31 Ağu 2011

insanların birbirleriyle alıp veremedikleri vardır

Bu cümleyi hep söylerim,söylemeye de devam edeceğim.
Kuran'da yazar,"Biz bazı insanların kalplerini mühürledik" diye.
Bakıyorum da evet,öyle görünüyor.
Fesatlık diye bir şey var fakat bu kızların birbirine "Aman yeaaa seni çekemiyoğğ" dediği cinsten bişi değil,insanın kalbinin kötü olması...
Nasıl olduğunu anlayamıyorum.Biri size iyi davranıyorsa ona neden kötü davranasınız ki?Bunun nedeni fesatlık mıdır hasetlik midir bilmiyorum...
Kazanacağım parayla gerçekleştirmek istediğim her şey gün be gün gözümün önünde canlanırken bunca kinlenen kız sana söylüyorum,nedir derdin?
Hayır bir de terslesem bari bişi demem de durduk yere yani...Hey Allahım.
İnsanlarla o kadaaarrr kavga edemeyen bir tipim ki sırf bu yüzden "strese bağlı travma" yaşadım bir süre.İlaç falan kullandım,içime attığım her şey bende neredeyse panik atağa neden olacaktı...Ramak kalmıştı.
Kavga gürültü kıskançlık...İnsanın doğasına yakıştıramıyorum.Biraz daha düz,naif ve sevgi dolu bakmak lazım...
Hayatı hep bir dağ olarak gördüm.Nasıl seslenirsen öyle cevap gelir sana.Azıcık sevgiden,azıcık fedakarlıktan ya da başkası adına sevinmekten zarar gelmez.
Mutlu olmak için bunları yapmak lazım.
Aksi halde kalbin kötülüğü yüze vuruyor.

30 Ağu 2011

bayramdan kareler

Dedemin eksikliği hissedildi yine ama geçen seneye nispeten neşeli bir bayramdı...
Günün konusu minik kuzenim Deniz bey oldu.Yengem ona papyon takmış.Allahım nasıl şeker şurup la gül gül öldük,bütün gün yanından ayrılmadım...

Yeşilliği,çimeni falan çok seviyor.He bir de oturttuğun zaman ağlıyor,alıyorum kucağıma,sitede tur atıyoruz.Biraz güneşin altından yürüyorum ki kemikleri güçlensin,az da olsa d vitamini alsın.

Yine ağladı bi ara,aldım kucağıma "Haddiiiii biz gezmeye gidiyoruzz" dedim,başladık turlamaya.Aptal bir de melodi mırıldanıyorum ciiiuuu ciuuuu civ ciiiuu falan gibi saçma bir şey.Tişörtümün kolundan tutarken ikinci turun sonunda gevşetti elini,bir baktım aaaaaa uyuyakalmış çocuk kucağımda...Öpmesi koklaması çok zevkli oluyor,o kadar güzel kokuyor ki anlatamam size.Çok seviyorum...Eylül de ayrı şeker,canım."Keşke benim gerçek ablam olsaydın" dedi durdu.


Kumla'da bayram da güzel oluyormuş,herkesi tanıdığımız için çok eğlenceli oldu.Dayımlar falan zaten ekstra komiktir,bizde de ses yüksek perdeden çıkınca cümbüşü görün...


Site etrafında turluyoruz:)


"Çok ilgiliyim" pozu...





Tipe gel yaaaa,papyon kafa:)



İşte böyle...
Dilerim herkesin bayramı mutlu olsun...
Nicesi olur,iyisi olur ama mutlusu az bulunur...
Az bulunan şeyler değerlidir:)








28 Ağu 2011

Hazalsu blogger Nlerini seçti-"oscar goes toooo"

Efendim bazı bloglarda bana da mim gelmiş...Çok çok pek çok teşekkür ediyorum,beni izlediğiniz sürece var olmaya devam edeceğim...
Kendini en çok anlatan ve bilgilendiren,akıcı yazan bloggerlardan olmak üzere üç kategoriden oscar aldım.Sevindim,hiç beklemiyordum.
Ağlamaklı olup "OH MY GOD!" deyip hayali sevgilimi öptükten sonra sahneye fırlayarak "Tenk yu so maç,ay lav yu ooll,bay dı vey siıls dont daaayyy" dedim...(Türkçesini yazmam ki hahah)
Ben de nacizane seçtim kategorilere...Dilerim alınma kırılma olmaz...
Hepinizi seviyorum:)

En iyi tasarıma sahip blogger: Cemreçete(oha çok güzel olmuş),Kaynayan,Sivil Penguen Adında Biri Var

En güncel blogger:14,Alışveriş Cini


En çok bilgilendiren blogger:Alışveriş Cini


En çok eleştiren blogger: Bu kategoriye Üfürükten Teyyare demek istiyorum...Hep isyan hep isyan:)

En çok kendini anlatan blogger: Cemrenin Kahvesi,Affet Kararsızlığımı,İçsel Konuşmanın Dışa Vurumu,Hayata Dair


En akıcı yazan blogger: Cemrenin Kahvesi,Veni Vidi Vici,Musical Comment


En aşık blogger: Eleni'nin Arka Bahçesi

En çok güldüren blogger: Lütfücüğüm,Veni Vidi Vici,Anti Kahraman

En aşçı blogger: Bal Böcükleri

En can blogger: Esra Dilara Akman,Hayata Dair,Mefisto,Eleni'nin Arka Bahçesi,14,Veni Vidi Vici

27 Ağu 2011

back to the past!

Bugün yine çalıştım,bayrama sayılı günler kala AVMlerdeki kalabalığı tahmin edersiniz...
O sıkışıklıkta kendimce bir gözlem yaparak şöyle bir kanıya vardım:İnsanların hiçbir şeye ama hiçbir şeye acelesi yok...Kabinden deli gibi ürün alıp dağıtmaya çıkıyorum,"Pardon"-"Afedersiniz"-"Geçebilir miyim?" demekten anam ağladı...İnanılmaz rahat bir milletiz,tın tın tın iki saatte.

Çok tez canlı bir insanım...Buluşmalara genelde erken giderim,hızlı yürürüm,hızlı yemek yerim...Sanki hep bir şeylere yetişmem gerekiyormuş gibi bir havam vardır,hatta arada "sakin ol" diyenler çıkar,ancak o zaman farkına varırım...
Bu nedenle işimi de hızlı yaparım...
Hiçbir işi olmayan insanlar mı yavaştır,yoksa bu genetik midir,bilmiyorum.

Ama esas anlamadığım şey,bu yoğunlukta insanların çoluk çombalaklarıyla alışverişe gelmeleri...
Onu kovala,bu balonu yakala derken bir yandan da "Gizemmmmm dur kızım!" diye bağırmak,ağlamaları,askılarla kılıç savaşı oynamaya çalışmaları...

Ölüm.

Ama baktık bugün kızlarla da,hayat onlara güzel be...İş yok güç yok.Gelip kıyafetlerin olduğu masaya oturdu birkaçı da aklıma küçüklüğüm geldi.İpekle hep oralara otururduk.Hatta ahanda fotoğrafı...
Çok çirkinim,saçımda kuyruğum bile var,bu ne lan!

Küçük şeylerden mutlu oluyorlar.Kimse onları karşılarına alıp "İŞ DİSİPLİNİ-SİGORTA-MAAŞ-PRİM-İKRAMİYE-MOLA" demiyor.

İkiz Annesi blogunu okudum biraz önce de,kendi ilkokul günlerim aklıma geldi.Dün gibi burnumda kokusu o yeni ayakkabıların,kıyafetlerin...Annem çok özenmişti.Çocuktur ister ne de olsa...Özenle okula götürülüp kapıdan el sallamalar,öğretmenlere teslim etmeler...İlk ödevler,ilk aşklar,ilk arkadaşlıklar.
Okul insana çok şey katıyor...Şanslıysan merhameti ve sevgiyi öğrenirsin,vicdan sahibi olursun;azıcık aklın varsa doğruyla yanlışı ayırırsın.Ha tersi olursa eyvahlar olsun!
Tüm bunları kat yaparken düşündüm...Ne güzel lan valla çocuk olmak...

Severim ben onları,hayata güzel bakışlarını,sonsuz meraklarını...

Evlatlarını okula bırakacak olanlar,şimdiden kolay gelsin:)

26 Ağu 2011

teknolojide son nokta-oha sayın seyirciler!




Kardeşimin de dediği gibi "Burda çok acayip şeyler oluyor!"
Sanırım bu İphone 5 insan zekasının ulaşabileceği son nokta.
3D çılgınlar gibi geldi hayatımıza.Her alanda görmek mümkün,resmen telefona uyarlamışlar...
Televizyonların yeni çıktığı zamanlar insanların "bir kutunun içinde birilerinin hareket etmesi" durumuna vaki olamaması geldi aklıma ilk önce...Herkesin bir evde toplanması,Dallas'ın izlenmesi...
Sonra merdaneli çamaşır makinelerinden otomatik makinelere geçildiği zaman yine aynı şaşkınlık baş göstermiş ya,şimdi bize komik geliyor.O zamanlar insanoğlu için büyük bir devrim kabul ediliyordu...
Beş sene kadar önce amcam bana "Hazal bak,göreceksin,yakında telefonlarla hem fotoğraf çekilebilecek hem de televizyon izlenebilecek" dedi...Söylediği yer dün gibi aklımda,o kadar inanmamıştım ki...Heee heee demiştim.
Şimdi telefonum fotoğraf çekiyor lan!
Yüce rabbim demiş ya,insan eşref-i mahlukattır,ona dört ayak vermedik iki ayak verdik,ayaklarının üzerinde durabilsin diye...
Hakkını veriyorlar bazı insanlar galiba.
Bazı insanların beyninde sınır olmadığının bir kanıtı bu telefondur.
Daha iyisi yapılana kadar en iyisi bu.

25 Ağu 2011

aşkın halleri

"Aslında çok sıcak bir insan değilim ama arkadaş ortamında bana 'Çok komiksin sen ya' diyorlar...Fakat gel gör ki hoşlandığım birinin yanında hiç konuşamıyorum,kitleniyorum resmen.Neden diye kızma,elimde değil çünkü...Kendimi ne kadar zorlarsam zorlayayım olmuyor,konuşacak konu bulamıyorum,normalde sizin yanınızdayken ne kadar enseye şaplaksam,onun yanında da kendimi bir o kadar ifade edemiyorum...
Kızma,elimde değil çünkü..."-Zeynep

"İki durumda çok konuştuğumu fark ettim:Çok mutluyken ve çok heyecanlıyken.
Birinden hoşlandığımı hissettiğim an yada biri benden hoşlanıyorsa o kadar çok konuşuyorum ki...Gözümün içine bakıyorsa yandan yandan izliyorsa falan,o kadar çok heyecanlanıyorum ki,bunu da çok konuşarak bastırıyorum.Sanki bir an için sussam hop diye ilan-ı aşk edecekmiş gibi.Bundan korkuyorum galiba ben...
Allah Allah deme,valla da billa da böyle..."-Hazal

"Bu yaptığımız iyi değil biliyosun di mi?Hep hazırlıklı,hep tetikte olmak...İsterdim akışına bırakmayı,amannn yapmayı...Zaten aniden olan şeyleri daha çok seviyorum:bir aşk ilanı,evlilik teklifi mesela.Bana daha doğal gibi geliyor.
Ama yok,yapamıyorum.Örülmüş duvarlarım var,biri azıcık aşındıracak gibi olsun hemen kapatıyorum kapılarımı.Çok zorsun diyorlar bana ama elimden bir şey gelmiyor.
Ben sana söyleyeyim,bizden bir yol olmaz.
Bu böyle sürer gider"-Hazal-Zeynep

Dün gece Zeyneple gece yarısı muhabbetimizden bir bölüm okudunuz.
Ortak küme ve ayrık kümelerimiz.
Değerlendirmesi size kalmış...

23 Ağu 2011

ah bu şarkıların gözü kör olsun!

Şarkılar hangi ruh hallerinde yazılır,bilmiyorum...
Fakat sanıyorum ki yazan kimseler,dinlediğim anda suratımın şekilden şekle girdiğine şahit olsalardı değil yazmaya kalkmak,kalem oynatmazlardı...
Hepimize olur mu:Çok keyifli bir günde aniden duyduğunuz bir şarkıda gözlerin hemencecik dolması...
Huzurlu bir yolculuk yapabilmek için sakin şarkıların tercih edilmesi...
Aşık olduğunda Teoman'dan Hakkı Bulut'a yatay geçiş...
Bazen banyoda,arabada,yolda mırıldanmak...
Anlatamadığın her şeyi kelimesi kelimesine hissettiğin bir şarkıyı baş tacı yapmak...

Liseye başlamadan bir gün önce balkonda oturuyorum...Dün gibi aklımda."Acaba yarın nolucak?" diyorum,kimler denk gelir bilmiyorum...Kulağımda da kulaklık var,radyo dinliyorum...
Kanaldan kanala gezerken bir şarkı doldurdu kulağımı...

"Kan ter içinde uykularından uyanıyorsan eğer her gece,
Yalnızlık sevgili gibi boylu boyunca uzanıyorsa koynuna,
Olur olmaz yere ıslanıyorsa kirpiklerin artık her şeye,
Anneni daha sık anımsıyorsan hatta anlıyorsan,
Kalbini bir mektup gibi buruşturulup fırlatılmış,
Kendini kimsesiz ve erken unutulmuş hissediyorsan..."

O anda sanki tüm bu söyledikleri bendim,kalp atışlarım hızlandı...
"Bakalım sonunda ne diyeceksin Sezen abla?" dedim,bir mesaj verdiği belliydi...

"İçindeki çocuğa sarıl,
Sana insanı anlatır..."

"Sana insanı anlatır" mı?Hasssss yaaa ben de bunu merak ediyordum ya zaten...
O gece gülümseyerek uyudum ve ister inanın ister inanmayın sırf bu şarkı ve bu son iki cümle yüzünden içimdeki tüm kötü düşüncelerden arınmış olarak gittim okula ve lise yıllarım süper geçti...
Ben ilk defa o gün kalbimi dinledim...
Bir daha da "ona " hiç danışmadım zaten...
Sezen Aksu sevdam da 14 yaşında başlamış oldu böylece...


Burcumdan mıdır bilmem ama pek hareketli şarkı dinleyen biri değilimdir.Eğlenmeyi çok severim,eller havaya bile yaparım ama en mutlu anında bile slow parça dinleyen bir tipim.Annem çok kızar hatta "Öfff azıcık da hareketli dinleyelim,sıkıldım" diye.O da benim tam tersim ama asla slowdan vazgeçmem hacı.Böyle gelmiş böyle gider...
Bu yazıyı yazma sebebim,şarkıcı Çelik bu arada...Çok sevdiğim bir şarkısı aklıma düştü,dinleyeyim dedim veeee akustik versiyonu denk geldi,öldüm bittim bayıldım,ne güzel yazılmış Allahım sözleri...
Hemen link vereyim de siz de dinleyin...Son ses lütfen:)
Öperimmmm
http://fizy.com/tr#s/1tqxdb

22 Ağu 2011

mağazalara kaç tip müşteri gelir?

1)Ne aradığını bilen müşteri:Canımız ciğerimizdir.Keşke hepsi onlardan olsa..."Ya ben keten pantolon bakıyorum ama nerde acaba?" sorusuyla gelirler,gider bakarlar,bazen beden sorarlar.Uğraşması en kolay müşteri tipidir.

2)"Bana kombin yapsana" müşteri:Gelir,"İş görüşmesine gidicem bana bi kombin yapsana" der.O kadar işin arasında bir de!
Hayatta başkası için yapamayacağım şeylerden biri budur.Yani senin üstündeki sana göre güzel,bana göre değil.E onu beğenmiyosun,bunu beğenmiyosun...Yapacak bir şey yok.

3)"Sizce bu olmuş mu?" müşteri:Dener,sonra "Bakar mısınız,sizce bu olmuş mu?" diye sorar.OLMAMIŞ deme şansın pek yok,cidden kötü duruyorsa söylemen lazım.Genelde ve son kertede kendi kararını kendi veren tiplerden oluşur.

4)Dağıtan müşteri:Bunlar belli bir güruhtan oluşur.Sadece gelir,dağıtır ve giderler.Toplamaya çalışayım,bari ucundan katlasaydım falan yoktur.İçten içe sövmenize neden olsa da gülmek zorunda kalabilirsiniz.

5)Anlayışlı müşteri:Yine ordan oraya koştuğum bir gün,bir kadın geldi:"Kızım burda bana göre bol kot var mı?" dedi."Şunlara bakabilirsiniz hanfendi,beğendiğiniz bir model olursa söyleyin,bedenine bakalım" dedim."Bilerek bakmadım çünkü sen buraları daha yeni toplamışsın,herkes karıştırıp da gidiyor zahmet olur,ben de açmak istemedim,sen bak iyisi" dedi.O an kadın benden beş yüz koli kot istese gık demezdim.Sarılasım geldi..."Yok estağfurullah,İŞİMİZ BU" desem de "İftara kadar ayaktasınız zaten" yaptı,çok içten bir teşekkürü hak etti.

6)"İkisinin arasındaki fark ne?" müşteri:Elinde iki pantolon var ve soruyor:"Bu ikisinin arasında neden fiyat farkı var?"
Allahtan cevabı biliyorum var ya...Bilmesem apışıp kalırım,demediğini bırakmaz...

7)Öven müşteri:Kat yapıyorum yine...Kaptırmışım resmen.
Bir kadın kolumdan tuttu."Canım görevli misin?"
"Buyrun yardımcı olayım"
"Biz annem için hırka bakıyoruz da...Ayyyyyy maşallahh ne güzel kızsın sennn,dimi anne,baksana şu burun yapısı falan maşallaaaahhh"
"Ayyy yapmayın böyle Allah aşkına,utanırım teşekkür ederim"
"Utanma canım,bak güzel şeyler söylüyoruz"
Yardımcı olurum,aradıkları gibi bulamazlar."Hadi ben seni tutmayayım,kolay gelsin güzel kız" der ve gider.
Her yanımı ateş bastı utançtan la...

8)Dert anlatılamayan müşteri:"Bunun 42si var mı?"(Mavi bir elbise)
"Bakayım hanfendi"
Bakar.Kalmamıştır.
"Ne demek kalmamış canım?Var ya işte burda!" (Mor olanını gösterir)
"Siz bana mavi olanını söylemiştiniz"
"Hımmm ben alıcam bu moru.Barkodunu sökebilir misiniz?"
"Ürünü aldıktan sonra sökebiliyoruz,malesef"
"Hımmmm...Ya ben bu vitrindeki mankenin üzerindeki 42 bedense onu almak istiyorum"
(Ya sabır çeker) "Bir sorayım hanfendi,bekleticem biraz..."
(Kasaya koşar) "Emine hanım,yardıma ihtiyacım var.Kabindeki kadın sınırlarımı zorluyor" diye olayı anlatır.
Emine hanım gelir,vitrindeki elbisenin 36 beden olduğunu söyler.
"Bunun mavisinden kalmamış,gelirse arar mısınız beni?"
"Biz bayram dolayısıyla unutabiliriz,o yüzden numaramızı verelim,siz ürün takibi yaparsınız"
"Heee hiç mi gelmez?"
Sıkıldınız,biliyorum.
Uzatmayayım daha fazla,çünkü kadın zor ikna oldu.Ama gitti şükür.
Şimdilik bu kadar.Devamı gelir,olmadı siz ürün takibi yapın:)

