30 Kas 2010

seviyorum ulan!

Üniversite sınavına girdikten sonuçların açıklanmasını bekleyene kadar geçen süre zarfında,"Ulan kazanırsam belki araba isterim" diye düşünmüştüm.Fakat bu düşünce çok anlıktı.Hiç kalpten değildi.Biliyordum,kazansam da istemeyecektim. Nitekim öyle de oldu:Kazandım ve zaten araba dediğin anda "Aaaaa yemek mi yanıyo?" demeye anında hazır bir babaya "Ben zaten araba maraba istemiyorum,alsan da okula onunla gitmem" dedim.
Hala da diyorum,üçüncü yılım bitmek üzere düşünün:)Zaten bu üç yılda muhabbeti en fazla üç kere dönmüştür.
İyiki de olmadı.Olsaydı çok ciddiyim-ister salak deyin ister başka bir şey- onunla gitmezdim okula falan...Zorla mı lan?!

İyiki de olmadı part 2.Çünkü ben okula lise sona kadar on dakikada gittim geldim.Üniversitede ise iki vesait değiştirmek zorunda kaldım.
Kendime meşgaleler çıkardım:Çantamda dergi-kitap-sudoku üçlemesinden biri her daim vardır.Okuldan bir arkadaşım bir keresinde "Zaten senin yanında hep bi dergi bi kitap var,seviyosun" demişti.Biliyolar artık.
Metrolar insanları gözlemlemenin en kolay ve en ucuz yoludur.Nelerle karşılaşmadım ki...Karşına çocuğun biri oturur,ufaklık.Başlar ahahahaahhehhehehh diye gülmeye."Noluyo oğluuuaaamm?" diye soran annesine aldırmadan durmadan bir adamı işaret eder.Uzun bir müddet kimselere aldırmadan öyle bir güler ki tüm metro kompartımanı kopar.Anne hala çocuğunun neye güldüğünü anlamaya çalışıyordur.En sonunda çocuğun ağzından bakla çıkar "Anne bu adam çok şişkoooooo ahahahhehehehehe" ve metro ahalisi pert...

Gece 10da metroda karşılaştığım en acayip hadise,ayakkabısını çıkarıp ayaklarını karşı koltuğa uzatan,dantel örgüsünü örmeye başlayan teyzeydi...

Kavgalar çıktı."Sen bana yol vericeksin ulan adam ol!" diye bağıran yaşlı başlı adamlar vardı.

Penguen okuyodum bir gün.Yan koltuktan beş yaşlarında bir çocuk geldi dergiye bakmaya başladı."Aaa bak burda filler yemek yiyo" "Heheh bak burda tavşanlar konuşuyo dimi?" derken baktım bunun gideceği yok,kucağıma oturttum,en baştan başladık,burda şu oluyo burda şu yazıyo diye anlayacağı dilden anlattım güldük eğlendik.Durağıma geldiğimde dergiyi ona verdim,mütemadiyen "Yavrum gel rahatsız etme ablayı" diyen kapalı annesi,bir dergiye bir bana baktı.Kapağında Tayyipe övgüler(!) vardı,kadın bi huylandı.Gülümsedim ve indim.

Bir gün de sudoku çözerken bir tinerci geldi yanıma,"Ablaaaa şu karşıdaki hocayı da yaz" dedi,biraz bekledi yanımda ve gitti.Evet yanından kaçmadım.

Yan koltuğunda oturduğum adam,okuduğu kitabın adına bakmak için yaptığım akrobatik hareketleri fark etmez sandım ama yanıldım a dostlar.Takım elbiseli gözlüklü entel amca,birden tam diş gülerek "Al kitabı al" dedi uzattı.Gülümsedim aldım baktım,siyasi bir kitaptı 70li yıllara ait."Eski basım" dedim falan,sonra ben bir kitap çıkarttım ama o sadece göz atmakla yetindi:)

Geçenlerde de karşıma bir apaçi stayla oturdu dedim ulan çekmeliyim fotoğrafını.Çektim de uyuklarken.Ahanda bu.Telefonuna bakmıyo orda aslında,uyuyo canolar uyuyo.


Şimdi söyleyin bana,böyle anılar yaşamak varken insan neden arabayı tercih eder ki?
Bok var sanki arabada be.Alın tepe tepe kullanın valla benim yerime.İşe başlayana kadar cefa da çekerim,1 saate de katlanırım nolucak ki lan...
Daha karşıma ne acayip insanlar çıkar kimbilir.Of eğlencenin dibine vururum kesin.
Baba yemek yandı,koş!



29 Kas 2010

Allah belanı versin film gibi senin!!!

Saat 00:00 filan gibi,baktım uykum gelmiyor dedim,"Zeynep bana bir film söylemişti,zaten bende afişini görüp duruyodum bari indirmeden izleyeyim"
Bizimkiler yattılar.Bende geçtim salona,her zamanki gibi ışıkları kapattım.Başladım izlemeye.
Önce normal normal başladı bu.Yani uyuşturucu bağımlısı üç genç var,bunlardan birinin annesi televizyon programına çağırılıyor,hayatında en sevdiği kırmızı elbisenin içine sığabilmek için önce diyet yapıyor,kesmeyince iştah kesici hap kullanmaya başlıyor.
Fakat film ilerledikçe işler sarpa sarmaya başladı.Bildiğiniz çıldırdım.Sinirlerim bozuldu,ağlamaya başladım,tiksindim.Az kalsın ölüyodum lan evde,kalp krizinden gidiyodum.Allah sizin belanızı versin dedim durdum.Yapılmaz böyle film.Yapılmamalıydı.Ne gerek var insanı durduk yerde bunalıma sokmaya,ağlatmaya lan ruh hastaları diye söylendim.Kendimin yalancısıyım...

Eğer bir filmde "dram-çaresizlik-gerim gerim gerilme" falan işlenecekse yada siz böyle bir film çekmek niyetindeyseniz izleyin bunu.Kaçırmayın,bakın.
Gerçi zaten bu kadar bilinen görülen bir filmi benden başka izlemeyen kalmamıştır,orası ayrı mevzu...

Ağlasam da çıldırsam da gerilimden ölcek raddeye gelsem de hakkı verilen bir film olmuş "Requiem for a Dream"...
(Bu arada +18 olduğunu da belirteyim,sonra neden söylemedin bilmem ne ayağı yapmayın bana)
İzleyin geberin ölün.Valla başka da bişi demem...

27 Kas 2010

tih tih tih!

