10 Mar 2013

Keep Calm and Go to London- one more time!

Ne yapsak ne yapsak diye düşünüyorduk hafta sonu...
Taa ki Juan "Ben Londra'ya gidiyorum,gelsenize" diyene kadar.
Öyle bir teklif ki bu,hayır demek olmaz.İçim kan ağlar valla.
Kalktık gittik.Buckhingam sarayını,London Eye'ı,Big Bang'i,The Tower of London'ı ve daha nicesini gördüm.
Bakarken dalıp dalıp gittim.Hele Big Bang'i gördüğümde aklıma Hıdırellez günü geldi.Rahmetli Hülyacım'a "Sevgili değil,Big Bang'i çizmek istiyorum" dediğim ve çizdikten sonra ağaca bağlayıp dua ettiğim an.Nasıl içtendim,nasıl istemiştim.Görünce bi tuhaf oldum,fazla anlam yükledim.
Hele London Eye'ı gördüğüm an...Aynen şöyleydim:Arkadaşımla konuşuyordum,diyalog şöyle bişeydi sanırım,unuttum:"It's so hard for soldiers because they have to waittt aaaaaaaaaaaaaaaAAAAAAAAAAAAAAAAAAAAA LONDON EYEEEEEE!" hahahahahah!
Muhteşem bi yapı ve de dünyanın en büyüğü.Vay anasını be dedim,bindim ve anladım ki insanlar kendilerini bi boktan sayıyolar lan.Halbuki minicikler.

Bu da böyleydi.
Muazzamdı,şahaneydi ve de bolca komikti.

Bu arada bir şeyden daha bahsetmek istiyorum.
Bugün burda anneler günü.Katrina nın dediğine göre savaş zamanında oğulları geri gelen anneler çok sevindiğinden dünyada sadece İngiltere'de 10 martta kutlanıyomuş.
Kendisi bugün Manchester'a iş seyahatine gitti.Cumartesi de ben Londra'da olacağım için(oldum yani) cuma gününden kendisine çiçek ve kart aldım.Eve geldiğimde iki dirhem bir çekirdek hazırlanmış,arkadaşıyla yemeğe gitmeyi bekliyordu."Çok güzel olmuşsun" deyince sarıldı.
Çiçeği de çantama koymuştum,tam giderayak vermek istemiyordum.O sırada kızının ona yolladığı çiçekten bahsetti."Çok şaşırdım,beklemiyordum" dedi.İçimden kıs kıs güldüm,benden bişi beklemediği aşikardı.
O gittikten sonra odasına girdim.Yatağının üstüne çiçeği ve kartı bıraktım.
Aradan bir iki saat geçtikten sonra eve geldi.Sonradan söylediğine göre kızının yanına gitmiş,Adela'nın."Odana gittin mi anne?"demiş kız,"Yoo" demiş.Beraber gitmişler,çiçekle kartı görmüş.
Sonrasında kapım çalındı,elinde kart ve güllerle geldi."Ooooo Haz(Söyleyemedikleri için Haz diyolar) çok düşüncelisin,ağlamak istiyorum" dedi ve ağladı.Sarıldı bana,belki üç kere."Çok düşüncelisin" dedi.Ne demek annem ya falan demek istedim de Türkçe işte hahahha:D
Gitti,aradan on dakika geçmeden yeniden kapım çalındı.Baktım ayağında,gelirken hediye olarak getirdiğim patikler var."Bunları otele giderken götürücem yanımda" diyerek jeste jest yaptı."Sağol anam" dedim,güzel olmuş.

Fakat bugün fark ettiğim bir şey var.
Dün Londra'dan dönünce ilk iş,Katrina'ya akşam yemeğinin nasıl geçtiğini sordum."Hayal kırıklığına uğradım" dedi.Çünkü Adela ve Dao'yla özel addettiği bir anneler günü yemeği yemek istemişti(ben Londra'da olacaktım) fakat onca yemek pişirdikten sonra Dao gecikeceğini haber vermiş ve hevesini kursağında bırakmıştı."Haber vermiş olsaydı belki Adelayla dışarda yiyebilirdik.O kadar uğraştım.Hayal kırıklığına uğradım ve ağladım" dedi.
Ya abi ne enteresan insanlar var.
Allah bilmiş de bu kadını Türk yaratmamış.
Çünkü derdi yok,anlatabiliyo muyum?Yüksek dereceli bir çalışan ve işin güzel yanı part-time çalışıyor,bizim anneler gibi yok anneme bakayım yok kardeşime koşayım aman ne yapsam derdi hiç yok.Sadece akşam yemeği ve ütü yapması gerekiyor.Akşam yemeğinde de elbetteki dolma doldurmuyor,fırına hazır şeyler atıyor ya da yarım saatte yapabileceği şeyler pişiriyor.Ütü desen çıkmıyor bile.Çamaşır yıkadıktan sonra kurutmak için makinesi var,aynı gün içinde sana geri veriyor.Tüm ailesi Amerika'da,koca derdi yok.Kısacası DERDİ YOK!
Ama gelgelelim rahat batıyo abi kadına ya.Yok efendim kız niye gecikmiş?Yok efendim o elektrik düğmesi neden kapanmamış?Yok efendim acaba iş gezisi nasıl olurmuş?
O kadar dertsizler ki,geçenlerde Adela okuldayken fena halde grip olduğunu hissetmiş ve ağlamaya başlamış.
OHA!Grip olunca ağlayan bi bunu gördüm.
Türkiyeyle ister istemez kıyas yapıyorum ve gördüğüm manzara bana komik geliyor.
Bizim kadınlarımız cidden ultra dayanıklı.Ya da Allah'ın bahşettiği bir yetenek.
Bu kadın bizim ülkede yaşasa yok mu:Kızım bu saatte nerde,ülkenin durumu nereye gidiyor,bu insanlar neden sürekli korna çalıyor,neden herkes bana bakıyor,aman da sağlığım bozuluyor diye diye erkenden ölür giderdi.
Çok seviyorum onları ama maalesef söylemek zorundayım ki:"Dayanıksızlar".
Allah dağına göre kar vermiş,ne diyeyim.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder