24 Kas 2010

"prensesin uykusu mu?"


Olmaz ama.Böylesi yapılmaz ama...

Çağan Irmak,tanıdığım yönetmenlerin arasında çok önemli bir yere sahip.Gerek kullandığı teknikler,gerek kafa yapısı gerekse filmleri bende apayrıdır.

Bunu,bir kitabını okuduktan sonra diğerlerini de okumaktan kendini alamayan birinin ruh hali gibi düşünün.Mesela benim için bir Elif Şafak,Gabriel Garcia Marquez ve Sabahattin Ali gibidir.

Bunlar edebiyatta neyse,sinemada Çağan Irmak da odur...

Neredeyse tüm filmlerini izledim.Ağladım güldüm yaratıcı buldum filan.Fakat "Karanlıktakiler" filmiyle "Noluyo lan???" havasına girdim.

Ardından "Prensesin Uykusu" geldi."Oooo Çağandanmış hadi koşalım" dedik,gittik.Bu sefer saçmalamaz dedik.

Sen misin diyen!

Basit ve vasat bir senaryo...Yeşilçamdaki gözleri kör adamın arabaya çarpmasıyla gözleri açılırdı ya heh işte adam kalkmış onun "gitarla hasta iyileştirenini" yapmış.Saçma sapan efektler...Redd grubu da albüm mü çıkardı nedir hep bi adı geçmeler...Koca filmde bir tek günlüğe yazılanları beğendim,denizli sahneyi birde...Onun dışında boşa koysan dolmaz,doluya koysan almaz(yazarken ölüyodum,bi türlü hemencecik söyleyemem şunu)

Sürekli kendini tekrar etmeye başladı malesef.Sürekli masal.Tamam çok severim çok da iyiydi şimdiye kadar yaptıkları ama artık aklıma sürekli "Acaba çocukluğunu yaşayamadı mı bu lan?" şeklinde sorular üşüşüyor.

Filmden çıktık.Annemle konuşuyoruz işte olmamış,kötü bu filan diye.Onun tepkisi süper oldu:"Kız acaba bu adam bi mesaj vermeye çalışıyo da biz mi anlamıyoruz?" hahaahahahaha:D

Annemle sinemaya gitmek şahanedir.Tavsiye ederim.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder