23 Eyl 2012

Ben vazgeçtim,beni sevmeyin!

Size sadece bunalımlı bi ruh hali yansıtabilirim.Bunu da istemiyorum.
İşler karışık Diego'lar.
Beş ucu boklu değnek.Sayı çoğaltılabilir.
Mesela geçenlerde İstanbul'daydım,yine gözüm takıldı tabelalara,"Gideyim şu Halil Sezai-Zuhal Olcay konserine" dedim.Biletlere baktık,en arka sıra bile 40 lira!Çok pahalı sayılmaz ama neden oradan seyretmek zorunda kalayım?
Yattı.Bi alamadım zaten 100 liralık bilet.Paçozum yav!
Neyse.O da içimde kaldı.
Şu anda öyle bi noktadayım ki,ne gel desen gelirim ne de git desen giderim.
Geçen gece nasıl dolmuşsam,hayatımda ilk defa işaretlerin gücüne inandım."Allahım,o kadar çok yol var ki önümde,sen bi işaret gönder.Sadece bir işaret,lütfen!" dedim ve öfleye pöfleye uyudum.
Size hiçbirinden bahsedemem,ki zaten merak etmiyosunuz biliyorum,ne olacak bitecek ben de bilmiyorum.
İçinizi de karartmayayım.
Güzel şeyler oluyor tabii hayatımda,onlar ayrı ayrı tazelikler.Onu da ayrı bi posta saklayayım ama şimdilik yokum.Affedin.
Bişi yazmak da gelmiyor içimden,canım da istemiyor.
Kapalı kalıcam biraz.
Ha illaki bişiler okumak istiyorum derseniz,twitter bu ara daha eğlenceli benim için.Genelde ordayım.
İsterseniz bakın,ne bileyim.
Kafanıza,paşa gönlünüze göre işte.

19 Eyl 2012

Biraz önce en güzel aşk tanımını okudum!

"It's risky,falling in love"
"I know that",I answered,"I've been in love before.It's like a narcotic.At first it brings the euphoria of complete surrender.The next day,you want more.You are not addicted yet,but you like the sensation,and you think you can still control things.You think about the person you love for two minutes,and forget them for three hours.
But then you get used to that person,and you begin to be completely dependent to them.Now you think about him for three hours and forget him for two minutes.If he's not there,you feel like an addict who can't get a fix.And just as addicts steal and humiliate themselves to get what they need,you're willing to do anything for love"

-"By the River Piedra I Sat Down&Wept"/Paulo Coelho

18 Eyl 2012

Ya o beni isyanlara sürükler,ya da ben onu hayata bağlarım!

Halil Sezai bu aralar ilgimi çekmeye başladı.

Halbuki her şey,"İncir Reçeli"yle başlamamıştı.Türkan dizisindeki "kötü adam" karakteriyle beğenmiştim onu.Sesi,oyunculuğu falan gerçekten çok iyiydi.
Unutmuşum sonra.
İncir Reçeli çıktı,filmin adını duydum sadece.Bir gün bir ortamda tesadüfen,incir reçelini çok sevdiğimden bahsettim.Cidden ama,tek geçerim.Hemen,"O zaman incir reçelini seyret,çok güzel film" dedi bi arkadaşım.
Seyrettim."Bu ne lan,saçmasapan" dedim hatta.Hala da aynı düşüncedeyim.
Halil Sezai'yi fark etmedim bile.Hatta komik ama,adam filmde isyan şarkısını söylemiş,millet deliriyo o sıralar o şarkıya,ben aval aval bakıyorum,"Ne zaman söylemiş,aaa filmde mi varmış cidden?" diye.
Zamanla iyice merak ettim,"Ne söylüyo,bi dinleyeyim" dedim.Sesini gayet de beğendim.Hala da dinliyorum.
Bir gün bi röportajına denk geldim,"Şarkılarımı acı çekerken yazıyorum."-"Çapkın değilim,sevdiğim kadını koklamam lazım" falan diyodu.

Neden bilmem,bu aralar bu adam acayip ilgimi çekiyor.
Yeni çıkan bir şarkıyı 1.5 yıl sonra dinleyen,herkesin ilgisi alakası yittikten sonra sevebilen bi insanım.Bak mesela Cem Adrian yeni bi albüm çıkardı,şarkıları yayınlandı ama dinlemiyorum.Daha doğrusu "dinleyemiyorum".Huy işte naparsın.
İşte Halil Sezai de bu kısırdöngüye dahil.
Ayrıca tam tipim.Bunu açık yüreklilikle söylemek istiyorum.Çünkü ses tonu güzel olan ve güzel gülen erkek,bana göre hoş erkektir.Böyle de bi saptamam var,kuş beynimle hahaha:)-Baksana fotoğrafa,valla güzel gülüyo lan!
Geçenlerde yazdım,"Onunla evlendiğimi düşünsene,skandal!" diye,"Düşünmek bile istemiyorum" yazmış bi arkadaşım.
Ya o beni isyanlara sürüklerdi,ya da ben gerçekten onu hayata bağlardım.
Didişir dururduk herhalde,ne bileyim.