20 Ağu 2011

canım benim canım benim

"Her derde deva,her yarayı iyileştiren tek kapı,ne bir arkadaşın yanı,ne de herhangi bir akrabadır.
Çünkü onların yanında her zaman derli toplu olmak zorundasınızdır.Dağılma lüksünüz sınırlıdır.
O yüzden tek kapı anneanne yanıdır.
Sizi her zaman olduğunuz gibi kabul eder.Tek eş çorapla bile gitseniz,hıoldjırk diye burnunuzu bile silseniz,altı ayrı üstü ayrı şişhane eşofman bile giyseniz tek laf etmeyecek,sizi karşılık beklemeden bağrına basacak ender bir kişidir "anneanne".
Kimse onun kadar güzel reçel yapamaz,patates köfte kızartamaz yada muhlama yapamaz.
"Ya anneanne bak canım çekti şimdi,bir muhlama olsa da yesek" dediğinizde ve muhtemelen unutup uyuduğunuzda,sabah kokusuna kalktığınız ve sevinçten gülerek uyandığınız yerdir anneanne yanı...
"Akşam sana kalmaya geliyorum" dediğinizde,menüsünde patates köfte olması gerektiğini siz söylemeden bilir.Bayıldığınızı bilir.Pilavına da seviyorsunuz diye garnitür katar.
Şapka yada kazak örmesini istediğinizde gidip hemen ip alan insandır.Yetiştirmek için motor takmış gibi hızlıdır.Üşümenizi istemez.
Sevdiği için izlediğiniz "Fatmagül'ün suçu ne?" dizisinde hemen tencerede mısır patlatır,sonra onu üç ayrı büyük tabağa bölüp ayağınıza getirir.Yerken bir yandan da "Ha bu kadının(fatmagülün yengesi) ağzı dili lal olsa ne iyi olurdu.O..pu" demesiyle kakır kakır gülersiniz karşılıklı.
Hitap tarzınız 'kuşum,şekerim,bacım' olduğunda "Ehhh bi kuş deme bana" dediği an önce bu ciddiyete şaşırır sonra yine karşılıklı gülersiniz.
Bayramda ve doğum gününüzde para verir.İstemezsiniz cebinize sıkıştırır.Gülersiniz.Sarılırsınız.
"Hadi anneanne" deyip sarılır ve laylaylayaay şeklinde dönerken,"Kız bi dur başım döndü" diyerek güler.
Bazen çok sıkılırsınız her şeyden,gider dizine yatarsınız,saçınızı okşar.Uyursunuz,hiç konuşmazsınız.İyileştirici yanı burdadır.
Başınız ağrıdığında size çorba yapan insandır.
Ve siz uyuyakaldığınızda mutlaka üstünüzü örtendir...
Dün de yine ondaydım.Yine çok güldüm iyileştim geldim.
Allah onu başımdan eksik etmesin...
P.S:Biraz önce aradı,bir şey sormak için ama numarasını tanımadım,arkadaşım sandım"Efendim canım" dedim.Onun olduğunu anlayınca "Ay anneanne ben seni arkadaşım zannettim" dedim."Ben senin arkadaşın değil miyim salak?" dedi güldük."Ben senin en genç arkadaşınım"...
Öyle tabi öyle.Onun gibi arkadaşa can kurban:):) "


Bu yazıyı ocak ayında yazdığım yazıların içinde buldum.
Bu aralar en çok anneanneme ihtiyacım var,o ise Kumla'da.
Çok özledim,dizine yatmak ve uyumak istiyorum.
Gerçekten de bana "Noldu?" diye sormayan nadir insanlardandır o.Çok eğlencelidir.Elinde olmadan yaptığı komik konuşmaları yazdıkça facebookta insanlar onu çok merak etmeye başladı,bayılıyorlar.
Ben de bayılıyorum.Onun beni çok sevmesine bayılıyorum,her halime katlanmasını seviyorum,beni "deli kızım deli kızım/sen hiç büyümedin deli kızım" diye sevmesini seviyorum,dediklerime itiraz etmemesini seviyorum...
Anneanne,şu hayatta başıma gelen en güzel şeysin...
Allah sana uzun ömürler versin,ona emanet ol...
Seni çok seviyorum.


18 Ağu 2011

şekil 1-A:durduk yere sinirlerin bozulması

Bugün ikinci bi yazı eklemek diye bir derdim yoktu aslında.Tek yazıyla günü kapatıcaktım.İzin günüm,keyif çatarım,"on dönüm bostan-yan gel yat osman" yaparım falan dedim.
Televizyonda "Cesur Yürek" var,çok da severim.İpekle izliyoruz,savaş sahnelerinde "Osmanlı'nın vazgeçilmez taktiklerinden turan taktiğini uygulasalar daha iyi olabilirdi hacı" deyip gülüyoruz falan...
O ara dedim bir Facebookuma bakayım.
Açmaz olsaydım,sinirlerim hopladı.
Listemdeki bi akıllı,şöyle bir şey paylaşmış,copy-paste yapıyorum:"Erkeklerr kadınlarından ;
Mutfakta bir aşçı, çocuklarıyla bir anne ve yatak odasında tamamen dişi bir kadın görmek isterler. :)) "
"Bak yaaa salağa" dedim,"Noldu?" dedi İpek.Yazılanı okudum ve sordum:"Eeeee erkek hiçbir şey olmayacak,hep kadın bir şey olacak yani öyle mi?Zihniyetine tüküreyim senin..."

Erkekler kadınlardan fiziksel olarak daha güçlü.
Bunu kabul ediyorum,etmemek salaklık olur.
Erkeklere göre belirlenmiş kurallarla yaşanıyor genellikle.Onlar sofra kurmaz kaldırmaz,her şey önlerine gelir.
Kalabalık bir ailede büyüdüğüm için izlemeye çok fazla vaktim oldu benim.Kadınlar bir oraya bir buraya koşar,erkeğe el attırmaz falan.Yerinden kaldırmazlar.Onlar sadece konuşurlar.Hep "Neden?" diye sorguladım izlerken.Aslında yaparlar ama bu ezelden beri kadının işi olarak algılanmış.Şu yaşımda ev silme-süpürme-toz alma-çamaşır bulaşık yıkama-asma-toplama-ütü işleri bile benden soruluyor.

Neyse,ama kadından anne-sevgili-hizmetçi-tam anlamıyla dişi-aşçı-eş falan olması beklenirken erkekten sadece para kazanması bekleniyor.
Neden kadınlar da erkekler için kriter koyamıyor.Yada belirlediklerinde bu sadece "sevgi göstersin,romantik olsun,saygılı olsun" gibi soyut şeylerden oluşuyor?
Anlamıyorum,anlamıyorum.
Sonra "Kadın öyle değildi,böyle değildi aldattım"
Oldu!Sen ne boksun ki,çok mu iyisin ki bi de kadını beğenmiyosun Prens William?
Geçiceksin bu işleri.
Beni de sinirlendirmeyeceksin.
Yarın işe gidicem.

fotoğraf-ben küçükken

Ehue ehue falan diye gülüyorum...
Yine gördüm yine güldüm bu fotoğrafa la.Çok komik bence. Sevgili ikiz kardeşim ve ben...Zaten hangisinin ben olduğumu rahatça anlayabilirsiniz...
Toplasan beş yaşında bile değiliz.
Allah bizi kahretmesin,çok şekeriz!:)


17 Ağu 2011

ilk iş günümden manzaralar

Ayaklarım sızıımm sızım sızlıyor.
Aslında eve gelip kendimi koltuğa atana kadar bir problem yoktu,dinçtim ve enerjiktim ama ne olduysa eve gelince oldu.
Nedenini anlıyorum:İnsan yedi buçuk saat boyunca hiç oturmadan oradan oraya koştuğunda bir şey anlamıyor.Öğlen ikide işe başladım,saati sorduğumda beşti.Buna memnun oldum.Zamanın çalışarak geçmesi çok güzel.

Önce bir eğitim verdiler.Efendim paça nasıl alınır,bilgisayardan ürün takibi nasıl yapılır,müşterilerle ilişkiler nedir,vizyon misyon cart curt.Cart curt dediğime bakmayın gerçi,bizi daha donanımlı hale getirdi bu anlatılanlar.Ortalığa salmadılar hemen.İşimize geldi.
Saat 2de gittim,hemen tişötler ve üstünde ismimiz yazan birer kart verdiler,iş bölümü yapıldı ve başladık.
Önce ürünleri katlıyorsun.Kolay falan demeyin valla ağzınızı burnunuzu kırarım.Çünkü efendim,sen katlarken bir müşteri geliyor "Bunun s si var mı?" diyor,"Hemen bakalım" diyorsun,asla ikiletmiyorsun.Bilgisayardan bakıyorsun,"Malesef hanfendi(evet hanfendi) kalmamış" deyip yerine dönüyorsun ve bir bakıyorsun ki.........DIN DIN DIN DDDDDDDDIIIIINNNN!
YARAĞLIIII YARAĞĞĞĞLIIII diye şarkılar söylemek istiyorsun,çünkü az önce çiçek gibi katladığın tüm ürünler talan edilmiş!Beş dakikada evet,yanlış duymadınız.Sanki bir güruh türüyor ve "Abi gitti kız,koş karıştır katladıklarını" diyor gibi geliyor insana.
Güzel ülkemin güzel insanlarının hızına yetişmek çok zor.

Başladık,on beş dakika içinde tüm yapılacakları öğrendim.Bir Necla abla var,bana "Sen hızlı öğreniyorsun,o yüzden bugün sana biraz yüklenicem" dedi,sevindim.İnsanların benden yardım istemesi de cabası oldu.İşi kaptım,övünmek gibi olmasın:)
Ama şikayetim var yani hacı,bak söylüyorum.Aynı ürünü neden 15 kere katlıyorum?Neden her gelen, katlanan ürünü açıp şöyle bir bakıp bırakıyor?Neden insanlar sana robot muamelesi yapıyor?Şimdi Allahı var,ters bi şey yaşamadım,abuk tipler denk gelmedi,hepsi mülayim söz dinleyen insanlardı ama bu huyumuz kötü."İŞİ DEĞİL Mİ,YAPSIN!".Yapmasın abi.Yapmasın.Yapamaz,insan o insan ya.Neden görmüyorsunuz?
Hayır işin "al bir de burdan yak" yanı,oruçlusun.Gerçi Allah sabrını verdi ama zaten aç susuzsun yani bir de sen iş çıkarma.
Bir de hep yapılan bir hareketten bahsetmek istiyorum,itiraf edelim bazen biz de yapıyoruz:Bir ürünü deniyorsunuz,olmuyor.Onu öylece kabinde bırakıp gidiyorsunuz.Yaptınız biliyorum."İŞİ DEĞİL Mİ,ALSIN ONU ORDAN" da dediniz içinizden.Tamam.Şimdi sakin olun ve "birdaha asla yapmayacağım" deyin.Anlaşalım.Çünkü insana azap vermekten başka bir şeye yaramıyor.
Katlamak,depolara koşturmak falan yetmezmiş gibi bir de insanların ters çevirip de bıraktığı-evet onlardan da var-elbiseleri,tişörtleri katlamaya çalışmak tam bir ölüm.Bir değil beş değil on parça.Hani şu arabalar var ya alışveriş merkezlerinde,onlardan bir günde ağzına kadar dolu olarak beş tane gezdi mağazada,sırf kabinden çıkan kıyafetleri yerleştirmek için...Yapmayalım lütfen,rica ediyorum,aklınıza gelen ben olayım...

Ama genellersem eğer 7.5 saat çalıştım,çok insan gördüm,çok iş yaptım ve mutlu oldum.
Bir kez daha anladım ki çalışmak beni daha da enerjik yapıyor,işe yaramak harika...
Memnunum,benden memnunlar,işi sevdim.
Daha ne olsun!

16 Ağu 2011

neden diye sorar bu kız

Bilmem hatırlar mısınız,bir ara büyük harflerle "BEN TÜRKÇE MÜZİK DİNLEMİYORUM" palavrası türemişti,gerçi devam ediyor mu bilmiyorum.
"Acaba bunu söylemek,insanı daha donanımlı mı gösteriyor?" diye düşünmüştüm.Ben de söyleseydim,"Yaaa gerçekten bi Sezen Aksu yaneee" falan deseydim ,insanlar "Vay beee bu ne genel kültür!" falan mı diyecekti?
Uzun süre bu sorunun cevabını merak ettim.
Tabi bu süre zarfında türkçe müzik dinlemeye,türkçe kitap ve şiir okumaya devam ettim.Yabancı müziği zaten severim,illaki tutar elinden;dinledim.Anlayabildiğim kadar yabancı kitap okumaya çalıştım,şiirlere baktım.
En sonunda içimde birbiriyle kavgaya tutuşan iki fikri karşıma aldım ve gerçeği kendime çok net anlattım:"Küçüklüğünden beri,kendini bildin bileli yazı yazıyor olman,türkçeyi-edebiyatı deliler gibi sevmen,kelime oyunlarına açık olman,Össde her iki kategoride de ful çekmen...Bunlar tesadüf olabilir mi?"
Olamaz.
Cevabımı buldum ve bir oh çektim:Türkçe'yi seçiyorum.
Çünkü o kadar güzel,o kadar şiirsel bir dil ki,yeri dolmaz.
Türkçe konuşmayı çok seviyorum,çünkü bir kelime yerine binlerce kelime getirebilir,istediğin kıvamda hamur gibi yoğurabilirsin.
Türkçe okumayı çok seviyorum,çünkü edebiyatta yabancı yazarlardan çok daha başarılı yazarlar var bizde.Türkçe bir kitabı okurken gözlerim dolar benim,"Heh yaaaa işte anlatamadığım şeyi tastamam burda buldum.Annnnnnnneeee bak ne yazıyo burda" derim,yada harika şairlerin harika şiirlerini okurken içim yanar...
Hangi dilde "Ben sana mecburum,bilemezsin" cümlesini okuyup da acayip duygulara gark olabilirsiniz?
Hangi dilde bir türkünün insan üzerinde yarattığı duyguyu "bu acayip türkü, hiç fark edilmeden yutulan bir avuç zehire benzer" diye okuyabilirsiniz?
Ve hangi dilde bir şarkıda "Yapacak hiçbir şey yok,gitmek istedi gitti/Hem anlıyorum hem çok acı,tek taraflı bitti" yada "Dün gece sen uyurken yüreğim bir yıldız gibi bağlandı sana" cümleleri geçtiğinde yüreğinizden bir şeyler geçtiğini hissedebilirsiniz?

Yozlaşmaya gidiyoruz ve bundan nefret ediyorum.
Kendi kültüründeki mesela bir Neşet Ertaş'ı bir Erkan Oğur'u küçümseyip Rihanna,Eminem falan dinleyenler var.Dinleme demiyorum ama "Erkan Oğur kim yeeaaa?Zeynebim türküsü de nesi?" falan demesinler.
Öyle güzel şairler,yazarlar çıkmış ki bu topraklardan...Sabahattin Ali,Reşat Nuri,Attila İlhan,Cemal Süreya,Orhan Veli ve niceleri.
Onların verdiği duyguyu bana hiçbir yabancı yazar yada şair veremez.
O yüzden bendeki sanat eserlerinin çoğu türkçedir ve öyle kalıcak...
Yaşasın türkçe!

mimlendim ow yeeeaaa!

Eleni'nin Arka Bahçesi ve Esra Dilara Akman tarafından mimlenmiş bulunuyorum.
Bu mim ne demek bilmiyordum.Sayfama mı atılıyor,yollanıyor mu falan diye düşündüm durdum ama galiba onlar soruyor,sen buraya cevabını veriyosun.
Konu şu:"Çok beğendiğiniz, izlemekten asla sıkılmayacağınızı düşündüğünüz 3 filmi (Üçlemeler üç film olarak sayılacaktır), neden bu kadar beğendiğinizi de açıklayarak yazın''




Hımmm bir düşünelimmmm...










1)Titanic:Onun büyüsü başka,ondaki aşk başka.Jack Dawson daki cesaret,o aşk,o sevgi...Ağlarım her izlediğimde...






2)İnto the Wild: 27625256 kez izledim herhalde bu gerçek yaşam öyküsünü.Alaska'ya gidip terkedilmiş bir otobüste yaşamaya başlayan Christopher Mccandless'ın hikayesi.Acayip bir film,insan kitleniyor.











3)Big Fish:Tim Burton'ı zaten çok severdim,bu filmiyle daha çok sevdim.Güzeller güzeli masallar uydurup bunlardan hayaller kurmuş.Baba-oğul ilişkilerine başka bir ışık,başka bir nefes olmuş.Harika bir film.Masal sevenlere tavsiye...







4)Babam ve Oğlum:Dayanamadım dörtledim.Bence dünyanın en içten filmlerinden biri bu.Buram buram Ege,sıcaklık ve sevgi kokuyor.İzlemeyen kalmadıysa bile ben her izlediğimde ağlarım,söylemek isterim.



Not:Singin'in the Rain'i almadım çünkü onu mü


zikal kategorisinde değerlendiriyorum.Anlatıp duruyosun da neden yazmadın olmasın.

Mim için teşekkürler kızlar.Sizi seviyorum:)

15 Ağu 2011

senin kanatların var,uçabilirsin

Bu ara en çok bu cümle etkiliyor beni.
Mevlana,insanın kanatlarla doğduğundan bahsediyor.Dalkavukluk etme,kanatlarını kullanmayı ve uçmayı öğren diyor.
Harika.
Sufi felsefesi beni çok etkiliyor.Onlardaki o hayatı sakin algılayış,kinden hırstan ihtirastan uzaklık ve tevekkül hali çekiyor beni.Kahkaha atmıyorlar mesela çok.Ufaktan bir tebessüm yetiyor.

Annem bir gün bana "Ya Hazal,Merinos'ta şu hep gittiğimiz tekke varya,onlar gösteri yapıcaklarmış,gelsene benimle" dedi.Eşlik ettim tabiki.
Kocamaann bir salon.Çoğu kapalı birçok insanın içinde siyah ojelerimle çok sırıtmıştım.
Öncelikle semazenbaşı konuşacak dediler.Oha dedim,semazenbaşı!Bakalım ne diyecek diye kulak kesildim.
Yumuşak yüzlü,gözlüklü,yaşlıca bir adamdı.Görür görmez sevdim.
Öyle bir konuştu ki,duymak zorunda hissettiğimiz hiçbir şeyi dillendirmedi.
Bağıra bağıra,"Fuhuş yapmış bir insanı,bir eroin bağımlısını yanınızda gezdirebiliyorsanız,ona yardım edebiliyorsanız asıl ibadet sizin bu yaptığınız olur" dedi.Salon sus pus oldu.Hiçbirimiz yapabileceğimizden emin değildik...
Dünyadaki herkesin ve her şeyin birbirinden bir şeyler öğrendiğini ve insanların eşit olduğunu söyledi."Neden semaya başlamadan evvel,en yaşlı semazen en küçük semazene selam verir biliyor musunuz?" dedi "Şöyle der:Sen daha çok küçüksün,daha yolun çok başındasın...Bense sonundayım...O yüzden sen benden daha değerlisin...Hoşgeldin"
Gözlerim dolu dolu oldu.Ağlayacağım diye aklım çıktı.Nasıl naif,nasıl harika bir mantıktır Allahım...Bayıldım.

Epeyce konuştu,tüm salon büyülenmişti.
Son olarak şunları söyledi:"Biliyorum,benden sema ile ilgili bir şeyler söylememi beklediniz.Size bir tanım yapmam gerektiğini düşünüyor olabilirsiniz.Sadece şunu söyleyebilirim:" Bir kadını yada erkeği,çiçeği yada böceği..neyi severseniz sevin ama içinizde bir sevgi damlası mutlaka olsun.insanın yeri sevdiğinin yanındadır,onun kapısındadır.
Ki "sema" demek,sevdiğine sarılmaktır,aklına sevdiğin geldiğinde dudağının kenarında bir tebessüm oluşuyorsa bu semadır.İnsanın sevdiğiyle muhabbetidir sema;onun yanında olmaktır" dedi,"Allah'a emanet olun" diye bitirdi...


Ne adamdı!Ne sözlerdi!
Allah herkese onlar kadar güzel gönül versin.
Sanırım daha mutlu oluruz.

aramızda Nevin Hirik diye biri var...


Dayım günlerdir,"Nevin'in resimleri süper di mi?" diyor.Arkadaşı.Evet falan diye geçiştiriyorum,çünkü bakmadım.

"Nevin geçen gün fırına geldi,'Hakan,senin şu pastacılık yarışmasının afişini benim için imzalar mısın?' dedi,acayip şaşırdım.Ben de onun tablolarından isterim aslında ama çok pahalı.Harika ama."


