25 Haz 2010

yeni bir başlangıcın sonrası

Sadece beş gün içerisinde hayatım değişti.İnanılmaz şaşırdım ve sadece deli gibi çalışıp koşturarak güldüm,eğlendim.Fakat bu üçünün arasında en önemlisi:çok çalıştım,merak ettim öğrendim.Baştaysa çok korkmuştum.Hatta birkaç gün içinde bir başkası "O odada beklerken hepimizin yüzünde çaresizliğin resmini gördüm" dedi.İlk gün gergindik,sonra evimiz belledik.Zaten biliyorum:Bir şey insana sadece 15 dakika enteresan görünür.15 dakikanın sonunda her yer ve herkes benim yerim benim ailem oldu.
Bu staj.Fakat ben hayatımda ilk defa çalışıyorum.İnsan anlamadığı şeyden korkarmış,bunu bir filmden duydum ve doğru olduğunu çok kısa sürede anladım.İlk gün yapamayacağım diye korkmuştum ama hiç çekinmeden sürekli sordum:"Bu nasıl yapılıyor?" "Bana bunu anlatır mısınız?" "Yardım edebilir miyim?" diye ve beş günün sonunda işi kaptığımı fark ettim.Gelen giden evrak filan bunların hiçbirini ne yapacağım bana söylenmedi.Ben onları alıp ne yapacağımı biliyorum mesela.
Stajı yaptığım yer Bosch ve eğer kitaplarda "işyerinde verimi arttırma/çalışanların huzurunu düşünme" gibi terimler görüpte benim gibi "Amannn kaç firma bunu sağlar?" diye düşünenlerdenseniz gidin bir orayı görün derim.Bu kadar güzel bu kadar sıcak ve çalışanından işçisin bu kadar mağdur etmeyen bir firma daha görür müyüm diye düşünüyorum.Ben aslında burdan hiç gitmek istemiyorum keşke daha uzun kalabilsem çünkü beş gün içerisinde herkesi tanıdım güldüm ve bir gün içinde altı kişiye fal bakıp kendi rekorumu kırdım.Hiç tanımadığım insanlar beni tanır oldu ve bundan gurur duydum.İşimi layığıyla da yaptım ayrıca.Kaytarıp oturmadım sürekli koşturdum."Enerjik sinerjik" diye dans ettiğimde departmandakiler gülmeye başladı.Evet enerjime hayran kalmışlar galiba:)
O kadar farklı,dünyaya o kadar geniş ve yenilikçi açılardan bakan insanlar tanıdım ki hayatımı sorguladım.Ben kendimi geliştirdim sanırken yetmediğini fark ettim.İşi öğrendikçe daha da azmettim ve şimdi panoma bir hedef daha eklemeyi düşünüyorum ama sürpriz.Onu daha sonra söyleyeceğim gidip hallettikten sonra.Olması temennimdir ama peşini bırakmam.
İşe yaramak,güzel tepkiler almak,sevilen biri olmak...O kadar güzel hisler ki.İnsan neler yapıp neler yapmayacağını anlıyor böyle süper bir firmada olunca.
Hayatımın dönüm noktalarından biri olarak kabul ediyorum bunu.Bambaşka düşündüm,yerimi gördüm,bakış açılarını sorguladım ve herkese sordum "nedir" diye.Ben bununla mutlu oldum.
"Ayrıcalık"tan bahsediliyorsa,bunu sürekli söyleyen insanların değil, farkıyla belli edenlerin daha doğru kişiler oldukları ise yadsınamaz bir gerçek.

17 Haz 2010

doğum günü yazısı

Bugün dayımın doğum günü.Bu blogu okuyan herkesin 8789473274983894 kez adını duyduğu ve çok sık bahsettiğim dayımın.
Sevdiğim insanların doğum günü geldiğinde genellikle yaşadığım şeyleri anlatırım.Bu da öyle olacak...
Biz küçükken annem bir iş çıkışında anneanneme geldiğinde kapıdan duyduğu seslere şaşırmış.İçeriden yüksek ses müzik duyuluyormuş.Korkarak kapıyı açtığında, ayakta yanyana dayım ben ve İpek Metallica şarkısında deli gibi kafa sallıyormuşuz.Dayımın o zaman saçları uzundu.Kıvırcıktı.O yüzden biz çok eğlenirdik.
Bütün doğum günlerimizde bir gün önceden gelir ve pastamızı yapardı.O zamanlar pastanemiz yoktu.Bir gün ciddi ciddi barbieleri pastanın üzerine koymuş,ve kremadan yorgan yapmıştı.Ertesi gün kreşte yaptığımız sükseyi anlatmaya hacet yok çünkü hala şu yaşımda öyle bir pastaya rastlamadım.Hatta yıllar sonra kreşten bir arkadaşıma rastladığımda ilk söylediği "O pastaları hiç unutmadım" olmuştu.
Anneannemlerin evinin şekli biraz garip.Televizyonun önünde bir kanepe ve yanında bir boşluk var.O boşluğa sırf istiyoruz diye yeryatağı atarlardı.Küçükken sadece fanila kilot şeklinde uzanır ve anneannemin tencerede patlattığı mısırdan yerken dayım eve gelirdi.Hemen yanıma uzanır ve mısırımdan aşırırdı bende ona bağırırdım "Yeeeaaaa dayı napıyosun yeeeaaaa?" diye.Aksiydim ama o beni çok güldürürdü.Hala yapmayı sürdürdüğü şeylerden birini o sırada da yapardı:"Hadi kızlar altta kalanın canı çıksın".Hiyuuuuaaa huuuuuaaa diye bağırır ve deli gibi gülerken anneannem bize gülerdi evin ikinci kısmından.Dedem zaten "Bak şu Hakanın yaptığına!Tövbe tövbe" derdi.Dayım bunları hiç duymaz ve sadece bizimle ilgilenirdi.
Sonra yine bir gece bilmiyorum nerden esti,aldı tam bir karpuzu ve üstüne bıçakla derin derin İpek Hazal yazdı.Sonra mum buldu o yarıkların üstüne dikti.Başladık iyiki doğdun u söylemeye.Dedem ve anneannem gülerek yine bilindik tepkilerini verdiklerinde alkışlıyorduk.Bunu sadece o anda aklımıza estiği için yapmıştık ve gerçekten gece yarısıydı...
Bir gün de kivi ekmiştik.Can suyunu beraber vermiştik.Çıkmadı ama olsun dedik...
Çok şey yaşadık gerçekten ve yıllar boyunca hep Hakan= eğlence oldu benim için.O geliyorsa eğlenilecek,o yapıyorsa eğlenilecek,o anlatıyorsa eğlenilecekti.Ben küçükken bunun yıllar sonra azalacağını düşünmüştüm.Bayram sabahı iki dirhem bir çekirdeki kapıyı açtığımda cart mavi ponponlu şapkasıyla elindeki kartopunu apartman girişinden "Yehuuuuuu" diye fırlatıp "Çok güzel kar yağmış" dediğinde,benden domates isteyip kesmeye gerek duymadan üstünü batırıp yediğinde bile yıllar sonra bu adamdan eser kalmayacağını ummuştum.
İşte sonra o yıllar geçti,pastanemiz oldu,işleri büyüttü,yaratıcı zekasını kullandı(kesinlikle reklamcı olmalıydı) ve ben gördüm ki hala ders anlatırken bile ciddiyeti eğlenceyle harmanlayan,üstünü başını çikolata yapan,etrafına hala hakim bir adam.Üstelik işin güzel tarafı şimdi elini kızına uzattı.Gitgide daha çok benziyorlar birbirlerine,geçen gün daha iyi anladım:Geçen gün fırında Eylülle muhabbet ederken birden kucağımdan zıplayıp çiğ mantıların dolabını açtı,sonra bir tanesini minik elinde ısıttı ağzına atıp çiğnedi çiğnedi yuttu.Şaşkın şaşkın bakıp "Naptın sen öyle?" dedim,gözlerini kocaman açıp "Hazal babam söyledi.Elinde ısıt sonra at ağzına diye" dedi.O an içimden dedim ki tamam.Olmuş,kızına el vermiş.Kendisi de her türlü dolmayı sarmayı pişirmeden çiğ yiyebilen biridir.Kızı da artık onun gibi...
İsterim ki bu doğum günü de,hayatında hiç vazgeçemediği temel şey olan eğlence içinde geçsin.O kadar mutlu o kadar mutlu olsun ki hiç unutmasın...
Kendisini çok ama çok seviyorum...O olmasa bu kadar eğlenemez bu kadar öğrenemezdim ben...Merak bile etmezdim:
-Çikolatanın en büyük düşmanı çok sıcak,çok soğuk ve sudur
-Elin sıcaklığı 39 derecedir

1 Haz 2010

gururluyuz ve de mutluyuz!

