arkadaşlığını şahane bulduğunuzdan,ya da üzülmesin diye arkadaş kalmış olmanıza rağmen seviyordur sizi işte;kızıp öfkelenir ve bıçak gibi çat diye ikinci kez bitirirsiniz ilişkiyi."Ama ben hiç öyle düşünmemiştim"le başlayan milyonlarca cümle kurmak zorunda kalırsınız.

Soruya dönecek olursak:Başımdan bir ilişki geçtikten sonra bunu bir daha düşündüm.
Belki arkadaşlığı müthiş olurdu bilemem ama şahsen birdaha görmek istemezdim.Ne görmek ne de sesini duymak...
Çünkü onunla yine yanyana yürümek,hayatına bir ucundan dahil olmak demek...
Bu da beni sinirli ve asabi biri yapar.
Sorunun cevabı:Üç kere hayır.

6 Tem 2013

"İyi ki doğdun Minik" yazısı

Kıymet Hülya'yı,Müşerref Dilek'i doğurdu...
Dilekle Hülya kardeşten de yakın arkadaş oldular.Evlendiler,hayatları değişti.Hülyanın bir kızı ve bir oğlu;Dilek'in de iki kızı oldu.
Hülya'nın kızı Sedef,Dilek'in İpek ve Hazal'ıyla kardeş gibi büyüdü.İpekle Hazal,Sedef'in beşiğini salladılar,onu bir uçtan tutmak ister gibi...Beraber kök salıp,hep aynı dört köşesi bahçeye bakan camdan içeri girdiler,birbirlerinin hayatlarına acilen dahil olmak ister gibi...
İşte Sedef hayatıma böyle girdi...

Bundan tam 21 sene önce beşiğini sallayıp yüzüne baktığım bebeğin,kalbimin ve hayatımın çok önemli bir köşesinde olacağını bilmiyordum.
Nasıl büyüdük anlayamadım:Onunla aynı şeyleri giymeyi hiçbir zaman sevmedim,içten içe hep kızdım-çünkü dedim ya aksi bir çocuktum ben-.Aldığım her şeyi almasına kaşlarımı çattım(Bunu hala söylerim Sedo),çocuksun işte başka düşüncek şeyin yok nede olsa.
Fakat bunun yanı sıra en yakın arkadaşımdı.Hiçbir zaman sesini yükseltmez,bağırmaz,ne yaparsan yap uyumunu bozmazdı.Gece yarısı ortak bahçede "Gün" yapardık üçümüz.Anneannem sıklıkla "Fasülye kavurması" yapmış olurdu.
Fasülye kavurmasından nefret ederdim.Hala da ederim.
Değişen şey sadece zaman,duygular değil.

Kardeşi "Ben de gelicem" diye tutturunca,"Aşı olmaya gidiyoruz" deyip topuklardık.Saçma sapan bissürü uydurmasyon yemek deneyip hiçbirini beğenmezdik.Bir oturuşta yedi yumurta ve tam ekmek yemek bize çok acayip bişi gibi gelirdi.Konuşmalarımızı dinleyen çoğu kişi,"Pardon kavga mı ediyosunuz?" diye sorunca kahkahalarla gülerdik;çünkü hep sataşıp gülerdik birbirimize.Neşeli,şen çocuklardık.
Sonra voleybola başladı,mahallede benimle en güzel top oynayan arkadaşımı kaybettim.Yıllarını verdi,üniversitede spor okudu.Bendeyse hala tık yok:)
Zaman zaman geldi,kitap aldı benden.Okuma sevdası hiç bitmedi.Düğün dernek geldiğinde,telefonu açış sesi olan "ALEOĞ" yu yüzlerce kez duymuşluğum ve "Ne var yine lan?" demişliğim vardır.
Çok dakikti,annem hep takdir edip "Bir Sedef kadar olamadınız,yazıklar olsun!Kıza bir kere "Sedef hadi kalk" diyosun,çat diye uyanıyor" der,bize de hep örnek gösterirdi.
Anlattıklarımı hep dinledi,hep de bir şeyler anlattı.Gözlerini kocaman açarak "DİMİ?BEN DE ONU DİYORUM" dedi.Dinlemesi hep zevkliydi.Sedef hep eğlenceliydi,komikti.Annesiyle konuşmaları ayrıca komikti.Hülyacım ona hep "Amaaaaan Sedef" der,Sedef de hep gülerdi "Napayıııım" diyerek.
Sonra birgün Hülyacım öldü.
Sedef o gün büyüdü.
Benimse içimde bir şeyler koptu sanki.O gün sanki içimde büyük bir yara açıldı;öyle büyük bir yara ki asla kapanmayacak.Ciğerimden bişi koptu,içim yandı.
Sedef'in de sorumlulukları arttı.
Kalben de ruhen de kocaman bir kız oldu.
Hayata tutundu,sarıldı.Peşinden koşmayı hiç bırakmadı.Güçlüklerle savaşarak gücüne güç kattı,beslendi onlardan.
Hep güldü ama.Onu hiç bırakmaması ne güzel şey.
Şimdi de doğum günü.22 oldu gözlerimin önünde...

Canım Sedefim,
Dilerim sevdiklerin yanından yörenden hiç gitmesin...
Dilerim güzel yüreğinden geçen her şey bir bir kapında belirsin...
Dilerim 2 yaşındayken tuttuğum beşiğin gibi sıkıca tutunduğum hayatında hep sürprizler seni beklesin...
Dilerim kesişen ve artık bir kadere dönüşen hayat yolumuzda hep neşe içinde,mutluluk ve huzur içinde yürüyesin...
Hep mutlu ol,mutlu kal...
Bu kızın sana ihtiyacı var...

Bu da benden sana yaban ellerden doğum günü hediyesi olsun,
Doğum günün kutlu olsun.
Seni çok seviyorum.



5 Tem 2013

Birtakım enteresanlıklar kumpanyası.

Okula başlayalı bugün tam beş gün oldu.
Bu beş gün içinde yine bir sürü insan tanıdım.Bu sefer ülkelerden.
"Ukrayna" dediklerinde aklıma "Are you disco?" diyen Türkler geldi hemen.Kızları cidden çok güzelmiş ama,bu konuda destek verdiğimi söyleyebilirim.Hele bir tanesi tam Bade İşçil,çok da sıcak kanlı ve de daha önce ülkemize gelmiş olup benden çok şey biliyor.Demet Akalın,Sibel Can,Ebru Gündeş ve "I LOVE TARKAĞN" dan oluşan bir ünlüler geçidi sunduktan sonra "Show TV ye çıkmıştım ben" dedi.Her türlü türkçe kelimeyi falan da biliyor,başbakana kadar herkesi ismen sayıyor.Çok komik kız valla.Adı da İrina.

Diğeri "Bosna Hersek'ten geldim" dedi.Ya nasıl sevindim:"Monstar köprüsünü görmek istiyorum"-"Geleneksel i köfteniz varmış,ondan yemek istiyorum"-"Damatlar evlenmeden önce o köprüden atlamak zorundaymış doğru mu?" gibi şeylerle beynini doldurdum Maya'nın.Çok şeker,web tasarımcısı bi kız.

Sadece iki örnek bunlar.Kalanlar da Tayvan,Danimarka,Japonya,Kore'den.Hepsinin ayrı bi hikayesi var.Mesela sınıfta üç tane Tayvanlı var ve biri erkek görünümlü kız.Sınıf olarak ayırt etmekte zorlandık,ders aralarında birbirimize "Amo erkek mi?" diye sorduk ve sonunda kesin bilgi kız olduğu yönünde geldi.Yani kendisi bir lezbiyen.Olsun öyle kabul ettik,zaten burası özgürlükler ülkesi;ne olursan ol bişi demezler.
DiğerTayvanlılardan birine de bugün pubda bi arkadaşım,"Yan masada hocalar oturuyor görüyorsun,onlara gidip biranla şerefe dersen sana bira ısmarlayacağım" dedi,kız o kadar utangaç ki çünkü,titreye titreye gitti.Hocalar tabiki hemen katıldılar,baya da bi güldüler.Çok eğlenceliydi,hatırladıkça gülüyorum.