Dün bunları söylerken fırının bahçesinde oturmuş çay içiyorduk.Elleriyle yaptığı şöbiyetten yedim.Güldük eğlendik.

Sonra eve geldim.Biri bana Nevin Hirik'in linkini yolladı Facebook'tan.Bir bakayım dedim.

Açıkça söylüyorum:Ben öyle tablolara bakıp da "Hımm evet bunun sanatsal açıdan şöyle bir değeri var" falan diye konuşmalar yapamam.Zaten genel olarak tablolar benim ilgimi çekmez.Çekiyor desem yalan söylemiş 0lurum.Bir tek Salvador Dali'ye gittiğimde "Ne güzel kullanmış renkleri böyle!" demiştim.Karakalem çalışmaları süperdi .Hele "Gala'nın Yürüyüşü" ne bitmiştim.

Fakat dün o resimleri görür görmez ilk defa bu kadar heyecanlandım.Kalbim nasıl çarpıyor,anlatamam size."Bunlar harika!" dedim,dayıma "beni bu kadınla acilen tanıştırmalısın" diye mesaj attım,Nevin Hirik de beni facebooktan eklemiş!

"Hikayelerini sizden dinlemem lazım" dedim,"Resimlere bak,onlar seninle konuşur" dedi.Evine gitmeyi çok isterim ama Avustralya'da yaşıyor.Anca buralara geliyor...



You were born with wings,why prefer to crawl through life?-Rumi



Ben gurbette değilim,gurbet benim içimde...

Bakar mısınız?
Birer harika!Anlamlarına bu kadar uyan şeylerle daha önce hiç karşılaşmamıştım.Kısa,öz,çarpıcı,vurucu.
Diyorum ya,bir şeyler ilginç gelsin bana,bir şeyler yakalasın kalbimden yeter ki...
Heyecan duydukça merakım,merakım arttıkça hayata karşı olan sevgim artıyor.
Sen çok yaşa Nevin Hirik.
Ellerine,emeğine sağlık...

14 Ağu 2011

"ben ona resmen aşığım" eteği

Fotoğraf bugünden...
Bu eteği birkaç gün önce aldım.Böyle kombin ettim.
Kolyem görünmemiş,çok üzüldüm valla ya.Çok seviyorum kendisini çünkü.
Eteğin rengi lacivert.Çok severim.O kadar güzel ki,uçuş uçuş,yokmuş gibi.
Adını "Ben ona resmen aşığım eteği" koydum çünkü o melodiyi mırıldanıp dönüyorum sokaklarda...Uçuyor eteğim..."Çok eğlenceliiiii" deyip gülüyorum.
Yeni formam olur artık.
Kokuşur üstümde hahahah:)


13 Ağu 2011

senden.benden.bizden.

Biraz önce radyoda Gece Yolcuları'nın "Gökler Ağlıyor" şarkısına denk geldim.
Kral Çıplak'ta Cem Adrian'ı dinledim.Onun da "Bana Özel" diye bir şarkısı vardır ki bence bir kadına yazılmış en ama en güzel şarkıdır.
"Lan!" diyorum kendi kendime "Sen hiçbir zaman bir erkeğin,arkasından deli gibi ağlayıp kendini mala bağladığı,aynalar kırdığı,adına şarkılar yazdığı kadın olamayacaksın".
Arkasından da "Just pide Just pide" yi söyledim...

"Bu şehirde bir kadın var,adı bana özel
Elleri var küçücük,yüzüyse çiçeklerinden güzel
Kimse bilmez benden başka,bir kalbi var kocaman ama bana özel
Bazen kızar dünyaya ama sadece kendini üzer..."(Dinlemek isteyenler mtvdeki performansını tavsiye ederim)

Bana böyle bir şarkı yazılma ihtimalinin yüzdesi bile yok.Ki ben hiçbir zaman ağlayarak koşan,bir şeyler fırlatan,sarhoş olup kendini kaybederek orda burda dans eden,yani kısacası o filmlerdeki kızlar gibi olamam.Ki şarkılar onlara yazılmıyor tabi ama neden filmler onlara çekiliyo o zaman?
Vay adaletsiz dünya!
Boynumu büüğğktüm,nasıl üzüldüm nasıl üzüldüm....Şansıma küstüm.

*******

Pazartesi iki saatlik bir eğitimin ardından iş hayatına adım atıyorum efendim.Dur havalı adını söyleyeyim:"Satış Danışmanı" olarak.Heyecanlıyım.En tuhaf tipler bana denk gelir,hepsini yazacağım merak etmeyin.
Sabırlıyımdır genel olarak.Ama çok da üstüme gelmesinler valla,"Senin sorunun ne dostum ha?" triplerine girebilirim her an.
Lütfen.Oruçluyuz.Yapmayalım.

********
Edebali için de yazıyorum bunu.Yazısında dergilere abone olmanın güzelliğinden bahsetmiş.
Haklı.
Ben bi ara Geo alıyodum.Harikaydı,çok şey öğrendim.
Şimdi de "Atlas Tarih" e sardım.Müthiş bir dergiymiş.
Benim alış nedenim "Osmanlıda Fal" başlığıydı.Hepimizin çok ilgisini çeken bu konuda meğersem kitaplar yazılmış çok eskiden.Geleceği,huyu,karakteri ise ele,ayağa,saça göre falan tahlil ediyorlarmış.Kitapları bulsam süper olur aslında.
Bu sayede derginin de çok kıymetli olduğunu gördüm.
Okuyalım,okutalım efenim...

12 Ağu 2011

isterim de isterim!

Giriş:Şimdi okuyacağınız yazı,bugünün 3.yazısıdır.Sabrınıza teşekkür eder,"yuh amma çok yazdı!" larınıza kulak tıkamayı yeğlerim.İyi okumalar efenim...

İsteklerim var.
Olması imkansız olmayan şeyler fakat zamana yayılması gerekiyor.
1)Vals yapmak:Jennifer Lopez'in bazı filmlerinde var mesela.Uzzuuuunn,uçuş uçuş elbiseler giyiyorlar,partnerlerine kibaaarr mı kibar bir selam vererek dans pozisyonuna geçip,başlarını hafifçe sağa yatırıyorlar.Sanki melekler kanat çırpıyor o an,nasıl bir büyüsü var!İzlemeye doyamıyor insan.
Hayır,kavalye desen yok.Elbise yok,yetenek yok.Ama yapmak istiyorum.
Kimsenin olmadığı bir yerde,mutlaka.

2)İstiklal Caddesi üzerine:Kış...Kar yağıyor...İstiklal Caddesinde yürüyorum...Yanımda kim olduğu önemli değil ama bu hayal için malzemeler:1 adet erkek,kar ve akordeon çalan bir sokak müzisyeni.Anladınız zaten.Birden yolun ortasında dans etmek istiyorum.Bizi birileri izliyor olabilir,takmam hiç,umursamam.Gülerim sadece.Hem de deli gibi...

3)Salaş bir ortamda dans etmek:Titanic'te vardı,hatırlarsınız.Deliler gibi dans ediyordu herkes.Ah Allahım nasıl da ölüyorum bu duruma.Keşke bulsak yurtdışında bir yer,hep dans etsek...

4)Singin'in the Rain'i yağmurda söylemek:Bunu yapıyorum bazen.Dönüyorum falan etrafımda,deli gibi ıslanıyorum ama daha ortalık bir yerde yapma hayalim var,daha beceremedim.

5)Ege turu:Ege'yi baştan başa gezmek istiyorum.Ama kafama göre takılmam lazım.Keyfim nerde isterse orda olmam lazım.Güzel ve hafif yemeklerden,en çok da börülceden yemem lazım.Keyifliler ya çok,katılmam lazım.Fasıl dinlemem,eşlik etmem,uzun beyaz elbiseler giymem lazım...

6)Dünya turu:Başta Hindistan'a gitmek...
Yeniliklere haddinden fazla açık,yeni kültür tanımaya gereğinden fazla aşık bir tipim.İlginç gelsin bir şeyler bana,bir söz yakalasın kalbimden.Bunun için biraz daha param olması gerekiyor sanırım.
Mesela güzel olmaz mı bir Yunanlı çiftin düğününe gitsem?Leş gibi de sirtaki öğrenirim.Ay hayali bile hoş.

Daha devamı var ama fazla gelir.
Hayal edemeden yaşayamaz insan.Ben bunlarla mutluyum.

bir yeni blog:Beyaz Çikolata!

Çok sevgili arkadaşlarımdan Ece de blogger camiasına katıldı.
İlk yazısında da beni anlatmış.Acayip mutlu oldum.Ne desem bilemiyorum.
İzleyelim,izletelim efendim.

Adres: http://eceubuzz.blogspot.com/






blogları değerlendiriyoruz...

Elif Şafak için yazdığım yazının açıklama kısmı bugünkü Hürriyet'te çıkmış.Yazım yok yani,küçücük bir bölümü var.
Ben zaten hepsinin yayınlamayacaklarını adım gibi biliyordum ama bu çok kısa oldu.Blogumun reklamı gibi la.
Neyse.Çıktı mı çıktı...

Dün gece annemle sahurda muhabbet ediyoruz.
Ona sizden bahsettim.
"Acayip bi mecra şu blog" dedim "Valla anne her çeşit insan var.Biri öğretmen,biri psikolog olucak,biri öğrenci,ev hanımı var,biri keçe yapıyor atölyede.Harika yaa.İnsan başladı mı vazgeçemiyor bikere yazmaktan.Birlikte yaşıyor gibisin.Kendi dünyanı anlatıyosun,çok enteresan buluyorum"
Başını eline dayayıp "Hazal ne çok konuşuyosun yaaaa" dedi "Hakan'a kızıyodum,maşallah ona çekmişsin.Gecenin 4ünde bu ne enerji..."
"Aman tamam" dedim "Ben yatıyorum"

Annem de kardeşim de blogumu okumuyorlar.Enteresan gelmiyor olabilir,ki zaten enteresan bi dünyam yok yani.Zaten bütün gün birlikteler,yazı mı okuyacaklar bide...

