30 Oca 2012

Merak

**Nil K.-evet soyadı çok uzun- bugün bi yazı yazmış,o da terazi burcu olduğu için beni anlatmış sanki...Bazen enerjisi çok yüksek bazen içe dönük olduğundan bahsetmiş,aynı ben.
Ama ben kesinlikle dışa dönük tipim lan!Öyle olmazsam yaşayamam ki!
Hem o demişti,"Kalamam hayatın köşesinde/O zaman neşesi neresinde?"

**En son diyeti bozmuştum,yine fenalardayım!Bu kez bugün kursta kızlarla konuşurken içlerinden biri bana "Ruşen" diye bir şeyden bahsetti.Yemeklerden yarım saat önce yoğurda karıştırıp yiyorsun,bir bardak da su içiyorsun.Aktarlarda satılıyor.
Gittim hemen kurs çıkışı,Bursa'nın en iyi aktarına.Oradaki kadınlar da hemen duydu "AAAAA neler çıkmış bak" falan yaptılar.
Valla ister psikolojik deyin,ister demeyin...Tok tuttu anacım.
Azıcık yedim,canım bir şey istemiyor.
Birkaç güne kadar da Leyla spora gittim mi tamam.En olmadı evde Ebru Şallı'yla pilates yaparım...
Ben diyet yaparken eğlenmeyeyim de kim eğlensin lan,adlara bak:Ruşen ve Leyla spor.
Hahahahahaa!:)

**Geçen gün kendimi yakaladım,"Söz veriyorum" derken.Kendi kendime "Bundan sonra kimseye sinirlenmicem,söz" demişim.
Aaaaaaaaaa!!!Dünyanın en büyük yalanı.

**Size söylemeyi unuttum,"Zenne"ye gittiğimi.Sevgilimle tam 4 ay önce kararlaştırdığımız bi filmdi zaten ama beğenmedik.
Çok kınamıştım Kültür Bakanlığı sponsor olmadı diye ama izledikten sonra kızmadım.
Anlatmak istediğini anlatamayacak kadar yetersiz bi film...
Bi daha Ayşe Arman'ı dinlersem iki olsun gözüm...

**Alt katımıza bi adam taşındı,bi sibirya kurdu bide rotriverı var...Doğal olarak apartman atağa geçmiş durumda...Amca ise "Bunları burdan atamazsınız,ben iki kişiyi tokatladım sırf bu yüzden" demiş...Annem şimdi kara kara "bu ev kaç lira eder lan?" ın planını yapıyo.İki it için ev satan tek kadın olarak guiness rekorlar kitabına giricek ow yea!
Anneannem isyanda,Halil Sezai mod-on..."Valla altıma yaparım bittim,gelmem" diyo...Dayım eve gelirken "Haaaaaavvv" diye bağırıp "Alışmanız lazım abla ama adam bilmiyoki asıl sizin kızlardan çekeceği var" diyo...Break dans falan yapıyoruz onların şerefine...
Eğlencesindeyim valla,bu ne bohem hayat!-Ayrıca hep beni bulduğunu da belirtmek isterim:D:D
Fakat dün sabah saat 10 da o iki it havlamaya başlayınca,yıllar önce bana da çok güldüğüm için çemkirmiş olan teyze "Yeter artık bi pazarımız var,sustur şunları" diye çirkef çirkef bıdı bıdı etti...Adam da aynı şekilde karşılık vererek "Gir lan içeri,senden mi öğrenicem ne yapacağımı ben?Sıkıyosa gel sustur" diyerek karşılık verdi,kadın içeri kaçtı!hahahahaha yılların intikamını aldı lan adam,çok mesudum:)

Böyle yani.
Bu arada buradan sevgili blogdaşım Esra Dilara Akman'a sesleniyorum:Doğum günün ne vakit?Mayıs ya da Haziranın kaçında?Sana hediye yollamak niyetindeyim,irtibata geçelim.
Connecting people!

Bu arada üst kat komşumuzun oğlu 7'lik Utku,repertuarında olağanüstü bi değişim yaparak 23 nisan ve cingıl belsten sonra pembe mezarlığa geçti.Bağırara bağıra söyleyip,kendini koltuktan yerlere atıyo.
Tüm manyaklar beni bulur ama çok eğleniyorum.No problem hahahah:D

28 Oca 2012

Moda bloglarından neyim eksik?

Beatles grubuna bayılıyorum...Şarkıları o kadar kısa,o kadar güzel ki anında çarpıyor insanı.
Sesleri Pavarotti falan değil ama birer şahane.Yakalıyor insanı.
Grupla ilgili ne görsem,ne öğrensem,ne dinlesem acayip heyecanlandığımı fark ettim.Mesela geçen akşam Beyaz Show'da Direct midir nedir, bi grup vardı.Solistin boynuna asılan gitarın askılığı Beatles resimleriyle doluydu."AAAAAA" deyivermişim.
Çok güzel çok...Keşke hala birarada olsalar,John Lennon yaşıyor olsa,Paul McCartney -fırlama adam- Türkiye'de konser verse falan ne süper olurdu...
"E bu yazdıklarının modayla ilgisi ne?" diyeceksiniz şimdi.Amaaaann gülmece güldürmece olsun diye attım o başlığı.

Ya şimdi ben Beatles'ın bi fotoğrafını gördüm internette,çok beğendim.Sonra bi baktım,onu tişörte basmışlar,siyah deri ceketle giymişler,acayip güzel durmuş.
Fotoğraf ahanda bu!
Hemen çaldım,yarın güzel bir beyaz tişört alıp fotoğrafı üstüne bastıracağım...
Ya bak mesela onu dar bir siyah ceket ya da güzel belden bağlanan siyah bi hırka,dar kot pantolon,siyah kısa topuklu botla giyceksin...Saçlarını toplayıp kırmızı küpe takıcaksın var ya...Off offf!
Yapıcam lan,yaptım kombini...Bot kısmı yaş yalnız,ben öyle topuklu bot giymem ama bakıcam artık,onun yerine başka ayakkabı olur.Uydururum ben.
Hemen fotoğrafı da atarım.
Bu arada bana Beatles ile ilgili hediye almak isteyen varsa "Zahmet etmişsin" bile demem,bilginize :):)
Love Peace diyerek Lennon'ı da anarak bitireyim böhöhhhöööööyyy:)

27 Oca 2012

Bunu yazmam lazım:Dört yılda bir ilk!

Üniversitenin ilk yılının 1.döneminde;üniversite sınavından yeni çıkmış,bol bol matematik ve türkçe yapmış,türkçeyi fullemiş,geometri netlerinin çok iyi çıkmasına acayip şaşırmış bir insan evladı,bir İİBF öğrencisi olarak gördüğüm iktisada giriş ve muhasebede fevkalade zorlanmıştım...
O dönem yarıyıl ortalamamda sıçtım!Nasıl toparlamam gerektiğini anlayamadım,araştırdım ve ikinci dönem notlarımı yüksek tutarsam bir de yazokulu yaparsam ortalamanın 2den yüksek olması halinde sınıfı geçebildiğimi öğrendim...
Çalıştım,çabaladım ve tabiri caizse -bir de o güzelim bahar ve yaz aylarında- kıçımı yırtarak ortalamamı üçe yaklaştırdım.Sınıfı geçtim...
Şimdiye kadar genel not ortalamalarımda ne yaparsam yapayım 2.50 üstüne çıkamadım.Olsun,geçiyorsam sorun yok ama bari yarıyıl ortalamamı bi 3 yapmadan bitirmeyeyim şu okulu diyordum.Çünkü 3 ve üzerine başarı belgesi veriyolar heheheh:)
Bir de şimdi dördüncü sınıfsın ya,bi dersten kal,şak diye dönem uzuyor.Onun da bi yusuf yusufluğu var.Zaten ben hep yumurta-kapıyımdır,başıma çok işler açtı bu huyum ama vazgeçemiyorum işte.
Ve ve ve...Bu dönem aslında bende alzheimer başladığını düşünürken -çünkü çalıştığım şeyleri ezberleyemiyordum,sevgilimi arayıp arayıp "Ben valla salağım,iki satırı ezberleyemiyorum" diyordum veya birine tam bişi söyleyecekken başka biri bana laf attıp konuştuğunda,o diğerine dönüp ne söyleyeceğimi düşünmeye başlıyordum ve bunlar tastamam 2 dakika içinde oluyordu vesaire vesaire...- derslerimin hepsinden geçtiğimi öğrendim!
Genel not ortalamam yine 2.50,peşimden ayrılmıyor sağolsun ama bi yarıyıl ortalamamı gördüm,"ÇÜÜÜŞŞŞ" deyiverdim,sanat eserine bakar gibi baktım...
4 üzerinden 3.40!
Hahahahahahaahaaaaaaaaayyyyyy!!!Şaşkınım,belge almanın peşindeyim ama sırf mizah olsun diye,valla başka niyetim yok yani.Hırs yapıp da yapmadım bunu,sadece fazla çalıştım hani ezberleyemiyodum ya,daha da esktra efor sarf ettim falan...
Bu arada ikizimin de dönemi uzadı.Üzülüyorum ama o bu fırsatı iyi değerlendirecek kadar akıllı,uzun dönem stajın peşinde...Ben de çalışmak istiyordum,anlatmıştım,telefon bekliyordum ama onun yerine dilimi iyice geliştirmeye karar verdim.Şu altı ay benim son şansım...
Bakalım neler olucak?
İşte böyle hacılar.Pek mesudum,çokça da şaşkınım...
Belgemi de siftah niyetine duvarıma asarım artık hahahahahah!:D

23 Oca 2012

Aşk nedir? Ben bu yazıyı neden yazdım?

"Bugün de aklına takılan bu dimi?" diye düşünüyosunuz,yes!Bugün budur.
Bak yine ortada bişi yok tamam mı.Yine aniden önüme çıkıveren bişiden bahsedicem ve aklıma üşüşenlerden...
Saçlarımı yapıyodum bundan beş dakika önce.Carrefour'a gidicez,Zeynep gelicek ve ikimiz de pantolon alıcaz.Bugün de kursa gittim,pek eğlendim pek öğrendim falan.
Neyse amma uzattım;Esra Erolun evlendirme programı açık.Bi tane teyze gelmiş,yaşı 50-60 arası,kriterleri de eli yüzü düzgün,evi arabası olan,büyük şehirde yaşayan bi amcayla evlenebilmek...
Geldi bi amca,Konya'dan.Şiir yazmış kadına-ki şiir yazan amcalar çok itici olurlar- ama bu aksine bi şeker bi düzgün...Ben azıcık insan tanıdıysam eğer bu adamın pek bi mülayim,saygılı,dürüst olduğunu ilk bakışta söyleyebilirim.
Kadın daha paravanı açmadan "Esracım" dedi "Beyefendiye geldiği için çok teşekkür ederim ama benim kriterlerimi biliyosun,ben büyük şehirde yaşamak istiyorum o yüzden bu iş olmaz,zahmet etmiş" dedi.
Bir elimde maşa,şöyle bi dönüp baktım."Ya aşık olursan?" dediler,verdiği cevap "Bu yaştan sonra aşkı mı düşünücem Allah aşkına!"
Ne ara böyle olduk biz ya...
Tamam kimse sana demiyor ki çulsuzun biriyle evlen,sürün.Sadece adam gibi biri değil miydi yani evlenmek istediğin,ya da ben mi yanlış anladım?
İnsanlar ne ister?Temel duyguların eksik olduğu ilişkilerden ne kadar sağlık beklenir?
Tabiki herkes aşık olarak evlenmiyor.İllaki öl bayıl demiyorum ama bir insanla evi arabası olmadığı için evlenmemek diye bi durumu nasıl kabul edebilirim?
Ben edemem.Sevgi sadece elle tutulabilen eşyalardan oluşmaz.Her şeyin bi eskime süreci var.
İnsanın eskiyeni görülmüş mü?
Eskilerin "Saygı-sevgi-anlayış" diye yüzümüze tokat gibi bağırdığı,ama artık malesef nadiren bulunan bu değerleri daha o yaşlardaki insanlar yapamıyosa biz nasıl yapalım?
Aşk nedir?
Bunu düşündüm.Neden bu devirde sadece maddiyat?Neden bu kadar hızlı yozlaştık toplum olarak?
Ne değişti?Elle tutulur bi neden gösterebilir misiniz bana?
Bilmiyorum.Ya ben kafayı yiyorum,ya da her şey normal...
Ya da ağlanacak halimize mi gülüyoruz,anlamadım.

20 Oca 2012

Hazel Hanım

Arkadaş ben harbi bu insanları anlamıyorum ya!
Geçen gün Murathan Mungan'ın bi kitabını aldım "Soğuk Büfe" diye.Neden aldım biliyo musunuz?Çünkü ilk yazısı gerek adı,gerekse içeriğiyle beni vurdu!
Adı:"Ben sizin nerden sen'iniz oluyorum?"
Nasıl güzel anlatmış bittim bittim.
Yazıcağım şeyle alakası olan bölüm ise şu:Yıllar boyunca adına Murat diyenlere kızmış adam."Elimde değil,ailem Murathan koymuş hanımefendi" diye de terslemiş,anlamasını beklemiş.Hipotez şu adamda:Bana sormadan,benden izin almadan sen adımı nasıl kafana göre kısaltabilirsin? "Han de,o daha kısa" diye lafları sokup sokup beyninin devrelerini yakmış karşı tarafın.(Bu laf da sevgilimden,tenk yu bebeğim)
Neyse.Bak öylece internete bakıyodum,akşam Ayça'nın doğum gününü kutlayacağız,sürprizi hallettik bekliyoruz.O sırada telefonum çaldı.Gittiğim ingilizce kursundan aradılar.
Altın vuruşu yaparak başladı:"HAZEL hanımla mı görüşüyorum?"
Balon gibi söndüm anasını satayım.O ne o?
Bi kere tek bi harf, anında iki şeyi değiştiriyo adımda:Birincisi;Hazel kürt ismi,Hazal değil.İkincisi;Hazel sevilen kişi,Hazal ise yavru ceylan ve sonbaharda kuruyup dökülen ağaç yaprağı demek.
Tabi o sırada bunu uzun uzun açıklayamayacağım için kendi kendimi yemeye başladım.Kadınsa makineli gibi anlatıp duruyordu,telefonu da cızırdamaya başlamıştı.Önünde nal kadar "Hazal" yazmasına rağmen bu hatayı nasıl ve ne hakla yaptığını anlayamıyorum...
Hiç de kibarlık yapmayarak "HAAA?" dedim.Öfleye pöfleye "Şimdi HAZEL hanım" diye anlatmaya devam etti."Heee tamam" yapıp kapattım.
Mesela nefret ederim "HAZ-AL!HAHAHAH" diye dalga geçenden.Gerçi Allah'a şükür bu benim hayatımda sadece iki kez başıma gelen bişi ve işin enteresan yanı,adımı duyup "Ay çok seviyorum adını,çok güzel" diyen sürüyle insanla tanıştım.(Halbuki neresini severler anlamam).Hatta ortaokuldaki fen bilgisi hocam,bir kızı olursa adını Hazal koyacağından bahsetti,kuaförümdeki Gül abla yeğeninin adı Nehir olacakken zorla Hazal koydurttu.Hatta gittim gördüm sevdim:)
Böyleleri de başıma geldi yani.
Ha bide benim adımdan değil de soyadımdan çok çekmişliğim vardır.Anlaşılması ve telafuzu gayet kolay olmasına rağmen okuldaki hocalarım,mülakat yapanlar,"İsmini okuduğum yanıma gelsin"ciler,fatura için isim alanlar bi türlü doğru okuyamadılar şunu."Özzz elll..."-"Tamam geldim ben" falan.O okuyana kadar yanına gitmiş olurdum.
Fatura için mesela.Adımı soyadımı tane tane söylerim,adam yine gider "Hazel Özyılmaz"-"Hazan Özyılmaz" falan yazar.Hatta bikeresinde daha beterini görmüştüm,ben ben değildim,tamamen farklı bi kütüğü işaret ediyordu yazılan:Soyadımı "Özyenmez" olarak anlayan kıt dimağlı kasiyeri tebrik etmeye gitme fikri gelmişti aklıma,işte o an...
Dur yaa,ben bu yanlış yazılmış faturaları bi toplayayım bi ara da, bakar bakar krizlere girerim artık.
Neyse.Kinimi kustum,rahatladım.
Gideyim ben.