Danimarka'dan olan arkadaşım Mette'dan özellikle bahsetmek istiyorum.Bu kız hem çok tatlı,hem de tanıdığım en ama en zeki ve kıvrak zekalı insanlardan biri.Hocalar onun karşısında "Is it done?Are you sure?Really?" demekten bitap düşüyorlar.Bir kere ingilizce düşündüğü için seviyesi inanılmaz,bilgisayarı kurcalaya kurcalaya uzman olmuş-ki bugün bana çok yardımcı oldu-,her şeyi anında anlayan ve çözebilen bir tip düşünün,işte o Mette;hemde daha 21inde.Çok girişken,sınırlarını ve yerini biliyor.
Bugün beraber bir puba gittik.Kocaman bir gruptuk,gelen oldu giden oldu.Mekanda bir "Bekarlığa Veda Partisi" düzenlendi,sanırsın London Fashion Week anasını satayım;Primark'a giren,en açık elbiseyi alan gelmişti.Bir grup erkek,ellerinde kocaman bir "şişme penis",bir grup kadın da "şişme kadın" la geldi.Kızların hepsinde güzellik yarışmasında takılan şeylerden vardı.İçeri girip danslarını izledik,aynı filmlerde olduğu gibi:İki uzun çubuk var,gelin ve damat arkadaşlarıyla orda dans ediyor;o şişme şeyler elden ele dolaşıyor,kahkahalar gırla gidiyor falan görmeniz lazım,manyak gibi güldük.
Sonra yine yerimize döndük,yine muhabbet,içen sıçan derken bi ara bişi oldu ve İpek "Aaa şu transeksüel mi?" dedi.
Mette'ya bizim semti anlattım:Çok trans olduğunu,halkın bir kısmının asla ve asla onlarla konuşmak istemediğini,reddettiğini falan."Benim herkese saygım var;lezbiyene de gay e de,transa da.Sonuçta yargılamak benim işim değil,bu onların seçimi" dedim.Ve ve ve öğrendim ki Mette da lezbiyenmiş!"Şaka yapmıyorum,öyleyim" dedi.Anlattığına göre annesinin beyninde 2 ur varmış,babası da zihniyle ilgili problemliymiş ve bu kız 14üne kadar onlara bakmış.14ündeyken birkaç erkekle öpüşmüş ama bişi hissetmediğini fark etmiş.16sında yavaş yavaş anlamış ki o bir lezbiyen ama kendine yedirememiş."En zoru da kabullenmekti.Aslında hep biliyordum ama hayır saçmalama diyordum" dedi.Anlatırken gözleri doldu,söylediğine göre hep böyle oluyormuş çünkü süreç çok uzun sürmüş ama arkadaşları -çok iyi oldukları için- ve babası onu kabullenmişler.Annesiyse reddetmiş durumu.Şimdi evinden uzak bi şehirde 15 kişiyle yaşıyor.
"En zor kısımlarından biri de,insanların lezbiyen olduğumu öğrendikten sonra 'Acaba benden de hoşlanır mı?' diye düşünmesi oldu.Tabiki hayır!Şu anda seninle konuşuyorum diye senden hoşlanmıyorum.Seni gerçekten seviyorum,kardeşini de ama arkadaş olarak" dedi.
Ona öncelikle bir insan olduğunu;inançları,düşünceleri,duyguları ve önceliklerinin benimle aynı olduğunu,onu yargılama hakkım olmadığını ve olduğu gibi kabul ettiğimi söyledim.
Öyle de.Çünkü onu gerçekten seviyorum ve sırf lezbiyen diye de öteleyecek değilim.Bu bir hastalık değil,asla inanmıyorum.Tamamen içten geliyor.Bir tercih meselesi,ve sırf tercihi benden farklı diye bir insana kötü muamele etmeye hakkım yok,saygı duyup arkadaşlığıma devam ederim.
Giderken sarıldım ona.
.Dünyanın en tatlı insanlarından biri olabilir.

(Bu arada bugün ev sahibim Katrina boşanacağını söyledi.Çok garip hissettim bir an.Kocasına bir şans verdiğini ama onu değerlendiremediğini,beklemesinin bir anlamı olmadığını ve zaten bir şeyin değişmeyeceğini;buna rağmen onu sevdiğini ve bazen ağlayarak uyuyup,göğsünün üstünde bir ağırlıkla uyandığını söyledi.Annemle babam ayrıldığında zerre üzülmemiştim,bu kadına neden gözlerim doldu acaba?)

Yaa işte böyle.
Yazıyı bitirmeden okula da değineyim:Muazzam.Beklediğimden daha az zorlanıyorum,düşünce yolum aynı,anladığım şeyler ülkemizden kat be kat farklı.Sistemleri ciddi,konu "iş" olunca ve hocalar sıfır kompleks,her türlü espriye geliyorlar.
Ne güzel bir renk hayatıma tüm bu insanlar,ne güzel tecrübe.
İyi ki geldiler,sefa geldiler.