Arda'nın blogu(14) çok güzel.Çok oturaklı yazıyor,her kelimesinde bir özen var.Dünyayı anlamaya ve anlamlandırmaya çalışmasını seviyorum.
Dilara'nın blogu da aynı şekilde.Kendi dünyasında mutluluğu bulmuş,kendine küçük oyunlar yaratmış,güzel bir mesleğe adım adım ilerleyen çok tatlı bir insan.
Elif ablanın blogu,yaratıcılık üzerine.Allah'a yürekten inanıyor,ben böyle insanları çok seviyorum,babasını çok sevmesine gıpta ediyorum.
Serpil abla-Balböcükleri:Onun türkü gecelerini,yaptığı yemekleri takip etmek çok zevkli.Günlük hayatına tanık oluyor gibiyiz.
Veni Vidi Vici:Blogumun sıkı takipçisi:) Valla çok memnunum ben.Yazdığı eleştiri yazılarına çok gülüyorum,gezdiği yerleri gezmiş kadar oluyorum.
Murat'ın blogu "Kaynayan":Komik insan.Özellikle kısa yazılarını okurken çok eğleniyorum.Aynen devam lütfen.
Blog Limbolin:"Affet Kararsızlığımı" adıyla vurmuştu beni zaten.Kendime yakın insanlardan biri.İçinden çok güzel cümleler çıkan güzel insan...
Mefisto:Çok eğlenceli o da valla.Altın öğütleri var,arada bi uygulasam güzel olabilir.Bu arada pazarlık gücünü geliştirmen lazım:)
Eleni'nin Arka Bahçesi:Hukuk öğrencisi.Terazi insanı.Ah sen bana ne kadar yakınsın biliyor musun!Burcunun mesleğini yapıcaksın,dilerim Fidel'ine de kavuşucaksın:)
Lütfücüğüm:Penguen okur gibi,ekşi sözlük okur gibi sevimli mi sevimli konularda yazan,"Tosun Paşa" nın delisi...:)

Daha çok var ama yerim dar.
Kalanlar daha sonra artık...

11 Ağu 2011

olmaz olmaz bu iş olamaaazzz!!!

Bu akşam iftarı tek başıma yaptım.Değmeyin keyfime,nasıl mutluyum nasıl mutluyum.

İnsan bazen yalnız kalmak isteyebiliyor.Bu da benim o "nadir" zamanlarındandı.

Fındıklı kahve içip ayaklarımı uzattım,kanalları zaplıyorum.Anam ne göreyim?

Yanmış bir tenle ayçiçeği tarlalarında elinde kırmızı bir yazmayla koşturup duran sakil insanların başını çekesice Özge Özpirinçci...

Fonda duyduğum müzikle "Olamazzzzzzzzzzzz!!" diye zıplamam bir oldu.

Şu hayatta en sevdiğim türk filminin,en sevdiğim yazarlardan birinin eserinin dizisi..."Selvi Boylum Al Yazmalım"


Yapmayın etmeyin lütfen!

Hadi yaptınız:"Yaprak Dökümü"-"Canan"-"Aşk-ı Memnu" yu dizi.

Bari buna dokunmayın.


Dünyanın en içten yazarlarındandır Cengiz Aytmatov."Beyaz Gemi" si bittiğinde hüngür hüngür ağlamıştım.İçten,samimi...

Dünyanın en içli "kavuşamama" öyküsünü yazıp her seferinde ağlattı.

Türkan Şoray kadar güzel,doğal bir kadın ve Kadir İnanır kadar tatlı sert bir adamın oyunculuklarından inanılmaz bir film yapıldı.Yıllar geçti,kuşaklarca kucaklandı.

Sen şimdi 2011 senesinde neyin sıkıntısını çekiyorsun senarist bey?

İnsanların içine işlemiş şeyler üzerinde oynamaktan vazgeçilmeli artık.

Bazı duygulara saygı duymak lazım...




Şahsi fikrim:Bu diziyi izlemeyeceğim.

Benim aklımda harika bir eser olarak kalıcak.

Yenisine gerek yok.



Keşke yapılmasaydı...

10 Ağu 2011

ohaaa habere gell!!!!

Elif Şafak'ın İskender romanı için yazdığım yazıyı kendisine yollamıştım.Asistanı elif şafaka okuttuğunu ve yazımı kullanmak istediklerini,izin verirsem ismim ve soyismimle beraber çeşitli mecralarda kullanmak istediklerini yazmış!!!Oha çok sevindim."Alın sizindir" dedim:)
Sürprizin böylesi a dostlar!
Bakalım nerelerde çıkıcak?

Bu da mailde yazılanlar...Copy-paste ile paylaşıyorum:

"Sevgili Hazal,

Dost mesajınız elimize ulaştı. Bize samimiyetle yazdığınız için çok teşekkür ederiz. Bu iletişime kıymet veriyoruz.

Bu cevabı Elif Hanım adına yazıyorum. Kendisi her zaman mesajlarına düzenli olarak bakamıyor, tek tek cevaplayamıyor ama gelen mesajları muhakkak okuyoruz, beraberce değerlendiriyoruz.

İskender’e zaman ayırdığınız ve zamanınız için, içten kelimeleriniz, dost enerjiniz için sağolun. Olumlu ve olumsuz fikirlerinizi bizimle hep paylaşmanızı rica ederiz.



Güzel mesajınızı Doğan Kitap’la da paylaştık sizden bir ricaları var:

Sayın ,

Elif Şafak’ın yeni romanı İskender ile ilgili görüşlerinizi Elif hanımın asistanı bizimle paylaştı. Bu içten yorumunuzu okuduğumuzda, bu kitabın yayıncısı olarak çok mutlu olduk ve bu sıcak yorumu, tüm okurlarımızla paylaşmak istedik.

Kitap hakkındaki bu güzel görüşlerinize, altında isminiz de yazılı şekilde, diğer okur görüşleriyle birlikte çeşitli mecralarda (websitesi, basılı ilan, tanıtım vb.) yer verebilmek için izninizi rica ediyoruz.

Teşekkürlerimizle,

Doğan Kitap

Gel de şaşırma.Ow yea!



9 Ağu 2011

ne güzel sessin sen!



Carla Bruni'yi seviyorum.Sesi yanık,olduğu gibi,doğal mı doğal...Zorlamıyor kendini hiç,akıyor gidiyor.
Genelde akustik.Ve benim dünyada en sevdiğim müzik de akustik müzik.
Şansa bak.
Bu şarkısında uzun etekler giyip,saçlarını salıp yavaş yavaş aheste aheste dans etmek istiyor insan.
Valla da yapıcam billa da yapıcam.

8 Ağu 2011

insan güruhu ikiye ayrılır:kadınlar ve erkekler!

Kadınlar bikini giyerken asla ama asla utanmazken,sütyen külot giyerken görüneceğiz diye akılları çıkar.Erkeklerinse asla böyle bir derdi yoktur.
Kızların epilasyon sıkıntısı vardır,yaptırmak zorundadır.Erkeğin zaten böyle bir derdi ezelden beri yoktur.
Kızlar arasında birbirini süzme,eleştirme,birarada fazla bulunmaktan kavgalar olur.Erkeklerde ise hiyerarşi bulunmadığı gibi birbirlerine en ileri düzeyde eşek şakası bile yapsalar "Eyvallah abi" derler.
Kızların gaylerle arası çok iyidir.Erkekler içinse gayler "ibne"dir.
Kızların %90ı ofsayt nedir bilmez.Erkekler de "Aşkoooommm ofsayt ne demek?" diyen kızlarla sevgili olurlar.
Kızların bir kısmı fotoğraf çekinirken başlarını yana yatırır.Erkekler ise gülümsemeyi tercih edip,bu tip kızları kendi aralarında alay konusu yaparlar ki haklıdırlar.
Kadınlar güçlü erkek ister.Maço değil,güçlü.Korunmayı kollanmayı severler.Erkeklerse her zaman korunmaya muhtaç ve pozitif kızları seçer.
Yapılan bir araştırmaya göre kadınların libido oranı 80 iken erkeklerinki 450 civarındaymış.Varın siz düşünün!
Kızlar sigara içerken itici görünür.Erkeklerin çoğu kızlara hava atmak için başladığı sigaradan umduğu sonucu alamaz.Sonuç:Sigara içen erkek kızlar için çekici erkek değildir!
Kızların çoğu erkek arkadaşlarıyla birlikteyken ebeveynlerine "Hamdiyelerdeyim babağğğ" diye yalan söyler.Erkekler ise böyle yollara gerek duymadığı gibi,zannımca yanlarında yalan söyleyen kızlardan tiksinirler.
Kızların çoğu-hatta hepsi "Sen artık beni sevmiyosooooonn" tribi atar.Atmayan yalan söylüyordur.Erkekler ise "Kim o denyo?" diyerek,kızın yanında yöresinde bulunan erkekler için dolaysız bir girişte bulunur.
Kızlar için Angelina Jolie "Anasının karnında beş dakika daha dursaymış safi dudak olarak doğacakmış" kadar çirkin,erkekler için Brad Pitt "sarı pipi çamaşır ipi" denilecek kadar gereksizdir.
Kızlar erkeklerdeki Adriana Lima,erkekler kızlardaki Kıvanç Tatlıtuğ hayranlığına bir anlam veremez.Tamamen "Tencerenin dibi kara-seninki benden kara" mantığı işler.
Kızların daha duygusal olduğu söylenir.Yalandır.Erkekler daha duygusaldır.Türk edebiyatındaki neredeyse tüm şairlerin erkek olması tesadüfi değildir.Meyhanelerin dolup taşmasını duygu yoğunluklarına borçluyuz.

Tüm bunların alt alta toplayıp içler dışlar çarpımı yaparsak ortaya çıkan sonuç=Erkek dünyası daha eğlencelidir.
Kızların da dünyası süper.Toplanmalar,deli gibi gülmeler,destek olmalar.Ama erkeklerinki daha eğlenceli.
Lütfen hakkını verelim.


Zülfü Livaneli "Serenad" dan...

"Bir kız çocuğunun büyümesi ne zaman biter acaba?

İlk adet gördüğünde mi,18 yaşını doldurunca mı,evlenince mi,saçına ilk ak düşünce mi?

Bence hiçbiri değil.Bir kız çocuğu büyümez,kaç yaşına gelirse gelsin asla büyümüş gibi hissetmez kendini.Son nefesini içi arzularla,heyecanlarla dolu bir kız olarak verir.