Canım arkadaşım Ecenin mezuniyet töreni için Kütahyaya gittim.

Ece,şu hayatta görüp görebileceğiniz en temiz kalpli,en sadık,en mutluluk dağıtıcı ve fedakar insandır.(Belki bunları on beş kez yazdım ama yine olsa yine yazarım pişman değilim)Mutlulukların en güzelini hak eder...

Onu 6 sene önce tanıdığımda serviste şarkı söylüyordu.İndiği zaman evine şöyle bir bakarak "Sen burada mı oturuyorsun?" dedim şoklar içinde.Çünkü ilkokulda balkonundaki güllere bakıp hasta olduğumuz evdi orası."Gelin birgün beklerim" dedi.Evet çok içten söylemişti ama itiraf ediyorum "Ne gelcem yaaa" şeklinde konuştum içimden-evet bir monologtu bu.

Fakat işler zamanla değişti.Herkes birbirinin hayat alanından içeri girip şöyle bir baktı.Baktı ve birbirine ne kadar benzediğini anladı.Herkes zamanla birbirini tanır hale geldi.Bizim altı kişilik kız grubumuza sorun,herkes tek bir konuda hemfikirdir:"Ecenin süper bir ailesi var".Ben böyle bir şey görmedim.Ne olursa olsun her çarşamba günleri dayısı yengesi filan hep beraber bayram sabahı gibi toplanıp akşam yemeği yerler.-denk gelmiştik de birkeresinde o zaman öğrendim,ordan biliyorum-Ecenin annesi kesinlikle kimseyi yerinden kaldırmadan servis yapar.Eğer kapının önünden geçerken Eceyi almak için aşağıda bekliyorsanız,annesi mutlaka yukarı çağırır ve elinize peçeteye sarılmış üç adet kurabiye tutuşturur.Yok filan da deseniz,tokum da deseniz bu ısrar karşısında acilen pes etmeniz gerektiği bir gerçek olduğundan kurabiyeleri çantaya atıp yollara düşersiniz.

Babası o hayran olduğum güllere gözü gibi bakar.Hatta Kütahyadayken bana "Çiçekler de insanlar kadar sevgi ister kızım" dedi de hak verdim ona.

Abisi yengesi desen onlara da bayılmamak elde değil.Bne bu kadar eğlenceli bir çift görmedim herhalde.Hele abisi gülmekten yerlere düşürdü hepimizi.Gençlere bu kadar çabuk ayak uyduran bir abisi olduğu için çok şanslı...

Yeri gelmişken Kütahyayla ilgili de bir şeyler söylemek istiyorum:Ben bayıldım.Zeynep ısrarla "Sadece ilk gün güzel sonra bunalıyosun" dese de parmağımı ona doğru sallayıp "Sakın bidaha bana burayı kötüleme bozuşuruz" dedim ve güldük.Bizim Fomara gibi düşünün.Kent Meydanından yukarı çıkın,Osmangazi heykeline kadar.İşte orası Kütahya.Fakat üç yıl önceki gelişime nazaran her şey çok modern ve medeni olmuş.İnsanları güzel ve koca caddede o kadar arabadan bir korna sesi yok.Bence gerçekten yaşanası bir yer-tabi bu yaz için.Kışını bilemem ama çekilmez olduğunu söylüyorlar.

Eceyi kepli cüppeli görmek hepimizi çok duygulandırdı.İnsan düşünüyor gerçekten nerdeeenn nereye.Mutlulukların en güzelini hak ediyor o.

Hep başarılı olsun.

Zaten böyle bir aile arkasında durdukça başarısız olması imkansız...