15 Oca 2012

ben de bi'şey söyleyeyim

**Kar yağınca insanlar neden dünyanın en acayip şeyine seviniyormuş gibi bi tavır takınıyor,anlayan beri gelsin.
Facebook'a bakıyorum,herkeste bir "Canım Bursam ne güzel oldun".Hemen kar fotoğrafları atılmış,"Evet Beşevler'de de kar var" yazılmış.
Neyin kafası ki bu?Kışın kar yağar,çok normal.
"Sen içindeki çocuğu büyütmüşsün" falan diye masal okumasın bana kimse...
Bilmeyenler için:Bir yıl dört mevsimdir.İlkbaharda çiçekler açar,yaz çok sıcaktır,sonbaharda hafif bir ürperme olur bolca rüzgar eser,kışın da kar yağar.
Lütfen ama!

**Bugün İngiltere'ye giderken ne kadar para harcanır,vize nasıl alınır falan filanı anlatan bir sunuma katıldım,sonra eve geldim ve ne göreyim?Annem evin on yıldır değişmeyen şeklini değiştirmiş.
Öyle tutturuk değilimdir,hayır değişmesin falan diye.Tebdil-i mekanda ferahlık var ama bu baya absürd bi şekil olmuş.Fotoğrafını çekip öncesi-sonrası yapsam yuh dersiniz.
Televizyon izlemeye kalkanın boynu acıyor,uzanamıyorum da doğru düzgün.Bi saçmalık var.Tantana koptu tabi.
Hadi bunları geçtim de odamdaki halıyla salonun halısını neden değiştirirsin a kadın?Nasıl da inat...En sonunda el attık mecbur da bi şeye benzedi.
Yarın hemen değiştiriyorum sevgili annecim,hiç yorulma sen:)

**Haftanın en absürd olayı,"Bana Her Şey Yakışır" ın Bursa'da çekilmesi değil de yarışan kızlardan birinin Ulucami'nin önünden geçerken "Evet,Emirsultan'a geldik" demesidir.

**Elif ablacım geçmiş olsun,acil şifalar.Seni hep sağlıklı ve mutlu görmek istiyorum,öpüyorum.

**Bu hafta bir iş görüşmesine gittim.Şimdi şöyle:Aslında büyük bir firmada insan kaynaklarında çalışıcam kısmetse,haftanın en az iki günü.Gittim görüştüm,bir iki haftaya kadar arayacaklar,ona göre de çalışma düzenini konuşucaz.
Bundan önce büyük bir firmada kasiyerlik vardı,hem parası hem çalışma saatleri cidden çok iyiydi,zorlamazdı.Neyse çağırdılar,gittim.6 kişi bir masa etrafına oturduk.
İ.K yöneticisi kadın ilk soruyu sordu "Şirketimiz X denilince aklınıza ne geliyor?"
Hemen söyledik:"Kurumsal bir şirket"-"Öncü firma" falan filan.
Yanımda bi çocuk oturuyordu,bizim okuldan maliye bölümü.Tam bir apaçi ama biliyo musun belli böyle,paçasından akıyor.Ne dese beğenirsin?"Alışveriş yapıyoz işte"
Döndüm baktım.İçimden "Sıçtın evladım" diye bağırıyordum ama kadın bu arada ikinci soruyu sordu:"Kasiyerlik sizin için ne ifade ediyor?".
Hemen dedik,zor ve sabır gerektiren bir iş.Standart cevaplar...
İşte tam o sırada bizim apaçi yine ortaya çıktı ve cevabı patlattı:"Dıt dıt yapıp geçiyoz"
Elimle direksiyon döndürme hareketi yaptım ve içimden "Şu anda sıvıyosun" dedim.Hayır zaten öve öve bitir falan diyen yok ki,adam gibi cevap ver yani.Mülakattasın sonuçta.'Dıt dıt yapıp geçiyoz' ne lan?
O sırada kadın, "İşte öyle dıt dıt yapıp geçmek değil,herkes öyle sansa da.Sandığınızdan daha zor daha ve sabır gerektiren bir iş.Mesela açık çıkmaması gerek,müşterilere güleryüz göstermeniz gerek" derken,bizimki anında cevap verdi:"Benim burda bir kaç arkadaşım çalıştı,nasıl bi iş diye sordum,valla dıt dıt yapıp geçiyoz dedi."
Muhtemelen bu denyoyu almadılar,bilmiyorum ama beni ikinci görüşme için aradılar.Bu diğer koltuk firması işi çıktığı için gidemedim ama başka bi iş çıktı da demedim,manyak mıyım ben?:)
Böyle yani.Bilin diye söylüyorum,dıt dıt yapıp geçiyoz.
Çüüüzzzzzz!!!!:)

9 Oca 2012

İnsanlar neden kütüphanede konuşur?

Sınavdan çıkmışım...Yarın yeni bir sınav beni bekliyor.
Ezberlenmesi gereken yirmi sayfadan fazla not var."Kütüphaneye gideyim" diyorum.
Okulum diye söylemiyorum ama beş katlı ultra lüks(!) bir kütüphanesi vardır.Ortam sıcak,ferah ve aydınlık olduğundan sınav haftaları çoğunlukla orada olurum.
Yine verimli verimli çalışırım diye gittim.
Masalar kare şeklinde dört kişilik.İlk oturduğumda karşımda oturan çocuk sakin sakin sözlük karıştırıyordu.Belli ki dil öğrencisiydi...
Neyse bir süre sonra kalktı gitti,bi çift geldi oturdu.Ders çalışıcaklarmış.
Şimdi normalde çoğul çalışmak istiyorsan 4.kata çıkıyorsun,yekten takılırım diyorsan ilk iki kat senin.
Bunu bildikleri halde karşıma geçip hararetli hararetli ders anlattılar birbirlerine.Zaten nerde manyak var beni bulur,hem de koca kütüphanede gel karşıma otur.
Kalkıp söylenmem de ben he...Ters ters bakarım,hem de çok pis bakarım.
Naparsam yapayım gitmediler,yer de yok.Kapadım kulağımı,alıştım zaten.Onlar da gittiler.
Masada yek kaldım.Yaşasın falan derken bir baktım yan masaya bir çift geldi.Çocuk tam bir denyo!Nasıl bağırarak konuşuyo,böğürüyo bildiğin."Eaaaaaaaeeeeeeeeeeeeeeaaaaeeeeeehhhhh" dedim artık.
Şöyle dönüp bir bakmışım,kız çaktı durumu "Sessiz ol,rahatsız oluyolar" dedi.
Çocuk ne dese beğenirsiniz?
"Ses çıkarmıyorum ki amaağğğğ!!!"-Yeri göğü inletti bu arada.
Son sayfamı yazdım,kalktım gittim küfür ede ede...

Hem sinemada hem kütüphanede illaki konuşan,salak salak gülen tipler olur.
Nefret ediyorum yaaa...Çık yukarı orda konuş gerizekalı.
Ay valla sinirlerim yine bozuldu,öf!
Gideyim de çay içeyim ben.

8 Oca 2012

bu ne bohem hayat!



Final haftasının insanı dertli yapan bi yönü mü var bilmiyorum.
Ya da dur,kesin havalardan.
Bezgin Bekir gibiyim bu ara.Fazlasıyla mülayim,bağırmaya bile hali olmayan,ingilizce kitap okuma sevdalısı,çayı çok tüketen,Milka M Joy sevip durmadan yiyen,salak salak programlara,mesela "Arka Sokaklar" gibi bir saçmalığa iki saat boyunca bakan bir ben var bende benden içeri...
Sevmiyorum kışı.Sevmiyorum işte.
Gerçi bahar gelse de bu sefer eve girmek bilmem ben.
Öfffff teraziliğin zorlukları bunlar galiba.
İyisi mi ben azıcık bir şeyler okuyayım...

3 Oca 2012

paraları paraları deli gibi deli gibi saç saç saç!

Dikkatinizi kesin çekmiştir,insanlarda inanılmaz bir tüketim çılgınlığı var.

"Aaaaaa para geçti eline,hadi al al al" diye dört bir yandan kışkırtıcı teklifler yağıyor.
Bugün gittiğim bir kozmetikçide "Güneş kremi 60 liradan 30 a düştü kaçırma" dedi kadın.
Benim de en sevmediğim şey,ben işimi halletmişken mesela alacaklarımı almışken üstüne basa basa "Bakın şunda da şu kadar indirim var,allıklarda %50,rujlardan iki tane alırsanız üçüncüsü hediye" gibi cenderelere getirilmektir.
O anda ışığa bakan tavşan,trene bakan öküz misali olduğum yerde bir müddet kalıyorum e haliyle karşı taraf da bunu,çok makul bir teklif yapmış da düşünüyormuşum gibi algılıyor.
Yazık...

O yüzden en sevdiğim satış danışmanı tipi "Başka bir isteğiniz var mı?" diye sorup hayır cevabını alınca çekilendir.
Hepsi satış tekniği.Neden ihtiyacın yokken sadece, atıyorum işte krem almak için gittiğin yerden kese,burun bandı,tırnak makası falan alıp eve dönesin ki?
Sevmiyorum.Al al al dedikçe de almıyorum.

İnsanlar,-bunu bazen ben de yapıyorum- ellerinde hala tüketilmemiş duran şeyler olsa bile yenisini almak istiyor.Çünkü "her şey eskir" diye bir cümlenin gerçeğiyle yaşıyoruz,her gün önümüze her şeyin bir üstü çıkıyor."Bu eski,bak bu da yenisi" diye bin tane şey türüyor,üzerimize geliyor...

Geçen gün düşündüm,"Cep telefonlarının işlevi nedir?"
Cevap veriyorum:Sadece ama sadece iletişimi sağlamak.
Hepimiz hemfikiriz.O zaman neden illaki fotoğraf çeksin,internete girsin,müzik yüklesin diyoruz,illaki onlardan istiyoruz,değilse almıyoruz?
Cevap veriyorum:Çünküüüü devir küreselleşme devri.İnsanlar hızdan yana.Her şeyin en kolayına en basit yoldan ulaşma derdinde.Bunu yapabilmek için de bazen "paraları saç saç saç" yapmak gerekiyor.

Onu da demişken,reklamlar bas bas "Kullan-at"-"Paranı harca" diyor farkında mısınız?Hepimiz milyoneriz sanki anasını satayım.
Al mesela kurban bayramında kredi meselesi.Üniversitedeki bir hocam şöyle demişti:"Banka diyor ki,kurban bayramında kredi çek,taksitle öde.E zaten 3-4 gün sürüyor,bittikten sonra neden hala o parayı ödemeye uğraşayım ki?Bir de onun stresine neden gireyim?İşte emperyalizm yüzünü burada gösteriyor,bizi hep bir şeyler almamız yönünde teşvik ediyor"

Doğru.

Her şeyin hep daha güzeli,hep daha kalitelisi çıkıcak,işler daha da çığrından çıkıcak.Çünkü karşımızda güzelliği,insanlığı,hayattaki değerleri karşısındaki insanların maddiyatına,giyimine kuşamına göre ölçen bir nesil var.

Epeyce işimiz var yani.

2 Oca 2012

olan biten falan filan

--"Hazal pek bi neşelisin bu ara" diyen danışman hocam,biliyorsunuz ki ben sizin yanınıza her zaman öyle geliyorum.Hatta siz de beni idare edilmesi gereken bir deli,"Ah deli çocuk" diye hayıflanan biri gibi karşılıyor,gülüyorsunuz halime.
İçimden geçen neyse genelde çat diye dile getirdiğim şeyler var,mesela bana bir hocanın nasıl ders anlattığını,onu sevip sevmediğimi sorduğunuzda "Sabahat Tuncel'e benziyo" deyişime bile güldünüz.
Burcunuzu soran ilk öğrencinizim.Hatta tutturan."Terazi dimi?"-"Aaa nerden bildin?"-"Çünkü hiçbir hoca okuduğu sınav kağıtlarını,belki bi yanlışım vardır,hak geçmesin diye iki kere okumaz"-"????....???"
Hep heyecanlı,hep bir yerlere yetişmeye çalışır gibi bi halim olduğundan "Tamam Hazal,geç otur şöyle,sakin ol" demek size düşüyor.Halimi hatrımı soruyorsunuz.Öğrencilerinizle hep ilgilisiniz,Allah razı olsun.
Ve sanıyorum ki blogumu okuyorsunuz,ya da benim kuruntum ne bileyim.
Herkes tezleri bir kenara atarken detaylı detaylı okuyup bir de yaptığım yanlışları mail attınız.Düzelttim.İnşallah olmuştur.
He bu arada "İyi çalışmalar,neşeli günler" yazıyorum mailimin sonuna ama kızmazsınız di mi?
Neşe iyidir.Neşe bulaşıcıdır hocam.İlk defa yemek yediğim bir lokantada şefe güldüğümde gelip elimi sıkarak bana iyi seneler diyebiliyorsa para verdiğim için değil,gülen yüzümdendir.
Tamirhanede gördüm geçenlerde,"Güler yüz her kapının anahtarıdır" yazıyordu.
Sizin kapınız kapalı olduğunda da altından atmıştım tezimi.:)
Daha fazla saçmalamadan,tezimi okuyup değerlendirdiğiniz için teşekkürler.
İyi çalışmalar,neşeli günler:)

--Yılbaşında O'na çok istediği gömlekten aldım."Slim fit"
Bana dedi ki "Benim yılbaşında hediye almak gibi bir huyum yok canım, bilgin olsun da bişi bekleme"
"Yok" dedim tüm içtenliğimle,"Karşılıklı almıyorum ki,sadece içimden geldiği için..."
Neyse gün geldi verdim hediyesini.Çok sevindi sarıldı.O sırada arkadaşlarım bişi konuşuyorlardı,dikkatim oraya takıldı bir iki bişi söyledim,sonra O'na bi döndüm...Döndüm ama...Masada küçük bir kutu var...Üzerinde bir süs..."Bu ne?" dedim,güldü."Bu nee?"dedim,güldüm.
Açtım..."AAAAA".Önünden geçtiğimiz gümüşcüde her seferinde bakıp bakıp "Biliyo musun yoncalı kolyeleri çok severim,hep almak isterdim,bakalım mı içeri?" dediğim,kendi almak istediği için(meğersem) beni içeri göndermediği o güzel dört yapraklı,yapraklarının her biri de kalp şeklinde olan o yonca kolye kutunun içindeydi.
Yoncayı çok severim,daha önce de söylemiştim.Tarlasına girer ararım,derste veya başka bir ortamda sıkıldığımda kalem kağıt varsa hep yonca çizerim.Zaaf işte,nedenini bilmem ama galiba şans getirdiğinden...
"Bugün dördüncü ayımıza giriyoruz" dedi "Dört yapraklı olmasının bir anlamı da bundan"
Meğer kaç zaman önce almış bu günü beklemiş.Bir de "Almam" diyo yaaa hahah:)
Nasıl özel düşünülmüş,nasıl güzel bi hediye anlatamam...O benim uğurum asıl,kolye sadece hatırlatıcı.
Boynuna sarıldım,çok duygulandım.Taktım hemen.Hiç çıkartmam artık.
Cansın ciğersin...Çok teşekkür ederim.

--Bu hafta final tatili efendim.Paşa paşa sınavlara hazırlanıyoruz.
Haa bu arada okulumuza geçen hafta Barbaros Şansal geldi.Nasıl severim,görüp dinleyince daha çok sevdim.Paçalarından zeka akıyor adamın."Düşündüğün dilde seviş, düşmanının dilinde savaş " dedi.Unutmamak lazım söylediklerini...
Kulaklara küpe etmeli...