Ama değişim yaşar.Hayat o kızı sürekli değiştirir ve bu değişimlerin hiç şaşmayan bir aktörü vardır:Bir erkek!"


İstanbul Balat'ta kapının önünde oturan bu kısa saçlı 85 yaşındaki kadının "Yaşım 85 ama içim 30" demesini şimdi daha iyi anlıyorum...


Eline sağlık Zülfü bey.Nefis bir kitap olmuş.

çığırtkan sesli kadın sana söylüyorum!

Mahallemizde üzerinde daima pembe bir tişört bulunan,saçlarını darmadağınık toplayan,ortalama insan kilosunun bir nebze üstünde 40 yaşlarında bir teyze yaşıyor.
Evi evimin tam çaprazında kalıyor.
Bu teyzeyi bloguma taşımamın tek nedeni,içinde doğuştan bir hoparlörün bulunması.
Bir insan sabahın 8inden gecenin 2sine kadar bağırarak konuşamaz.Ben böyle şey görmedim arkadaş.
Karşı komşusuna hatır soruyor,sanırsınız ki "imdaaaatt" diye yeri göğü inletiyor.Cama balkona çıkan sadece ben değilim,olsam yine iyi ama bir bakıyorum herkes başını çıkarmış dışarı "Bir şey mi oldu?" diye sağa sola bakıyor.

Mesela geçen gece saat 2 olmuş,tam uykuya dalmak üzereyim,gittigidiyor.com oldum,"ALDIĞIMMMMM KARPUZU BEĞENDİN Mİİİİİİİ GÜZEL ÇIKTI DİMİİİİİİİ?YOOOOĞĞĞ BEN SANA SÖYLEDİM İYİ ÇIKACAK DİYE" bağırtısına açtım gözlerimi.Sıkısından bir küfür patlattım.Çıktım balkona,fakat kadın ortada yok.Sanki bir kuyudan bağırmış,tepki alacağını bildiği için saklanmış.
Geçen gün bizim evin önünden geçiyodu,yine yanındakine bişeyler anlatıyo ama tahmin edersiniz ki bağırarak.
Daha önce de anlattığım üzere insanlara pek bağıramayan,kavga edemeyen bir tip olduğum için sadece cama çıkıp dünyanınen kötü bakışını fırlattım.Beni gördü,yüzü düştü ve sustu.Sakın "oh" dediğimi sanmayın,iki adım attı yine bağırmaya başladı bok kafalı.

Anneannem de rahatsız oldu bizde olduğu bir gece.Çünkü kadın telefonla konuşuyordu!"Anneanne valla bağıramıyorum,sen çık" dedim,bizimki Evita havasıyla parmaklıklara tutundu,sanırsın ki "Dont cry for me Argentina" falan diye şarkı söyleyecek...
Birden bir ses!"AAAA YETER AMA YA UTANMIYOR MUSUN SABAHTAN BERİ BAĞIRA BAĞIRA KONUŞMAYA?AYIP BE NE TERBİYESİZ KADINSIN!"
Başladık bu sefer gülmeye.Kadın tabiki kendi sesinden anneannemi duymadı.Yine üç-beş kafa balkonlara çıkıp anneanneme destek verdi.

Çığırtkan sesli kadın,senin ağzını gözünü kırmak istiyorum.
Evinde oturup camlarını açtığında bile nasıl yeri göğü inletiyosun anlamıyorum.
Tez zamanda sesin kısılır inşallah.Ha eğer kimse müdahale etmezse en sonunda devreye giricem bu kesinleşti.
Ay heyt yu.

7 Ağu 2011

terazi:ne acayip burçsun sen!

Ne olurdu yani bir başak,bir ne bileyim boğa burcu falan olsaydım?
Çocukluğumdan bu güne kadar içimde taşıdığım ne kadar çok fikir ve Hazal varsa hepsi birbiriyle yarışıyor.
Terazi burcuyum ve kanımın son damlasına kadar özelliklerini taşıyorum.

En güzel kadınlar terazi burcundan çıkar diyor astroloji.Bilmiyorum ama nazik,kibar insanlar.Beni atın dışına,bunu kendi hayatımda pek uygulamam ama öyle insanları hemen seçer gözlerim,kalabalığın arasından.Kibar erkek,kibar kadın çok hoşuma gider.Hani şu İstiklal Caddesine takım elbiseyle çıkıp "Günaydınlar efenim" dedikleri 50li yıllar var ya,o dönemde yaşasaymışım harika olurmuş.Bu döneme ait değilim ben.
Severim kibar insanları...

Terazi kızları bir çiçeğe kanmayın der astroloji kaynakları...Al bir de burdan yak!Tek zayıf noktam,yumuşak karnım çiçek.Hayatta belki de en sevdiğim şey.Canımdır cicimdir,alan her kimse başımın üstünde taşıyasım gelir onu.

Kararsızızdır.Dünyanın en zor şeyinin kararsızlık olduğunu biliyor muydunuz?İki pantolon arasında kalıp,başınızda beklemekten bunalan babanızın "Aman tamam,al ikisini de kurtar beni bu azaptan" demesi ne demek biliyor musunuz?Bir pastaneye gittiğinizde "Şekerpare mi alsam tulumba mı?" diye sesli düşünürken tezgahtarı fıtık ettiğinizi ve en sonunda ikisini de aldığınızı mesela...Buluşma yeri ve saatine asla karar verememek çok zordur.
Ama yavaş yavaş yenmeye çalışıyorum.Ben karar vermezsem benim adıma karar verilir ve hayatım başkalarının elinde olur çünkü.Babamın dediğini uyguluyorum ben de:"En kötü karar,kararsızlıktan iyidir"

Ruh hali çok değişkendir.Havalara,saniyelere göre değişir.Zor bi durum tabi.Küçükken oynadığın oyundan pat diye sıkılmak,büyüdüğünde gülerken birdenbire somurtmak...

Çok sever sayar ama bittiyse bitmiştir onun için.Asla dönüp arkasına bakmaz.Aynen hacılar.Hayatım boyunca hep böyle oldum,bunda asla iflah olmam.Değişemem yani,elden ne gelir.
Kısacası siz bi açın okuyun terazi burcu kadınlarının özelliklerini,beni görmüş olursunuz.Bak "görmüş gibi" demedim,bizzat görmüş olursunuz dedim.
Bir de üstüne yay yükselen miyim sana?Terazi evlilik,yay bekarlık burcu.
Al çelişkiyi bir de burdan yak!Birbirine gem vuran iki burcu bünyemde barındırdıkça sabit bir ruh hali beklemeyin benden.
Saygılar.

6 Ağu 2011

olmamış sevgiliye mektup

Merhaba,
Bunu hep yapmak istemiştim.Bu güne nasipmiş.
Sen benim evleneceğim adamsın.Ve şu anda dünyanın neresindesin,kimin elini tutuyosun(çok kıskandım lan!),kime "seni çok seviyorum,daha önce kimseye karşı böyle şeyler hissetmedim" diye 7483784.cü kez yalan atıyosun acaba?
Ama bil yani,bu yalanları muhtemelen bana da söyleyeceksin ve ne yazıkki inanacağım.Eş olarak seni seçeceğim.
"Neden sevgilin yok?" baskısını üzerimde hissederken "İstemiyorum" diye binlerce kez söylememe rağmen ve ciddiyken birden karşıma çıkıcaksın.Emin ol ben seni istemeyeceğim önce.Çünkü bu hep böyle olur,kötü huyumdan.Sonra sen allem edip kallem edip tutacaksın elimden.
Birkere sana kendimi anlatırken içinden "Çattık" diyeceksin,hazır ol.Seninle evlendim diye sorgulamam bitecek diye de düşünme.İçindeyken bambaşka bir dünya daha açılacak gözlerimin önünde;daha derin,daha çetrefilli kuyular.Daha manyak bir Hazal...

Çok gülmemden şikayet eder misin bilmiyorum,umurumda da değil.
Sakın beni kısıtlamaya kalkma emi canım?Sanıyorum iş tamamen yokuşa sürülmüş olur.
Mümkünse hatta rica ediyorum eğlenmeyi bilen,hayatı seven,pozitif ve güleryüzlü bir insan ol.İş ilanı gibi olsa da öyle ol.Portatif,taşınabilir,üzmek kelimesi lügatında bulunmayan biri...Kadınların değerli olduğunu sana iliklerine kadar hissettirmiş bir annenin evladı ol.

Evlenmek gibi bir derdim yok ama sen karşıma ben hiç istemeden de olsa çıkacaksın.Hayatımı allak bullak edeceksin,biliyorum.
Ben bu satırları yazarken sen kimbilir kimleri seviyor,kimlerle içip sıçıyorsun?
Tarihi unutmayalım.Dilerim sen de bu aralıkta ne yaptığını hatırlarsın da anlatırsın.İnşallah tahmin ettiğim şeyler olmuyordur.
Bir dolu kız arkadaş resmi yakmak istemem yani...