Anneannem dünyanın en komik kadını.Her hareketi ayrı olay ayrı macera.
Bu gece bizde kalıyor.-Dedem öldüğünden beri bir mani olmazsa cumartesileri bizde geçirir.
İzlemediğim her şeyi onunla izlemeye başladım bu sayede.Daha önce de söylediğim gibi pek televizyon izleyen biri değilimdir çünkü ben.
Örneğin "Bitmeyen Şarkı"-"Fatmagülün Suçu Ne?"-"Deli Saraylı" gibi dizileri,anneannem sayesinde öğrendim.Hele mesela deyin ki "Ya bu dizinin konusu ne?",başlar anlatmaya...
"Şu kız var ya şu kız,hani boynunda mavi kolye olan.İşte o Fatmagül.Buna bir akşam......(örgüsünden bir iki ilmek daha örüverir,yüzünde 'Yaa işte gece dışarda gezersen adama böyle yaparlar' ifadesiyle bir müddet susarak) tecavüz ettiler.Çok direndi ama!....Neyse,bu çocuk var ya o da onu şehre götürüyor.Ama kıza aşık bak.Değilmiş gibi yapıyor ama aşık.Aha bu karıyı da hiç sevmiyorum gudubet gibi(Fatmagülün yengesi)........" diye devam eder.

Bu akşam önce "Dur kız bu kanalda dur" dedi,"Bitmeyen Şarkı" yı açtırdı.Bergüzarın eteğine "Çok güzel ama çok kısa",montuna "Ay ne güzel örgü",başka bir kıza "saçları yatık" dedi.Karı kocanın sabah uyanma sahnesinde "Kocası hiç utanmıyo mu bunun?Valla benim kocam olsa dünyada komazdım o dizilere" dedi.(Komazdım-Bırakmazdımın remixidir)
Sonra "Yok Böyle Dans" a geçtik.Onu da annemle denk geldikçe izliyorum dansı sevdiğimden ötürü.Dansçı kızlar yerlerde sürünüyor falan,anneannemden "Vayyy" tepkisi geliyor.
"Noldu be?"
"Kız hiç mi kocası çocuğu yok ne utanmaz şey bu"
"Anneanne o yabancı.."
"Heeeeee"(Yabancıysa tamam mesajı.Etliye sütlüye karışmam otururum mesajı)
Azra Akın dans ettikten sonra "Ne var lan ben de yaparım" deyip bir iki dönünce ben,-İpekten de eşlik gelince anneannemin tepki "Anaaaaaaaaaaaa!!!Kız Dilek bunlar essahtan on yaşında.Büyümicekler mi ney?"
Bedük diyor ki "Kübalı değiliz ama onlar gibi dans ediyoruz".Anneannem "Yaa bak gördün mü kendisi de dedi,kiloluyuz ama dans edemiyoruz diye" hahahaah:D

Dans yarışması biter.O sırada kanalları zaplarım."Fatmagülün Suçu Ne?" oynamaktadır."Anaaa Fatmagülün Suçi Ne varmış tih tih!" ilk tepkisi olur."Burda kalsın" der.
"Anneanne bu tekrar"
"Olsun.Tih götü açıkları izlicez diye kaçırdık tih tih!"... yarılırım... pertim...

Bu arada anneannem kurdeşen oldu.Dolayısıyla hart hart kaşınıyor.
Bugün yemekte ablası aradı "Git gez biraz" demiş.Anneannemden cevap geliyor:"Ablaa kurdeşen oldum köpek gibi kaşınıyorum,gezemiyorum utanıyorum anlamıyo musun?" hahaha:D
Ayaklarının tutmadığı bir anı anlatırken şöyle dedi mesela bi gün(doktora da böyle anlatmış):"Hani bazen böyle atların ayakları birden boşanır ya çökerler pat diye.İşte aynı öyle oldum kız, sandım ki düşeyim.Aruuuuu!!!"

Unutmadan:Birkeresinde belgesel izledik beraber.Sırtlan zebrayı yedi.Anneannemden tepki geliyor:"Tih tih gözün kör olsun senin..güzelim hayvanı kaptı!"
"Anneanne doğanın kanunu bu.Büyük balık küçük balığı yer şekerim napalım"
"Yoookk anası onu öylece ortada bırakmasaydı oda bunu yemezdi" hahaha:D
Bu arada anneannem tam bir zebra hastasıdır."Valla biraz küçük bir hayvan olsa bahçede beslerdim ben onu" diyecek kadar hasta hahaha:D

Gelin görün bi gün valla.Tanışın.Bayılırsınız.Size sıcak çikolata da yapar nişastayla çikolatayla,özel bi tarif.Bekleriz:)



25 Kas 2010

lorke lorke lorke lorke

Düşünsenize...Evleniyosunuz.Çok mutlusunuz harika falan.Tam bu mutluluğun ortasında birden biri atlayıp soruyor "YAA SİZ STÜDYOYA GİDİP FOTOĞRAF ÇEKTİRDİNİZ Mİİ??"
Aha .... !
Siz istemiyorsunuz."Hanımefendi siz buraya bakın(parmağını havada şaklatır) beyefendi siz de tavana lütfen" diyen bir fotoğrafçı direktifinde poz vermek ne kadar sağlıklıdır ki?
"Öp bakalım gelini damat bey".Nasıl öpeyim?
Bir gün bir fotoğrafçıya gittim.Vesikalığımı bekliyorum,o sırada vakit geçiririm hemde biraz gülerim diye albüm karıştırıyorum.
Bir açtım,öpüşen bir çiftin fotoğrafı var.Gülsem mi ağlasam mı bilemedim?Bunu mu gösterecekler gelene gidene be adam?Nası bi "ekstralarç"lık bu?Sen VATS AP CCCOOOaaaaOOOONN? filan da dersin.
İsterseniz yok canım deyin ama ters duruyor bana hala...
Arkadaki fonlar hele...Allahım bayılıyorum.Miami sahillerinden esintiler,yağmur ormanlarında kısa bir gezinti,kışın o öldüren soğuğunda ip askılı gelinliğiyle neşe içinde sırıtan ama abes durmayan bir gelin gibi...
Ek olarak,milliyetçi davrananları da var.
Bir gün kütüphaneden çıktım.Ama nasıl yorgunum varya,durağa kadar yürüycem.Saf saf bakınıyorum.Birden o fotoğrafçının vitrinini gördüm.Gelin huşu içinde türk bayrağını öpüyor,damat ise belirsiz uzak bir noktaya bakıyordu.EHJEHEHAHAHAHAHAH şeklinde kahkaha attığımı hatırlıyorum.Ve ne zaman kütüphaneden çıksam oraya kadar kesin gidip bakıyorum,birdaha gidicem bu aralar,çeker atarım fotoğrafı.


Bir de fark ettiniz mi bilmem,kişileri fazla ablak suratlı fazla parlak renkli fazla pudra renkli gösteriyolar.Çok gıcık çok yapmacık,fazla aşk dolu fazla aynılar.

Bak şu yandakine...Arkadaki göz ne hocam o göz ne yaa?O mehtap o ışıltı ne ahahhaheheheeheh:)



Gelin dediğin sağdaki gibi olur bak.Yalnız vermek istediği mesajı anlamadım.O koltuk da ayakkabı şeklinde bu arada.Bizim kuaförde var.:)




AHANDA MUTLULUĞUN RESMİ!

İnsanoğlu bunu çok geç keşfetti eyvah eyvah!Ben de böyle istiyorum fotoğrafımı...Arkada iran liderinin heykeli devrilirken bir resmi olsa fena olmaz hahaahah:D



Fakat bazı fotoğraflar buldum stüdyoda çekilmemiş,doğal.Çok hoşuma gitti.Zaten öyle olmalı.Bak ben size dayımın bir fotoğrafını göstereyim durun.(Bu arada ben evlenirsem olaki bir gün,dayım çekicek doğal fotoğraflarımı.Ah dayıcım epeyce bi bekliceksin canım)-Hadi bu yazı da burda biter...:)

mix

Benim paylaşamadığım ve asla paylaşma taraftarı olmadığım şeyler var.
Çok nadirdir.Çok sevdiğim şeyler için geçerlidir.
Bu yazıyı yazmaya karar vermeden önce aklıma birkaç tanesi geldi.Dedim ki- her zaman söylediğim şey :"Kafama aynı anda üşüşen milyon tane düşünceyi düzene koymanın tek yolu yazmak"
Yazalım bakalım neler çıkacak...
**Çikolatalı pasta.Kocaman gelmiştir.Misafirler yemiştir yarısı kalmıştır.Hemen alırım kalandan bir dilim.Canım istedikçe de devam ederim ve hiçkimseye "Siz de ister misiniz?" gibi cömert bir soru bahşetmem.Malesef kötü huyumdan...
**Milka M-Joy.En sevdiğim çikolata.Almışımdır böyle çayın yanında kırıp kırıp yiyorumdur.Annem gelir "Kız bi parça versene" der.O anki bakışımı çok iyi bildiği halde-veremem lan biliyosun ki paylaşmam ben çikolatamı- "annemsin nede olsa, sana iltimas" derim ve bir parçayı titreyen ellerimle uzatırım hahaha:D
**Et atom döner.Başkahramanı İpek.Eve gelirken almıştır bana.Bazen kendisi de aynısından yediği halde "Bi ısırık alayım mı?" der "Yuh hayvan çok aldın az ye" derim,hatta parmağımla işaretlerim "Bak buraya kadar ısır çok yeme" diye.Manyağım evet.
Boğaz konusuna çok düşkünümdür ben.Dayım aşçı,sülalem manyak yemekler yapıyo ama bende malese marifetin m si yok.Bazen soruyolar "İpek güzel yemek yapıyo sen yapabiliyo musun bari?" diye,"Ben güzel yiyorum" diyorum.
Keyifciyim anlayacağınız.
Mesela evde şöyle güzel bir sofra kurulur yenir bitirilir.Ben isterim ki biraz sofrada oturulsun,sigara içecek biri varsa içsin.Baba tarafımda azıcık Egelilik var ,bende de ondan mıdır nedir bir rahatına düşkünlük var ki sormayın.Beni kasacak hiçbir elbiseyle rahat etmediğimden giymem,rüzgarlı havalarda saçlarımı toplarım.Eğer uzanmışsam öldür Allah kalkmam falan.
Neyse bi bakıyorum annem rahatsızlanmaya başlıyor o sıra "Kızım sofrayı toplayana kadar melekler başında bekler" diyor,ne alaka yeaaa şeklindeki arızama rağmen anneliğin üstün gücüyle galip geliyor ve el birliğiyle sofrayı topluyoruz.
Hep demişimdir ki "Evleneceksem eğer Egeli biri olsun".Böyle uzun sofra muhabbetleri olsun.Bir plak koysun o orda dönsün,beraber yemek yiyelim sohbet edelim,plağa eşlik edelim.Keyifci olsun işte lan!İşi ikinci planda olsun,azıcık yaşasın,koşturmasın...
**Eylülcüm canım.Seni paylaşabilirim gibi gelmiyor.Şimdi sana bir kardeş geliyor,ona hediye bakarken bile arada bir gözüm sana alacağım şeylere takılıyor.Ne görsem "Aaa bu Eylüle çok yakışır" diyorum.
Kardeşin doğduğunda ikinize de bir sürpriz yapacağım.Bekle ve gör anacım.
**Birkaç insan var paylaşamadığım.Onları buradan yazmak istemiyorum.Valla olmaz bak, valla olmaz yazamam ısrar etmeyin.

Aaaaaa bu kadar mıydı?Valla bu kadarmış.
Ben aslında her şeyimi herkesle paylaşırım(lafı çevirmeyin şimdi şurda terbiyesizler,sen orda gülme kırıcam ağzını burnunu),gocunmam.Sevgi paylaştıkça çoğalan bir şey ama işte birkaç istisnam var.
İstemeyin çikolatamı,pastamı,et atomumu lan.Gidin kendinize de alın beraber yiyelim.
Hadi şimdi dağılın(Hep söylemek istemiştim hahahahah:D )

24 Kas 2010

"prensesin uykusu mu?"


Olmaz ama.Böylesi yapılmaz ama...

Çağan Irmak,tanıdığım yönetmenlerin arasında çok önemli bir yere sahip.Gerek kullandığı teknikler,gerek kafa yapısı gerekse filmleri bende apayrıdır.

Bunu,bir kitabını okuduktan sonra diğerlerini de okumaktan kendini alamayan birinin ruh hali gibi düşünün.Mesela benim için bir Elif Şafak,Gabriel Garcia Marquez ve Sabahattin Ali gibidir.

Bunlar edebiyatta neyse,sinemada Çağan Irmak da odur...

Neredeyse tüm filmlerini izledim.Ağladım güldüm yaratıcı buldum filan.Fakat "Karanlıktakiler" filmiyle "Noluyo lan???" havasına girdim.

Ardından "Prensesin Uykusu" geldi."Oooo Çağandanmış hadi koşalım" dedik,gittik.Bu sefer saçmalamaz dedik.

Sen misin diyen!

Basit ve vasat bir senaryo...Yeşilçamdaki gözleri kör adamın arabaya çarpmasıyla gözleri açılırdı ya heh işte adam kalkmış onun "gitarla hasta iyileştirenini" yapmış.Saçma sapan efektler...Redd grubu da albüm mü çıkardı nedir hep bi adı geçmeler...Koca filmde bir tek günlüğe yazılanları beğendim,denizli sahneyi birde...Onun dışında boşa koysan dolmaz,doluya koysan almaz(yazarken ölüyodum,bi türlü hemencecik söyleyemem şunu)

Sürekli kendini tekrar etmeye başladı malesef.Sürekli masal.Tamam çok severim çok da iyiydi şimdiye kadar yaptıkları ama artık aklıma sürekli "Acaba çocukluğunu yaşayamadı mı bu lan?" şeklinde sorular üşüşüyor.

Filmden çıktık.Annemle konuşuyoruz işte olmamış,kötü bu filan diye.Onun tepkisi süper oldu:"Kız acaba bu adam bi mesaj vermeye çalışıyo da biz mi anlamıyoruz?" hahaahahahaha:D

Annemle sinemaya gitmek şahanedir.Tavsiye ederim.

23 Kas 2010

bir-iki-bir-iki


1)"Öyle Bir Geçer Zaman Ki" deki Carolin'in ağzı kapanmadıkça ben daha da çıldırıyorum.Sahnesi geldiğinde odaklanıyorum "Bu sefer olacak galiba hadi be kızım" diyerek ama olmuyor bacılar olmuyor.
Anladığınız üzre mecazi anlam kullanmıyorum,bizzat kapatamadığından bahsediyorum.Benim kadar büyük ve Julia Roberts la yarışacak vahamette dişleri olsa anlayacağım ama ben bile ağzımı rahatlıkla kapatabiliyorsam, sen o minicik dişlerle bunu nasıl yapamıyosun abla?Valla ben anlamıyorum.

2)Bana bak Facebookun gerizekalı kullanıcısı:"Hayatı torpilli yaşayanlardan değilim...Sadece her şeye rağmen gülmesini biliyorum"
"Kızmasın kimse bana...'Seni seviyorum' yalanını ilk yiyen ben değilim sonuçta"
"Melek gibiyim aslında.Sadece kanatlarım kırıldığında süpürgeye biniyorum.Hepsi bu!" gibi "EMO KİDS ALONEEEEEEE" paylaşımlarında bir daha bulun valla ağız burun dalıcam bak.Yeter yaa yeter.Her gün hayatının aşk sahifelerinden kesitler okumaktan bıktım.
Hayatı torpilli yaşamıyormuş...Senden ala torpilli varsa ben kendimi kaldırımdan aşağı atarım.
O yalanı yemeyip,herkes ederi kadar derkenki haline gerçekten inanıyor musun?Bu konuda ısrarcı mısın?Sınıfta tartışınız.İçinde "ederi kadar" geçen bir cümle kurup arkadaşlarınızla paylaşınız.
3)Anladım ki,benim herkes tarafından şu küçüklüğümden beri beğenilen sevilen takdir edilen hafızam,hatırlama yeteneğim,internet hayatıma girdiği an ölmüş.
Benim on yedi yaşına kadar herhangi bir msn adresim yoktu.Gazetelerle, Penguen dergisiyle,kitaplarla haberlerle meşguldüm.Hala da öyleyim.Fakat aradaki fark,mesela artık günlüğe değil bloga yükleniyorum.Unutkanlığım gitgide arttığı için Sudoku çözüyorum.
Şimdi hayret ediyorum da üniversite sınavında türkçeyi nasıl fullemişim lan?
Tuhaf.
Dün mesela,bir paragrafı ezberleyebilmek için üç kere özet çıkarttım.Bugün de okuldaki arkadaşlarıma "Bitmiş hocam bendeki zeka,saman mı var içinde bilmem.İnsan bir paragrafı ezberleyemez mi ya?Bu kadar mı kıt akıllı oldum yuh" dedim,teselliye çalıştılar.Yazık yavrularıma.
Napalım bende elimden geleni yaparım,kuş kadar zekamı kaybetmemek adına.
Elde kalandan olmayalım bari...


22 Kas 2010

i go back to...


Kullanılmış kağıt-bardak-fincan-uç kutusu-kalem koleksiyonu yaptığım bir "ders çalışma masam" var.
Vizelerr ringo ringo vizeler ve final zamanları dışında üzerinde kıyafetlerim,tokalarım ve küpelerim falan durur.Yani kullanıma açık olduğu zamanlar bellidir.
Bu da şu anda çalışmakta olduğum dersin görüntüsü.Anladığımı sanıp bir müddet sonra tekrar ettiğimde "Heh bok anlamışım" deyip kalemi fırlattığım da rivayetler arasındadır.
Tahir hocanın bir formspringi olsa soracağım tek soru:"Sevgili hocam,çıkardığım tüm soruların cevapları kafam kadar.Kafam kadar=en az iki sayfa ise sormak istiyorum;ben unutkanlığa yatkın bir insan evladı olarak hepsini nasıl ezberleyebilirim?
Hadi ben ezberledim diyelim.Biz tüm sınıf yazdık bunları.E sen nasıl okuyacaksın be adam?Hiç mi üşenmiyosun?"
Sinirlendim bak yine.
Çalışmaya dönüyorum.
"Back to black" hacı,başka yolu yok.

21 Kas 2010

balon

Aklıma gelmişti,yaptık çok güzel oldu.Kırmızı balonlarla Cumhuriyet Caddesinde hangi mağazaya girsem içi eriyen kadınlar,"Erkek arkadaşından mı?" soruları,alıp da fotoğraf çektireni,"Aaaa arkadaşınız çok şanslıı" diyeni...

O uçan balonlar Cellat Çeşmesinde tavana yapıştı.Ucunda notlarla...

Çiçek aldık.Onları da "Eat Pray Love" daki gibi başından aşağı attık.


****

Mekana taksiyle gittik.Taksiciyle aramda şöyle bir diyalog cereyan etti:

Amca:"Bu çiçekler kime?"

"Arkadaşın doğum günü için.Başından aşağı atıcaz"

"Ne gerek var ki doğum gününe?Doğmuşsa doğmuş Allah Allah..."

"Olur mu öyle şey,çok yakın arkadaşım o benim.Abi Allah vere sen karının doğum gününü falan da kutlamıyosundur"

"Niye kutlayacakmışım?Evine ekmek götürüyorum,karnını doyuruyorum,daha ne istiyo benden?"

"Aaaaa hiç olur mu öyle şey?Şöyle bi çiçek alıp da gitsen nasıl mutlu olur bak,hem nolucakki?(Terazi burcu damarı had safhaya ulaşır)"

"Geçenlerde aradım bizim hanımı,'Bir şey mi oldu?' dedi.'Yok öyle meraktan aradım iyi misin nasılsın?' dedim inandıramadım çok şaşırdı"

".........Anladım....(Öküz herif modunda)"

İnerken elimdeki papatya demetinden biraz uzattım:"Al abi bunu karına götür bak,akşam çok sevinir" dedim.Kahkahalarla aldı, teşekkür etti.


****


Acayip oynadık acayip eğlendik.Vize öncesi ihtiyacım varmış.Ramo payduşka damat halayı,aklınıza gelebilecek her şeyden çaldık oynadık.

Ben neredeyse bütün akşam şarkı söyledim.


Ececim canım arkadaşım benim...Doğum günü birdaha birdaha kutlu olsun...


Seviliyor-biliyor.

19 Kas 2010

ehue ehue

Bilmem sizde dikkat ettiniz mi-de ayrı yazılır- Facebooka adapte olmaya çalışan,orta yaşı geçmiş kişilerin yazdıkları,informationları,yorumları komedi mi komedi oluyor.
Bizim nesil bir hayli rahat,kendinden emin tavırlı."Evladım bir baksana ne yapcam nasıl paylaşcam ben bunu?" diyerek gözlüklerinin ardından sorular soran,ve o mouse eline hiç yakışmayan yaşlı kişinin yanına,sanki yıllardır aynı işi yapmaktan sıkılmış bir devlet memuru mazbutluğuyla varıp,klasik "Öf yeaaa bu mu?" eşliğinde ,ŞAK TAK TAAAKKK KIRT MIRT seslerine katık olarak (tuşlara fazlaca basmaktan) "Oldu" deyip hayır duası aldığı o an,adeta bir zafer kazanmış boksörün kendinden eminliği,Murat Boz şarkı söylüyormuş da arkasından milyonlarca el nedendir bilinmez suratına dokunuyormuş(bkz:nananananananaaaaa mecnun olamam ben);adeta ortamda Kıvanç Tatlıtuğ bok yesin(kibar babamın lafıdır) edasıyla takılırmışcasına odasına yönelir.

Orta yaş ve üzeri ise işi fazla ciddiye alır.Bazıları sanki iş ilanı verir gibi şu:"Kendi hakkında bir şeyler yaz" bölümüne şöyle yazar.Ben karşılaştığımdan biliyorum:
"19.. doğumluyum.X şehirde oturuyorum.İki çocuğum var üniversitede okuyan.Devlet memuruyum.Hepiniz Allah'a emanet olun"
Vayyyyyy hocam çok içlendim lan!Yarışmacı arkadaşlara noldu?Hani başarılar dileyecektin?Hani anlaşmıştık aa çok ayıp!
Bazılarının da webcam fotoğrafları olur.Ekseriyetle el çenede,gözler ufuktadır.Ve bunu profil yaparlar.Altındaki yorum şöyledir:
Webcamdeki amcanın kızı:"Düşünceli gördüm seni babacığım?"
"Eee hayat şartları kızım".
Yani yıllar önce Nazım Hikmet "Bana yarım asır sonrasının resmini çizebilir misin Abidin?" deseymiş,Abidin Dino ona webcam amcanın resmini verirmiş.Öyle bir hayat şartı anlayışı,anlatışı var ki acı gözünden akıyor adeta.Bir böyle "Dertler derya olmuş ben de bir sandal" havası veriyo alttan alttan.Görseniz aklınız divandan atlar.

Paylaşılan videolar da genellikle Güllü "Zehir oluyor gecelerim",Günel "Didem didem" falan olur.İşte o an,içindeki kıroyu keşfedersiniz.

He birde bunlar normal hayatta olmadıkları kadar kibar dururlar facebookta.Onlara yakışan odur zira.Orta yaş üstü,yaşını başını almış çoluk çocuğa karışmış insanlardır.Kendilerinde,Petek Dinçözden az olmasın,bir topluma çoluk çocuğa örnek olma,bir toplumsal mesaj verme kaygısı vuku bulmaktadır.
Bunların ilk örneği annemdir.Facebookun kibarları yarışması düzenlense garanti birinci.Bak şimdi olaya bak;annem yemek kurslarında bizim.Halkla İlişkilerde.
Facebooktan tanıtım yapıyor,o sırada da kursiyerlerden biri,fotoğrafın altına şöyle yazıyor(Fotoğrafın yayınlandığı gün,eve yorgunluktan yürüyemez halde geldiğini ekleyeyim),
X Hanım:Dilekciğim sen bıçağın değil mutfağın ustasısın,senin düzenin olmasa ortalığı düşünemiyorum,eline sağlık..çok mutlu ve neşeliyiz sayende.
Anneemmm::X hanımcım(hanımcım mı?hahaah:) ) çok ama çok teşekkür ederim:)sizler mutlu ve neşeliyseniz bunlar tatlı yorgunluklar olur bizim için:):)
Evet evet bizede gelince aynen böyle dedi."Canım çıktı laaann hadi bi mandalina getir de yiyelim Hazal kız" hahaah:)
Kabız gibi fotoğraf çekinirler mesela.Kendilerini sıkıp objektife bakarlar kös kös.Çok gülerim.Genelde hayvanlar aleminin bir üyesi yada bir manzara fonda olur bu.Bilimum iş fotoğrafları olur.Klasiktir.
Doğumgünü mesajları şahanedir.For egzempıl:"Doğum günün kutlu olsun nice yaşlara.Geçen gün bi arkadaşı gördüm pastane açmış kendine senden bahsettim git bi bak"-NOT:Yaşanmıştır okunmuştur.Seyirliktir:)
"Nice yaşlara evladım,annen ve ben seninle gurur duyduğumuzu belirtir,başarılarını beğendiğimi söylerim.Allaha emanet ol annen öpüyor bende öpüyorum hoşçakal" ehahheheha:)

Sonra mesela hiç şeye şahit oldunuz mu?Bu büyükle bir ortak akrabanız vardır.Buda gider o ortak akrabanın fotoğrafına methiyeler düzer.Bir ara sorarsınız:
"Ya W abla sen geçenlerde vıdıdı nın fotoğrafına bişi yazmışsın ne güzel bi yazıydı öyle"
"Amannn o mu gudubet,günahım kadar sevmem aslında da hatrı var..."
"...Mavi Ekran..."
Başıma geldiğinden biliyorum.
Neyse şimdilik bu kadar yeter.Aklıma geldikçe yazarım,yüklenmesinler bana şimdi şurda.
Hoşça-kalınız...
DURUN Bİ DAKİKA!
Albüm adlarının "Hey Gidi Günler Hey!" olduğunu söylemiş miydim?İçten ve "bin atlı akınlarda o gün çocuklar gibi şendik" havası.haahahh hadi gittim:)


18 Kas 2010

merhaba ben Ceyla-memnun oldum hadi göbek atalım

Bugün babaannemlere gider gitmez "Nerde?" diye sordum.
"Odada gel göstereyim" dedi annesi.
Yani tanışma vesilemiz oldu.
Odaya girdim.Hayli kalabalık ve dağınıktı.Bu hanfendi öylece yatmıştı yatağın üstüne.Yanında biri sesli iki oyuncağı.Oturdum başucuna."Tipsizzzzzzz suratsııızzz" ilk tepkim oldu.
Şişkoydu.Bildiğiniz şişkoydu.Göbeği ve bacakları kocamandı.
Görmeyeli tam 5 aylık olmuş,görücü yaşına varmıştı:)
Suratıma baktı aval aval.Malum ilk görüş,yeni tanışma.Göbeğini mıncıkladım,bacaklarını sıktım.Güldü.O sırada odada bulunan herkes güldü,bizi seyrettiler.
Elleri kolları durmadan oynuyordu Ceyla hanımın.Bende çiftetelli havası söyleyerek ellerimi şaklatmaya başladım,baktım eşlik etti,herkes güldü halimize.

Yani anlayacağınız tanışmamız baya şenlikli oldu.
Nazar boncuğunu taktım geldim.Ben onu çok sevdim a dostlar.
Şişko nolucak:)

17 Kas 2010

çelişki

Bazen bazı insanlara hakettikleri gibi davranmadığımı,
Bazılarına ise haddinden fazla şımardığımı düşünüyorum.
Bi üçüncü yol yok mudur?

15 Kas 2010

S.O.S

Yok yok buna bir dur demek lazım...
Çok kilo aldım.Çok yiyorum.Tutamıyorum kendimi.
Tatlının da dibine vurdum.Tolga abideki tüm M-Joy fındıklı stokları tükendi.
Draje yettiremiyolar bana.
Sınav üstü diye de değil.Aylardır bu haldeyim.Dün mesela çalışırken,İpek geldi defterin üstüne kocaman bir paket attı."Sana aldım" dedi utanmaz arlanmaz mendebur.
Bir paket çikolata kaplı fındıklı draje!Yani en sevdiğim."Oooo süpersin" dedim ve tahminimce beş dakika içinde hepsi bitti.Sonra da bi güzel söylendim:"Ya neden alıyosun bunu yaaa" diye.
Eceden diyet listesi alınca ilk yaptığım şey,koşa koşa gidip buzdolabına asmak oldu.Mesela normalde bugün başlayacaktım,kalktım ne zaman olduğunu bilmediğim ileri bir tarihe attım.
Şimdi spor da yapmadığım için vücut hantallaştı,bende de bi nefes alma zorluğu başladı.
Bunu aşabilmem için bir "gözetmen kontrolünde" çalışmam gerekiyor.Sanırım şuralarda biryerde annemin gittiği bir diyetisyen vardı,en yakın zamanda ona başvuracağım.
Ama o zaman da şöyle bir problem baş gösteriyor:Aç olduğum için hep yemek saatinin gelmesini bekliyorum.Gözüm saatte.Konsantrasyon becerimi yitiriyorum.Aklım çalışmıyor-zaten kuş kadar olan aklım.Sinir hali baş gösteriyor.Alışveriş yapamıyorum.Arkadaşım karşımda döner yerken tavuklu salata yemek çok koyuyor,sessiz sessiz ağlıyorum,salataya gözyaşlarımı katık ediyorum,bu sefer arkadaşım kalkıp peçete arıyor falan.
Zor hocam zor.Çok kilo aldım ama beee.Olmaz böyle,hemen diyete başlıyorum.
BEN LİSEDEYKEN 48 KİLOYDUM NE ARA BU HALE GELDİM LAN? (Bu hale derken şu aşağıdaki abla gibi olmadım ha yanlış anlamayın:) )



Fakat gelgelelim sonumun böyle olacağına hiç şüphe yok...




9 Kas 2010

söylemem ama söylerim

SÖYLEMEM:
1)Özlü sözlerini
2)İlelebet kalbimizde yaşayacağını
3)Seni unutmayacağımızı
4)Devrimlerinin izinde olacağımızı.
Söylemem.
Bunlar herkesin bildiği şeyler.

SÖYLERİM:
-Seni "daima hatırlayacağımı",
-Hayatımda gördüğüm en akıllı en olağanüstü insan olduğunu,
-Şu şartlar altında aklımdan hiç çıkmadığını ve mezarında kemiklerinin sızladığını,
-Bir kısmı sana düşman olan bir nesil için çok uğraş verdiğini,
-Malesef ulus devlet kavramının bittiğini,insanların bu ülkeyi terk ettiğini,
-Çok kibar çok anlayışlı olduğunu,
-Bu dünyadan mutsuz gittiğini,
-Ne zaman seninle ilgili bir konuşma geçse,bir şarkı çalsa,yada film izlesem gözlerimin dolu dolu olduğunu ve hatta ağladığımı,
-Seninle ilgili çok okuyup araştırdığımı,
-Beni tanımadan,nasıl biri olacağımı bilmeden dahi,"Tarih ve gelecek nesiller bizi affetmez" lafındaki asalet ve inancın sayesinde bu vatanı "bizim" yaptığını ve sana ödemem gerek bir "gönül borcum" olduğunu ve bunun ne yaparsam yapayım ömür boyu sürecek bir "can borcu" olduğunu,
-Seni gerçekten yürekten ve hissederek çok sevdiğimi.Cömertliğini,asaletini,inceliğini,milenyum çağındaki liderlerin beceremediği ileri görüşlülüğü ve saygıyı,o kötü dönemlerde senden görmenin üzerimde yarattığı şaşkınlığı sevdiğimi,
-Sana hayran olduğumu,
-Ve ne zaman bırakıp gitmek ve bir daha dönmemek istesem,ben yaşayayım diye bu topraklarda fazlaca kan döküldüğünü,insanların sevdiklerinden ayrı düştüğünü,acı çektiklerini hissettiğimde "kalıyorum" dediğimi...

Benim sana borcumun gerçekten bir can borcu olduğunun farkındayım.
Sen aslında "hayatsın"
Gözlerimi yazarken bile dolu dolu yapan şey:sevgin...
Sen daima benimle yaşayacaksın...
10 Kasımları daima hatırlamak üzere...



7 Kas 2010

isyan ediyorum!

"Laiklik,yalnız din ve dünya işlerinin ayrılması demek değildir.Tüm yurtdaşların vicdan,ibadet ve din özgürlüğü de demektir."-M.K.Atatürk

Bu akşam facebookta bir video gördüm.Başlığı:"Türkiye bu kızı konuşuyor".Merak ettim bakalım ben bilmeden neyi konuşuyomuş bu ülke diyerekten açtım izledim.
Süresi beş dakika.Bense sadece iki dakika dayanabildim.
Konu şu:Marmara Üniversitesi müzik öğretmenliği bölümünde okuyan-ki Türkiyenin en iyi üniversitelerinden biri olarak kabul edilir-,üzerinde Che Guavera tişörtü,gözünde John Lennon gözlüğü olan,rastalı ve iplere dolanmış saçlarıyla bir kız,muhabirin sorularına cevap veriyor.Soru şu:Türban yasağının kalkması ve öğrencilerin üniversiteye türbanla girmesi hakkında ne düşünüyorsunuz?
Cevap:"Ya bence türbanlı kızlar okumasınlar"
"Neden?"
"Çünkü onların amacı okumak değil.Bir amaca hizmet ediyorlar.Onu yaymaya çalışıyorlar vıdıdı zıdıdıdı"

Türbanı falan savunduğumdan sinir olmadım bu sözlere,yanlış anlamayın.Ben öyle türbanı kapalıları savunayım biri değilim.Her çeşit insana,her düşünceye sonsuz ve hatta bazen haddinden fazla saygım vardır.
Fakat eminim ki hayatı boyunca birkere bile kapalı bir arkadaşı olmamış,öyle bir ortamda bulunmamış biri için fazlasıyla haddini aşan sözler.He ama bazen kapalı insanlar da sapıtıyor,ben onların yanında sekiz yıl kaldığımdan biliyorum ki her şey başı kapatmakla bitmiyor.Dönen haltlara şahit oldum.
Fakat "sen başını açıcaksın da öyle giriceksin" gibi bir mantık olamaz.O yaz günü seni etekle şortla okula alan bir sistem varsa,bu kız da başı kapalı girer.İsteyen,mahrem sınırınıaşmadığı sürece ister dövme yaptırır ister saç taktırır;üniversitenin özgür bir ortam olduğunu unutmamak lazım.Dönüp laf atmayacaksın kimseye,her ne sebeple olursa olsun aşağılamayacaksın.O kişi kafasını örttü yada bacağını açtı diye herkesin içinde rencide etmeyeceksin.Kimsenin kimsenin vicdan özgürlüğüne müdahalesi söz konusu olmamalı...
Ama dediğim gibi ben kapalıları falan savunmuyorum,sadece örtü mevzusunun gereksizcesine yanlış anlaşılmasından dertliyim.Halbuki çok basit,iki kere iki dört.Yoksa çevremde ateist de var dinci de orta dereceli inançlı da,gay de falan da filan...


Sevgili sivri zekalı çok bilmiş:"Takmasın baş örtüsünü,dinini bilmek zorunda mıyım?" derken,hiç şöyle bir başını eğip de üzerindeki komünist liderin fotoğrafının basılı olduğu tişörte bakmadın nedense?Herkes senin siyasi görüşünü bilmek zorunda mı?
Eğer sen gerçekten laik,gerçekten Atatürke yürekten bağlı bir Türkiye Cumhuriyeti vatandaşı olsaydın,azıcık okuyup bilgi sahibi olsaydın yada kapalılık hakkında en ufak bir fikrin olsaydı bu "sen-ben" ayrımını yapmaz,bütünden bakardın.
Ayrıca-ayırıyorum ama- sen ve senin gibi gerizekalılar yüzünden(buna o kapalıların bir kısmı da dahil olmak üzere) memleketin çivisi çıktı.
Söylemeden geçemiycem:Gayleri bile sahiplenirsin de bu insanları sahiplenmezsin.
Bir daha düşün...

5 Kas 2010

itiraf ediyorum

1)Malesef ama malesef çok güzel çok akıcı yazan insanlar...sizi deliler gibi kıskanıyorum.Kötü yazıyo jkldjfkfdlf falan desem de eve gelince sessiz sessiz ağlıyorum.
Oh be rahatladım.OH BEEEAAAEEE!
2)Narin-çıtkırıldım kızlar.Size acayip imreniyorum biliyor musunuz?Öyle dokunsan ağlayacak öyle bir sevimli duruyorsunuz ki(!)."Ulan" diyorum "Asla böyle olamayacağım"
Kedi gibisiniz.He birde çirkinsiniz.
3)Bazen,keşke kısa olsaydım diyorum.Sonra halk arasında söylenen bir tabir vardır neyse şimdi şurda ifşa etmeyeyim,kısaca "kısa kızlar" ı böyle güzel elbiselerin içinde çirkin görünce "Oh" diyorum "Uzun kıza her şey yakışıyor"
Ayrıca boy olayı konserlerde bir avantajdır.Dezavantajı ise,sevgiliye sarıldığında başının göğsüne gelememesidir.Tüm mesele bu.
4)Sarah Jessica Parker a imreniyorum.Kıskanmıyorum imreniyorum.Hatta diyebilirim ki hayatımda hiçbir kadını onun kadar beğenmedim.Bir insan bir topuklu ayakkabıyı bu kadar güzel taşımamalı.Bir insan hem bu kadar çirkin,hem bu kadar zayıf hemde bu kadar sempatik ve alımlı olmamalı.Ayrıca moda dünyasına öncü olmasın.Bu kadar da güzel giyinmesin.O ayakkabıları da en yakın zamanda bana kargolasın lütfen.
Kısacası senden bir halt olmasın Jessicacım.Fakat şimdilik başarılarınla övünüyoruz,ailecek beğenerek izliyoruz.
5)Ayşe Arman gibi bir hayatım olsun isterdim.Bir orda bir burda.NOT:Bu madde kesinlikle tartışmaya açık değildir.
6)Çok akıllı erkekler var."Denk gelmiyor" deyip hayıflanıyorum ara sıra bazı bazı.
7)Hep çok güzel bir sesim olsun isterdim.Hep sokakta çalan bir şarkıda dans etmek isterdim.Allah iki yeteneği de vermemiş.Hadi belki ikincisi az da olsa var,iki yıl halk oyunu oynadım malum ama birincisine ne demeli?Kaderimse çekerim.


Şimdilik bu kadar.Aklıma geldikçe yazıcam,böylelikle fesatın kralı olduğumu anlayacaksınız hahahahah:D:D
Hoşçakalınız.






4 Kas 2010

ah be yavrum!

Dişçiye para vermek için gittiğimde bir kalabalığın ortasına düşüveriyorum.Ya doktorumun bir hastası çıkıyor "Teşekkür ederim X hanım" falan diyor yada birileri geliyor,doktorlar bana hatrımı soruyor.
Fakat başıma en sık gelen şey şu:17 yaşından beri dişçiye gidiyorum(dolgu için ama,yanlış olmasın:) ),ne zaman dişçim bana "Ahh o güzelim dişlerinde nasıl bu kadar çürük var?" dese,orada oturmakta ve sırasını beklemekte olan hasta kişi "AAAAAAAAAAA GERÇEKTEN NE GÜZEL DİŞLERİN VAR SENİN?" diyor tamda büyük harflerle.
Dişçim dişlerimi göstererek şöyle diyor:"Baksana canım şunlara.Kızın arkadaki dişine A1 yapıyorum,en öndeki dişlere yapılması gereken dolguyu yani.O kadar ki beyaz dişleri var.Ama nasıl oluyor bu çürükler bilmem..."
"Ama ben günde üç kere fırçalıyorum siz de biliyorsunuz..."
"DİŞ İPİİİİİİ CANIM DİŞ İPİİİ" cevabını alıp boynumu büküyorum her seferinde.

Geçen gün yine para vermeye gittim.Dişçim ve hastası yine çıkmıştı.Kadın yine hatrımı sorup dişimden dert yandı,sonra bir şey oldu ve güldüm.
Hastası olan teyze,anında çenemden tutup "TÜÜÜÜÜTÜTÜTÜTÜ MAŞALLAHHH DİŞLERE BAK ŞU KIZDAKİ" dedi.
Hiç tanımadığı insanların kendisine dokunmasından zerre hazzetmeyen bir insan olarak ellerinin arasından sıyrılmaya çalıştım.
Bu ne lan aaa?Birde nazar değdirceksiniz diye korkmasam bana ne de...
Çenemi tutup başımı sağa sola çevirmek suretiyle bakmak da nesi?At mı seçiyosun teyze?Şeker de verseydin?Saçımı da okşasaydın?
Allah Allah yaaavvvv!!!
Ne tuhaf insanlar var.
Ki özellikle "teyzeler familyası"
Neyse.Pek dişe dokunur bir yazı olmadı ama bugünün kıssası budur...

3 Kas 2010

neşeli kareler

1)Harbiden neden beni şöyle yüzü geçik insan izlemiyor?Ya bu deveyi güderim ya bu diyardan giderim gardaşlı.Gayrı bundan başka çözümü yoktur.Ay çok eğlendim şu an.

2)Annem artık bilboardlarda.Valla bu kadarını beklemiyordum.
Kendisi ezelden beri ünlü olmak isterdi(!).Şimdi şehrin dört bir yanında.
İşin kötüsü ise artık bizi tanımıyor.Evde mesela "Anne tuzu uzatsa..naa...AANNEEEAAAAA" dediğimde "Nerden geldi bu ses?Bu kim yaa?" diyor.
Ağlıyorum.Sessiz sessiz.Köşemde.

3)Kadın programlarına ölüyorum.Gerçekten bak.Aslını isterseniz programdan çok,orada izleyici olarak bulunan kadınlara bayılıyorum.Bir kere müthiş itaatkarlar.Kim ne derse yapıyorlar.Sunucu ayrı bir vaka,orkestra şefi edasında:"Evet hanımlar şimdi ellerimizi aynı anda bir sağa bir sola sallıyoruz" diyor.Sonra bakıyor ki teyzeler meksika dalgası kıvamına gelmiş,çıldırırcasına "Hayır yeeeaa olmuyor olmuyor!Ulan azmettim başarıcam,bu eller aynı anda sağa sola gidecek!" diyor ve benim müthiş eğlenen bakışlarım arasında başarıyor,kotarıyor işi.Teyzeler perişan,sunucu ter içinde kalmış.Vatana millete büyük hayrı dokundu, yol göstererek.Bursada metro yapıldığı ve ilk seferini yaptığı gün,ellerindeki türk bayraklarını sallayıp alkışlayan güzelim yurdum insanları gibi, bir kesitler.
Siz hep yaşayın teyzeler!
Sadece toplu taşımalarda olmayın,o kadar.

4)"Eat Pray Love" a gittim.Çok renkli,tam istediğim hayatı anlatan bir filmdi.Bir yıl da bir yıldır.Valla ben çok beğendim.Yine olsa yine giderim.

5)Kumlada çok küfreden bir amca vardı.Kendisine doğru koşup "Hiaaa" diyen çocukları kovalar ve yer mekan zaman fark etmeden küfrü basardı.Herkes "Aaaaaaaa edepsiz adam","Bakma kızım bakma o adama" "Tüüü terbiyesizz" nidaları atarken,bendeniz yuvarlanırcasına gülerdim.Hatta hep çok vaktim olsun istemiştim;ben oturayım karşısına,izleyeyim, o etrafa küfretsin.Çünkü şimdiye kadar duymadığınız küfürleri ediverirdi."Offf çok marjinalmiş" derdim.Severdim.
Sanıyorum geçen sene gördüm.Sakin sakin oturmuştu köşesinde,muhtemelen birilerinin onu çıldırtmasını bekliyordu.Çok sevimliydi."Naber?" dedim,duymadı.
Kumlanın gururu o.Lütfen kaybolmasın bir yerlere.

Dinlediğiniz için teşekkür ederim falan filan.Lütfen izleyici sayım yüzü geçsin bak ağzınızı burnunuzu kırıcam ha.Sinirleniyorum.Yoksa sizi de götürürüm küfreden amcanın yanına.
Atılan dayağın sorumluluğu mesuliyetim dışındadır.