14 Eyl 2012

Bu yaz neler oldu bitti?

İpek,yanımızdakilere:"Hazal zaten bişi yemiyo" dedi.Bu bir ilkti.Zaten kilo vermişim.İştahım falan yok.Az az yiyorum.

İlk defa yemek yaptım.Hepsi de çok lezzetli oldu.Turşu bile kurdum.

"Sevgiliden ayrılınan yaz" oldu.

Hastaneye gittim,geldim.

Denize gittim.Ekstra olarak kızlarla toplanıp gittik.

Çok fazla arkadaşım evlendi,nişanlandı.Hep ağzım açık baktım.

Mezun oldum.Hatta geçen gün okula gittim,belgemi almaya.Adam üstüne basa basa "Hayırlı uğurlu olsun işşşşşşaaaallllaaaaahhh...Allah bahtını açık etsin işşşşşaaaalllaaaahh" dedikçe "Deme öyle,deme" diyerek,ağlayarak koşasım geldi.Bi buruklaştım,bi mahzun oldum.

Bu yaz,kursum bitti.Buna en çok,sürekli "Sizin o lanet olası pislik kursunuz hala bitmedi mi?" diye sitem edip duran Ayça sevindi.

İlk kez bu kadar arafta kaldım.

Kuzenim nişanlandı.

Kendime hep en ucuz şeyleri aldım.

Minimum yerine medium boyutlarda konuştum.

Daha çok espri yaptım.

Daha az kızdım.

Şimdi artık sonbahar zamanı.
Ayrıca doğum günüme de 1 ay kaldı.
Oo yeeee:)

12 Eyl 2012

Olsam olsam,ne olsam?

Kendinizi bi kitap,bi bulut ya da film olarak hayal ettiniz mi hiç?
Geçenlerde İstanbul'da Bağdat Caddesi'nden geçerken,Joy FM açıkken,camı da sonuna kadar açıp kafamı dışarı çıkardım.
İçimden bişiler geçti."İstanbul kesinlikle romantik bi müzik olurdu" dedim.Ya da türk sanat müziğinden bişiler.Güneş batarken.
Sonra "ben olsam?" dedim.Nolurdum acaba?

Yiyecek bişiler olsaydım,muhtemelen acıbadem kurabiyesi olurdum.Adında hem acı hem tatlı var.Benim gibi.Seveni var sevmeyeni var.Benim gibi.Ama tadı güzel.Şekerli.Şeker mutlu eder.

Bir şehir olsaydım İstanbul olurdum.Hem çok kalabalık,herkesi bağrına basabilecek kadar büyük,hem de keşmekeşi bol.İçi güzel,vazgeçilmez.Bir o kadar da oradan gitmek isteyeni çok.

Bir film olsam,romantik komedi olurdum.Hem eğlenir,hem içli içli ağlardınız.

Bir kitap olsam,akıcı bir kitap olurdum.Sıkmaz,bunaltmazdım.Belki de bunalırdınız bilmiyorum.Belki de nasıl bittiğini anlamazdınız.

Bir şarkı olsam kesin içli bişi olurdum.Size hiçbir mutluluk vaad etmezdim.Bam telinize dokunur,boğazınızı düğümlerdim.Bana mutlaka bir gün ihtiyaç duyardınız ya da yaz aylarında gerilerde bir yere atardınız.

Bir hayvan olsaydım,balık olurdum.İstediği kadar özgür,bazen de tutsak.İstese de gidemeyen,istediğineyse salakça bi ruh haliyle atlayan.Ne yaptığını üç saniyede unutan.

Ve bir bulut olsam,belki yüklenip yağardım.
Bir tek orasını bilemem.

9 Eyl 2012

Kardeşimle ben.