İmza:Gelecekteki eşin Hazal:)

(Oha çok komik oldu bu.Herkese tavsiye ediyorum)

5 Ağu 2011

Hazal'ı tanıyalım

*Bir oturuşta tek başıma bir tencere sarmayı rahatlıkla yiyebilirim.
*Bir insanın horladığı bir odada uyumam asla ama asla mümkün değildir.Sanırım bu,küçüklüğümden beri tahammül edemediğim tek şey.
*Benim ruh halim saniyelere göre değişir.
*Hayatta zaafım olan iki şey:Takım elbise ve meze.
*Kendimi güzel bulmuyorum.
*Enstrüman çalan bir insan beni kolayca etkiler.
*Bir insanda ilk baktığım şey,diğer insanlara karşı-ki özellikle tanımadıklarına-yaklaşımıdır.
*Ortalık yerde bas bas küfreden insandan bir anda soğuyabilirim.
*"Yapıyom"-"Geliyom"-"Annemgil" türü laflar eden insanların benden 76348783 metre uzak durmaları tercihlerim arasındadır.
*Alışveriş yapmak amacında olmadığım günlerde mutlaka alacak bir şeyler bulurum,eğer ki amacım alışveriş yapmaksa mutlaka hiçbir şey bulamam.
*Hayatım boyunca hep balık tutan insanlara ki özellikle sabırlarına özendim.Hep yanlarına gidp muhabbet ettim."Gel,hem yakalarız,hemde pişirip yeriz" diyecek kadar mükemmel insanlardı ama bir türlü gidemedim.
*Hayatım boyunca içimde ukde olan tek şey,hiç uçurtma uçuramamak.Bir gün sevgilim olursa şayet,ondan özel olarak isteyeceğim.
*En sevdiğim sebze patlıcan(Serhat patlıcan dedim,okuma geç geç :) ).
*En sevdiğim meyveye karar veremiyorum.Canım o gün ne isterse onu yiyorum.
*Hayatta en şaşırdığım şey,bir bebeğin anne karnında oluşum süreci ve doğumu.
*Hayvanların konuşmadan anlaşmalarına çok saygı duyuyorum.
*"O olmadan asla" dediğim üç şey:Sağlık,neşe ve sevgi.
*Astroloji ve mitolojiye ilgi duyuyorum.Fizik ve kimya beni ilgilendirmiyor.
*En sevdiğim iki tv dizisi:"Sex and the City" ve "The Office"
*Okumak,benim için hayatım olacak kadar önemli diyebilirim.
*Hala hayatın anlamını ve kadın erkek ilişkilerini yorumlamaya çalışıyorum.
*En mutlu olduğum ortamlar:Balkon sefası ve bir hırkaya sarınıp elime çay bardağını alıp arkadaşlarımla kahvaltı ederken onları dinleyip güldüğüm yerler.
*Hayattaki en büyük mottom:Bir işi ya tam yap yada hiç yapma.
*Kahvaltı etmezsem günüm kötü geçer.
*Otelde uyumayı çok seviyorum-birçok insanın aksine.
*Her zaman ama her zaman denizi tercih ederim.Havuz da ne la?
*Pazarcılarla muhabbet etmeye bayılıyorum.Elleri kirli de olsa uzattığı çeri domatesi yada çileği yerken çok zevk alıyorum.
*Pazarlık yapmadan alışveriş yapmam.Evet mümkün değil.Evet.
*Kavga gürültü beni çok rahatsız eder.Kitlenir kalırım,elim ayağım titremeye başlar.
*Her şeyin bir açıklaması olduğuna inanıyorum.
*Öğlen 4ten sonra evdeysem kesin canım sıkılıyordur.

Evet yeter bu kadar.

yoğun istek üzerine

Ayça bana "Lan bok!Neden bana yazı yazmadın?" demeye getirdi.
Çok ağrıma gitti hahahahah:D Dedim dur,hemen patlatayım bi tane.

Ayçayla tanıştığımızda 15 yaşındaydık efendim.Lisenin ilk yılı malum,19 mayıs törenlerine seçildik.Kader ağlarını ördü.
Aylarca süren çalışmalar yaptık.Sonunda elimize sarı çemberler verdiler ki onlara da alışalım diye.
Bir gün çalışma sonunda otobüsten inip eve yürümeye başladım ama çok kötüyüm;gözler kan çanağı,bayılabilirim her an,gayet de ciddi yürüyorum daha önce anlattığım üzere.
Birden "Bakar mısın?" diye bir ses duydum.Baktım.Kim dersiniz?Yesss Ayça!
"Efendim?"
"Sen de X de oturuyosun galiba,beraber yürüyelim mi?"
Öfff aldık başımıza belayı dedim içimden.Kabul ettim mecburen.
Yol boyu bana,yani hiç tanımadığı bir kıza,tüm hayatını anlatıcak kadar sıcakkanlıydı.Bense ona öküz gibi davranıyordum.
Bana evini gösterdi tüm "başka zaman bakarım" deyişlerime rağmen.Sonra evimi göstermemi istedi."Aaaaa ne güzel çok yakınız,gider geliriz" dedi."ALLAH KORUSUN" dedim içimden.Çekilir dert gibi değildi.:)
Okulda da peşimi bırakmadı.İlla bana logaritma anlat diye yakama yapıştı,evimize geldi.
O merdivenleri çıkışını unutamam.Nasıl çekingen,nasıl yabaniiiiiii:):) Meyve suyu ve pasta ikram etmiştim.
O günden bugüne hala arkadaşımdır kendisi...

19 Mayıs için stadyumda mini eteklerle çalıştığımızda arkamda durduğunu fark etmemiştim."AAAA NE GÜZEL BACAKLARIN VAR HAZAL!" dediği an zınk diye arkamı dönüp "Ben mi?" diye kekeledim.Utandım lan manyak herkesin içinde ne diye bağırırsın?
İşin güzel yanı,arkadaşlığımızın 8.yılı içine girmeye hazırlandığımız şu günlerde bile hala uluorta "Hacı çok güzel bacakların var be!" diyebiliyor.Fakat bu sefer kekelemeden "Lan bok ne bağırıyosun bi sus" diye tepki verebiliyorum...:)

Ben Ayçadan ilk görüşte ne kadar hoşlanmadıysam,o da benim o soğuk halime bir o kadar bayılmış olmalı ki peşimi bırakmadı.Çok iyi dost olduk,hatta dosttan da ötedir benim için.Dünyanın en verici,en içten insanlarından biridir.Benim ara sıra tutan soğukluğum ona hiç uğramaz.Herkese sıcak,herkese neşelidir.Ailecek tanışır,gider geliriz.Az yemeklerini yemedik annesinin,ah canım Gülaycımm beniimmmm!

Demem o ki,o suratsız tavırlarla konuştuğum bu kızı çok seviyorum.Canımdır ciğerimdir benim.Dilerim Allah bizi hiç ayırmasın sevimli surat.Senin yerin hep ayrı gönlümde.
Seni çok seviyorum.

3 Ağu 2011

aniden

Durduk yerde sinirim bozuluyor.
Bunu açık seçik anlatmam mümkün değil,yapamam.Fakat yıl öncesinde canım yanmıştı,içim acımıştı,ağlamıştım.Dua etmiştim "Nolur olsun" diye.
Olmadı.
Bir insan senin kaderinde vardır yada yoktur.Çok basit.
İnsanın hissettikleri,kalbinin birine bir anda açılıp kapanması,kalbinin güm güm güm atması,başının dönmesi falan...Bunlar bana çok enteresan geliyor.Garip bi organizma.
Bunun bir anda bitivermesi de acayip tabi.Çok sesli bir ortamdayken bir anda elektriklerin kesilip etrafın sessizleşmesi gibi.
Bana da öyle olmuştu "yıl öncesinde".Kaç yıl olduğunun önemi yok.
Sonra aniden,küt diye bitiverdi.Şimdi başka insanlar,başka dünyalar var karşımda.Ne mutlu.

Kırdığım kalplerin her birini tedavi etmek isterim ama olmaz.Benim daha çok canım yandı.Çok istedim,istenmedim yada şartlar öyle gerektirdi falan.Bilmiyorum.Ama şimdi "Ben istiyorum" demesin bana.Şimdi olmaz.Artık olmaz.
Ne yazarsa yazsın,ne yaparsa yapsın...
Geçti.

2 Ağu 2011

error!

Hayatımın hiçbir ama hiçbir evresinde bir erkeğin varlığına ihtiyaç duymayışım...
Bir hastalık belirtisi mi?
Güçlülük mü?
Bu aralar bunu düşünüyorum.

Bu huyu annemden de almış olabilirim bilemem.Her işini kendi yapan,kimseye eyvallah etmeyen annenin kendi gibi olan kızı.
Bilmem neden,eskiden beri bazı arkadaşlarımda böyle bir erkek arkadaşsız duramama durmunu fark ediyordum.Bana çok tuhaf geliyordu.Elbetteki çok hoşlandığım insanlar oldu,hatta bunun tamamen "akıl dışarı duygu içeri" olduğunu gördüm.Olsaydı güzel olurdu ama kader...
Olmadıysa da eksik kalmadım ama.Hissetmiyorum yani.Hayatımda daha önem verdiğim şeyler var elbette.Hem zaten çok isteyip çıktıktan sonra "Çıktık da bi bok oldu" diyen çok insan tanıdım.
E o zaman bana neden "E hadi!" baskısı yapılıyor anlamıyorum?
Tek başına yetebilenlerdenim ben belki?Dertsiz başıma dert almak istemiyorum,özgürlüğüme bayılıyorum belki?
Neyse bu şimdilik iyi günlerim...Bi okul bitsin,işe gireyim de siz o zaman görün.
"Eeee yok mu biri,evlilik ne zaman?" falan.Öffffff!
Ne bende uğraşacak derman varrrrr nede beni çekicek insan.
İyisi mi beni benimle bırakın.Mutlu mesut yaşayalım.

1 Ağu 2011

bitmeyen sevdam




Frank Sinatra'dır.
Yok arkadaş,dünya dursa ben onu dinlemekten bıkmam.
Filmlerde kelime cuk diye oturacaksa eğer kudura kudura izlediğim yegane sahne şudur:Kadın en güzel elbiseleri içinde zarif bir biçimde gelir.Cüretkardır da.Adam kendinden son derece emin bir şekilde smokinini giyip etrafa havalı bakışlar atar.
Burası caz müzik yapan bir salon yada şık bir restorant olur.Herkes kalkıp dans eder yada sadece kadın yapar bunu.Biri şarkı söyler yavaş yavaş...
Allahım eriyorum yaaa!"Ben de ben deee" diyorum,üzerimde ağzı gözü kaymış pijamalar varken...
Bana yapılacak en güzel sürpriz.Gelecekte sevgilim,kocam falan olacaksa ona sesleniyorum.
Ben sadece bunu istiyorum.

Bide hani filmlerde yalnız yaşayan,ip askılı bodysi ve çamaşırıyla dolabı açıp yoğurt yerken bir yandan da dans ederek Frank Sinatra şarkısı söyleyen kızlar vardır.Vardır dimi?Bilemem ama o benim.Evde kimse yoksa hele,abuk salak şekilde dans edip dönerim etrafımda.
Ay hadi dinleyin ve dans edin.
Aşık olun benim gibi.Seviyorum çok!