Bu sabah çok kızdım ona.Kahvaltılık bişiler almak için fırına gidiyordum."Dur,çöpleri almadan gitme" dedi.
Sonrasında aramızda aynen şöyle bi diyalog gelişti.
"Onları da ben almayayım artık dimi?Bi zahmet getiriver de atayım"
İrili ufaklı poşetler getirdi."Salak" dedim "Mal,gerizekalı!İnsan şunları bi poşette toplar,durrr durrr damlatıyosun,ya salak bu yaa"-demediğimi bırakmadım-
"Çok biliyosan sen yap" dedi "Sinirine başlatma!"
Sonra elimde çöplerle koşarak ve söylenerek aşağı indim.
                                       ***
Kardeşimle ben,bi elmanın yarısı gibiyiz.
Hayata gözlerinizi açtığınız andan itibaren,ömrünüzün sonuna kadar aynı yaşta ilerleyeceğiniz birini düşünün.
Ne eksik ne de fazla.
Bazen elmanın iki yarısını birbirine dikmek çok zor.Bazen ikimiz de tamamen zıtız."Bugün seni görmek istemiyorum"uz.
Fakat aynı zamanda Cenkle Erdem gibiyiz.Bi röportajlarında,"Farklı arkadaşlarımız da var ama birbirimiz olmayınca sıkılıyoruz" demişlerdi.Aynen öyleyiz.
Mesela gün içinde yaşadığım bir şeyi,kardeşime bir şekilde anlatmam lazım.Ya da yaptığım, kimsenin anlamadığı ve gülmekten uzak olduğu bir espriye,aynı ortamda sadece kardeşim güler.
Mesela yaptıktan sonra en çok güldüğümüz şey şu;diyelim ki yeni biriyle tanıştık ve ondan hiç hoşlanmadık.Saniyenin binde biri bi zamanda gözgöze gelip,bakışlarımızı kaçırdığımızda çok şey anlatmış oluyoruz:"Sevmedim-ben de."-"Akşam konuşuruz-tamam"
                                          ***
Farklı zekaların insanlarıyız.
O matematiksel,ben sözel.
Hayatı boyunca yazdığım en uyduruk yazılardan birini yazabilmesi için 3 ay düşünmesi lazım.
Benim de en ala matematik problemi için dikkatimi fazlasıyla toplamam gerekiyor.
                                           ***
İlişkilerimiz konusunda birbirimizi en iyi tanıyanız.
Kimin uyup kimin uyamayacağını,gayet sansürsüz bir şekilde birbirimize söyleriz.
Saçma sapan esprilerimize annem bile gülmez,biz güleriz.
Evdeki işleri aramızda pay ederiz.
Arada bir gelip,"Sana çok önemli bişi söylicem" der,ne olduğunu sorarım,"Seni versinler ellere,beni vursunlar/Sana sevdanın yolları,bana kurşunlar" deyip kahkahalarla gülüp gider.
Bir tek onun yanında küfrederim.Belki de en çok.

O olmasa çok renksiz olabilirdi.
Gerçekten.

3 Eyl 2012

İstanbul ne güzel ilaçsın sen!

Tebdil-i mekanda ferahlık var.
Hele olay İstanbul'da geçiyorsa,ooof of!
Cuma günü kuzenimin nişanı vardı.Toplandık gittik.
Gonzales gibiydim.Sabah erkenden para çekip,pasaport için çektirdiğim malımsı fotoğrafımı almaya gittim.Ordan babamlara geçtim,ışık hızıyla İstanbul'a geçtik.Kuaföre gittik,üzerimizi değiştirip nişana gittik.
Allahım talibim çıkmış la yine hahahaha:)
Neyse.Epeyce bi eğlendik,duygusallaştık.Vay be,dedim kocaman kız oldu da nişanlanıyo!
Sonra biz nişandan ayrıldık,üzerimizi değiştirdik ve kardeşimle beraber Taksim'e geçtik.
Zeynep,abisi ve abisinin arkadaşı Eray abiyle buluştuk.
Çok şekerler yaaa...Çok da sabırlılar.Sonsuz konuşmalarımıza ve sorularımıza cevap verdiler,güldüler bize.Çok da kibarlardı sağolsunlar.
Ya beni ilk gören,genelde ruh hastası zannediyor.Ya anlamıyor,ya gülüyor.Mesela babamın eşinin bi kuzeni var-ben yeni tanıştım-,evini görür görmez "Abi sat bana burayı" dedim,"Ne diyo bu?" dedi hahaha:)Aynı şey,onlarla da başıma gelir diye endişelensem de değişemeyeceğimden,belki alttan alırlar falan demiştim,süper alttan aldılar sağolsunlar.:)
O akşam 12 gibi yattım,daha fazla dayanamadım.Saatlerce yollarda olmanın yorgunluğu vardı üzerimde.
Ertesi sabah Zeynep'in abisi Engin abi ve Eray abi,ne kadar ısrar etsek de bize kahvaltı hazırladılar.Kahvaltıdan sonra yola koyulduk.Feriköy-levent-boğaziçi-bebek-istinye-sarıyer-anadolu kavağı-beykoz-çengelköy-üsküdar-beşiktaş-feriköy yaptık.En minimum düzeyde vasıta kullanarak hemde.
Şöyle söyleyeyim,2 günde 20 kilometre yürümüşüz!İstanbul'un altı üstüne geldi diyebilirim.
Bu arada evlerinde bide italyan bi kız vardı Engin abilerin.İngilizce konuşup durdular.Arkadaşları falan da şahane,muhabbetleri çok eğlenceliydi.Tekrar gelin,bir gün daha kalsanıza diye ısrar ettiler ama kalamadık.Yoksa çok isterdim.Yeni yeni şeyler öğrenir insan,onlarla birlikteyken.Entellektüel,okumuş,gezip görmüş,bilgili tipler.
Ay valla can kurban yani!
O akşam öyle geçti.Pazar günüyse feriköy-taksim-galata-karaköy-eminönü-kabataş yaptık.Bu arada balık-ekmek yeme şansı da buldum eminönünde ve buna çok sevindim.
Gerçekten çok güzel geçti.İlaç gibi geldi.
Biraz hızlı anlattım galiba ama detaylandırmaya kalksam uzun sürer.
Okumayacaklar biliyorum ama,burdan bir kez daha teşekkür ediyorum.
İnşallah yine gideriz:)